Tiyatroda Para Yok Diye Bir Şey Yok

Pinterest LinkedIn Tumblr +

hakanyilmazhandesubasi[İlker Gezici’nin Sabah’ta yayınlanan Hakan Yılmaz ve Hande Subaşı söyleşisini paylaşıyoruz.] Günümüzde kredi kartı kullanmayan insan yok denecek kadar az. Bununla birlikte kredi kartı borcu mağdurlarının sayısı da her geçen gün artıyor. Hande Subaşı ile Hakan Yılmaz’ı bir araya getiren ‘Yetersiz Bakiye’ adlı oyunda bu sorunu hicvediyor. Kredi kartı borcunu ödeyemedikleri için evlerinin bir odasını ilginç tiplere kiraya veren savruk bir çifti canlandıran Hakan Yılmaz ve Hande Subaşı’yla oyunlarını konuştuk…

Nasıl bir araya geldiniz?
HAKAN YILMAZ: Yazın Akyaka’da karşılaştık. Yaz boyunca oyun okudum, içime sineni aradım. Murat Kürüz’ün yazdığı bu oyun elimize gelince aklımıza yattı ve hemen Hande Hanım’a teklif götürdük.

HANDE SUBAŞI: Hakan’ın ismini duyunca çok heyecanlandım. Hiç hakim olduğum bir alan değil tiyatro. Bir de komedi olması benim için çok sıra dışıydı. Daha önce Tiyatro Kedi’de sahne deneyimim oldu ama müzikli bir oyundu ve komedi değildi. Onu şarkı söyleyeceğim için kabul etmiştim açıkçası. Bu oyunu da Hakan olduğu ve komedi olduğu için kabul ettim.

TİYATRO, KAMERA ÖNÜNE BENZEMİYOR

Oyunda karı-kocayı canlandırıyorsunuz. Nasıl bir ikili oldunuz sizce?

H.Y.: Güzel bir ikili olduk. Hande’nin algısı çok açık ve anında anlayıp adapte olabiliyor. İlk başta yapamadığını düşündüğü için biraz demoralize oluyordu. Daha iyisini yapabilmek için uğraştı. Zaten bu işin sırrı doğallık; ne kadar doğal olabilirsen o kadar gerçek olur. Sonuçta biz seyirciyi kandırmaya, o olaya inandırmaya çalışıyoruz. Çok doğal oynuyoruz ikimiz de.

Sahnede güzel görünme çabası içinde değilsiniz o zaman…

H.S.: Tabii ki… Sahnede öyle bir durum olmaz. Oynarken hiç öyle bir kaygım olmadı.

Hazırlık süreci nasıl geçti?

H.S.: İlk başta biraz zorlandım. Sahnede, kamera önündeki gibi olmuyor hiçbir şey. Sesini daha yüksek kullanman gerekiyor. Mimiklerin, hareketlerin daha büyük olması lazım. Beni yükseltmeye çalıştılar. Abartıyormuşum gibi geliyordu bana… Onu da aştım şimdi, alıştım.

H.Y.: Bir ay prova yaptık. Karakterlerin üzerinde biraz uğraştık. Ezberimiz oturdu. Ama güncellemeye çok müsait bir oyun bu. Umarım uzun süre devam eder.

‘Melek’ ve ‘Sadi’, nasıl bir karı-koca? Ne anlatıyorsunuz oyunda?

H.Y.: Kredi kartı borçlarını ödeyemeyen bir çiftin, borçtan kurtulmak için evlerindeki bir odayı kiraya vermeleriyle gelişen olayları anlatıyoruz. O kadar savruklar ki, saçma sapan yerlere gereksiz harcamalar yapmışlar. Dünyada onlar gibi bir sürü insan var. ‘Sadi’, borcundan kurtulmak için tefeciden borç alıyor, daha da batıyor. Karı-koca, kafaları cinliğe çalışıyor.

H.S.: Gösteriş meraklısı, olduklarından farklı görünmeye çalışan tipler. Benim Hande olarak tasvip etmediğim, bana zıt olan karakterler. Bu bataktan çıkmak için evlerinin bir odasını kiraya veriyorlar ama olmayacak tipler geliyor eve. Rahatsız olsalar da işin ucunda para olunca seslerini çıkaramıyorlar. Kendi odalarını bile yeni misafirlerine veriyorlar.

DOLAPTA DURSUN DİYE ALMAM

Hande Hanım, bir önceki projenizde kılıç sallarken, şimdi bu oyunda güldürüyorsunuz. Nasıl yorumlar alıyorsunuz?

H.S.: İnsanlar beni bir güzellik kalıbının içine koyuyor ve belli rollerde izliyorlar ama burada güzel görünme derdi yok. Alık, cadaloz ve şekilden şekile giren bir kadını oynuyorum. Beni bu rolde gören çok şaşırıyor; bu da benim hoşuma gidiyor. İnsanları şaşırtabildiğim ve güldürebildiğim için çok mutluyum. Doğru bir şey yaptığımı düşünüyorum.

Sizin kredi kartlarıyla aranız nasıl?

H.Y.: Çok abartmadan kullanmaya çalışıyorum. Her yerde kredi kartı geçiyor ama bunun cazibesine kapılmamak lazım. Oyunda da söylediğimiz gibi, kazandığın kadar harca.

H.S.: Benim iki tane kredi kartım var. Biri sağlık sigortası, trafik sigortası gibi taksitli ödemeler için. Diğerini de yeme-içme, gezme, eğlenme gibi keyfi şeyler için kullanıyorum.

Kadınların çanta ve ayakkabı tutkusu vardır; sizde de var mı?

H.S.: Hastalık boyutunda bir tutkum, takıntım yok. Marka düşkünü, savruk biri değilim. Çok ucuza alışveriş de yapabiliyorum. Bir parça şeye çok yüklü miktarlar ödemek saçma geliyor bana. Eğer çok beğendiysem ve gerçekten çok ihtiyacım varsa alıyorum, yoksa dolapta beklesin diye alışveriş yapmam. Erkeklere göre giderimiz daha fazla; kozmetik, kuaför, bakım gibi şeylere gidiyor. Yeme-içme, gezme, eğlenme ve tatilden kısmam. Çantaya, ayakkabıya para vermektense o şekilde harcarım.

Sizde durum nasıl Hakan Bey?

H.Y.: Bizde de belli başlı giderler var. Ben de öyle savruk biri değilim. Para kazanmak zor. Kazandığın parayı akıllı harcamak gerekiyor. Kredi kartını doğru kullanırsan faydalı bir şey.

İlk paranızı ne zaman kazandınız?

H.Y.: 17 yaşında çocuk tiyatrosuna girdiğimde kazanmıştım. Çatır çatır yedik. Şimdiki aklım olsa saklardım.

H.S.: Ben 20 yaşından beri çalışıyorum. Modellikten kazanmıştım. Kendi paranı kazanma ve onu yetirebilme içgüdüsü aileden gelen bir şey. Çocukluğumda da, gençliğimde de belli sınırlarım vardı; şimdi de öyle. Parayı kendiniz kazandığınız zaman daha kıymetli oluyor.

Tiyatrodan para kazanılmaz diye bir şey var. Şu an cepten mi yiyorsunuz?

H.Y.: Kazanıyoruz ama dizilerdeki rakamlar söz konusu değil. Nereden kazanırsan kazan, kazandığın kadar harcarsan cepten yemezsin.

H.S.: Bizim mesleğimiz diğer mesleklerden farklı. Beş ay çok kazanıyorsunuz, yedi ay işsiz kalıp hazırdan yeme durumu da olabiliyor. ‘Tiyatroda para yok’ diye bir şey yok.

EVDE KUZU GİBİ BİR ADAMIM

Hakan Bey sinema kariyeriniz biraz zayıf. Bunun sebebi nedir sizce?

Hep oynadığım karakterlere yakın işler geldi. Sinemada romantik komedi oynamak istemiyorum. Yedi-sekiz yıldır karı-koca ilişkilerine dair ne oynanacaksa oynadım. Daha farklı olmasını tercih ederim.

Bu durum özel hayatınıza nasıl yansıdı?

Daha dikkatli oluyorum. Karı-koca ilişkileri sürekli kendisini güncelleyen bir şey. Çocuğu geçtim, eve alacağın bir eşya bile ilişkiye yön verir. Dizilerden dolayı bu konulara antrenmanlıyım. Saygı ve sevgi çerçevesinde ilerlemek ve iyi insan olmayı öğrenmek lazım. Evde kuzu gibi adamım.

11 yıl sonra ikinci kez baba oldunuz. Nasıl bir duygu?

Müthiş. Zaten ben çok çocuk seven biriyim. Kalabalık aileleri çok severim. İlk eşimden 11 yaşında Deniz isimli bir kızım var. İkinci eşim Elif’ten de 1.5 yıl önce Yağmur’umuz oldu. Artık dükkanı kapattık.

Sabah

Paylaş.

Yanıtla