‘Ölenlere Rahmet, Yaralılara Acil Şifa’…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Üstün Akmen

… demekle kapanmıyor içimizdeki yaralar!

Ya da daha açık bir ifadeyle biz/bizler kapanmamasından, unutulmamasından yanayız.

Nasıl kapansın, nasıl unutulsun ki yaralar, ardı arkası kesilmeyen yoğun şiddet olayları ile her gün karşı karşıyayız.

102 bedenden süzülen kanın, siyasal iktidarın “iktidardan uzaklaşma” ihtimali sürecine denk düşmesi rastlantı olabilir mi sizce?

Çok safsanız neden olmasın?

Kumpas ve kaos siyasetinin ülkeyi nerelere sürüklediğini her aklıselim sahibi biliyor artık.

Kışkırtıcı ve Saldırgan Politikalar

Seçim öncesi, polislerce de bilindiği belgelerle sabit bu katliam, akıllara ister istemez 7 Haziran seçimlerinden hemen önce Diyarbakır’da ve 20 Temmuz’da Suruç’ta yaşanan bombalı saldırıları getiriyor. Ülkede bir kez daha şiddet ve kaos ortamı yaratılmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Yaşananlar demokrasiye ve hukuka olan gereksinimin bir kez daha altını çiziyor. İşin doğrusu, biri/leri kaostan yararlanmak istiyor.

Barış isteğinden, özleminden, savaşlara karşı direnmelerden rahatsız olan malum güçler harekete geçiyor, kalabalık içinde peş peşe patlatılan bombalar sonucunda yüz iki kişi hayatını kaybediyor, yüzlerce yoldaşımız yaralanıyor. O “malum güç”, tek hedefi barış taleplerini haykırmak olan on binlerce insanın içinde bomba patlatarak savaş ve kandan beslenmeyi sürdürüyor.

Türkiye’nin dört bir yanından gelerek iktidarın savaş politikalarına karşı: “Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi” diye haykırarak yürüyen insanlarımız, 7 Haziran seçimleri sonrasında kışkırtıcı ve saldırgan politikalarını sürdüren, her ağızlarını açtıklarında akan kan ve ölümler üzerinden siyaset yaparak “oy avcılığı” yapanlar yararına bombalanıyor. Öyle bir “kumpas” ki bu, patlamanın hemen ardından polisin gaz bombalı saldırısı nedeniyle yaralılara zamanında müdahale edilemiyor, polisin bu tutumu katliamı gerçekleştirenlerin amacına ulaşmasına daha da yardımcı oluyor.

Bana: ‘İşine Bak’ Demeyin

“Sen kültür sayfası yazarısın, sana ne bunlardan” demeyin sakın! Sahne sanatları sezonu açıldı, iyi mi kötü mü; başarılı mı başarısız mı bilemiyorum, ama onlarca eser sahneleniyor.

Gel gelelim, içimden ne tiyatroya, ne baleye, ne de operaya gitmek, sonrasında oturup eleştiri yazısı yazmak falan gelmiyor.

10 Ekim Katliamı, acıları hiç soğumayan insanlarımızın yüreklerini 1 Mayıs 1977, Maraş 1978, Sivas 1993, Roboski 2011, Reyhanlı 2013, Suruç 2015 gibi bir kez daha dağlıyor. Yakın tarihin pek çok örneğine tanık olan, böylesi katliamların ancak içinde ya da başında devlet olmadan uygulanamayacağını bilenlerimizin ağzını bıçak açmıyor. İki laf etmiyor ya da edemiyorlar. İnsan yok etme kazanı, göz göre göre kaynatılıyor.

Sonrasında: “Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa” deniliyor

Kimin Yaptığını Biliyoruz

Oysa biz/bizler, Cumhuriyet tarihinde Yüce Divan’da yargılanan ilk başbakan Mesut Yılmaz’ın döneminde meydana gelen Susurluk kazası sonrasında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan raporda: “Devletin öldürme yetkisi vardır ve bu tartışılmaz” dendiğini anımsıyoruz ve unutmuyoruz.

10 Ekim Ankara Mitingi’nin temasının: “Saraya Rağmen Barış” olduğunu; mitingin doğrudan doğruya bir kişinin ülkeyi sürüklediği felakete karşı uyarı anlamını taşıdığını bildiğimizden “faili” biliyoruz. Yani bu katliamın faili meçhul değil. Ankara’nın göbeğinde bombalar patlatanları, yakın tarihimizin en olamaz katliamını gerçekleştirenlere çanak tutanları biliyor, tümünü tanıyoruz.

7 Haziran seçimlerinde bekledikleri oylar kursaklarında kaldığı için ülkeyi kan gölüne çevirip parçalanan bedenler üzerinden oy avcılığı yapanların da hesap verme gününün elbette geleceğine inanıyoruz. Yarattıkları korku, kabus, şiddet ve katliam ortamında tek başına iktidar olmak için ülkeyi ateşe atmayı deneyenlerden pişmanlık aryaları bekliyoruz.

‘Gelin Canlar Bir Olalım…’

Şimdiii…

Emek, barış ve demokrasi yolunda aramızdan kayıp gidenleri unutmayalım!

Eşit, özgür, demokratik bir düzlemde hep birlikte huzur içinde, barış ortamında yaşayabilmek için bizi/bizleri sindirmeye, korkutmaya, yıldırmaya çalışanların karşısında durmayı sürdürelim.

Tümünün döktükleri kanda boğulmalarını sağlayalım.

Onları asla bağışlamayalım.

Şimdilik “gıyaplarında” da olsa sürekli yargılayalım.

Sanatçılarımızın Adları

Geçen hafta, başını ulusalcıların çektiği bir grup sanatçının Kürt illerindeki devlet katliamlarına karşı barışı savunmak yerine, AKP’nin “Teröre hayır, kardeşliğe evet” söylemine destek veren bildirilerini eleştirmiştim.

Aralarından (benim bildiğim) Onur Akın, TOBAV, İŞTİSAN, Füsun Erbulak, Sevinç Erbulak imzalarını geri çekti, kaldı er meydanında 278 sanatçı.

Bir hafta boyunca 278 sanatçının adlarını yayımlamam için yoğun bir e-posta trafiğiyle karşı karşıya kaldım.

Okurlarımı kıramam.

278 sanatçımızın adlarına ulaşabileceğiniz sitenin adresini vermekle yetiniyorum, başka da bir söz söylemek istemiyorum..

http://www.aydinlikgazete.com/turkiye/sanatcilardan-terore-hayir-kampanyasi-h77182.html

Diğer taraftan, 26 Ekim’de Ankara’da 278 sanatçının katılımıyla düzenlenecek “Mehmetçik için Cumhuriyet Konseri”nin yapılıp yapılmayacağını öğrenemedim, ama çok sordum, soruşturdum.

Bu son tümceyi ise, hani belki gitmek istersiniz diye kurdum!

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

Yanıtla