İktidar Olmak ya da Olmamak

Pinterest LinkedIn Tumblr +

macbeth[Vizyona giren Macbeth’in beyazperde uyarlaması üzerine Uğur Vardan’ın Radikal’de yazdığı yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz.] Shakespeare’in dev yapıtı ‘Macbeth’ bir kez daha beyazperdeye gölgesini aksettiriyor. Avustralyalı yönetmen Justin Kurzel, ortaya son derece modern, görsel açıdan görkemli bir uyarlama çıkmış. Film, ‘Braveheart’la ‘Game of Thrones’ karışımı bir tada sahip.

MACBETH (Not: 3.5/5)

Yönetmen: Justin Kurzel

Oyuncular: Michael Fassbender, Marion Cotillard, Elizabeth Debicki, Sean Harris, David Thewlis, Jack Reynor

Yapım: 2015, İngiltere-Fransa-ABD

Süre: 113 dakika

“Mesele sadece iktidar olmakta değil, kalmakta…” William Shakespeare’in yüzyıllar önce kaleme aldığı ‘Macbeth’, özetle bunu demeye çalışıyordu. İlginçtir, insanoğlunun iktidarla girdiği her ilişki, bir şekilde dönüp dolaşıp İngiliz edebiyatçının hatırlattığı bu gerçeğin duvarına çarpıyor.

Peki ne anlatıyordu ‘Macbeth’? Hemen hatırlatalım: İskoç Kralı Duncan’ın akrabası Glamis Baronu Macbeth, savaş alanındaki en büyük destekçisi General Banquo’yla birlikte düşmanı mağlup etmiştir. Kral’la buluşmaya giderlerken yolda rastladıkları ‘üç cadı’, kimi müjdeler(!) verir onlara. Macbeth için önce ‘Cawdor Baronu’, sonra ‘Krallık’ unvanlarından bahsederler; Banquo’nun payına ise ‘Krallık hanedanına babalık’ görevi düşmüştür. Çok geçmeden Macbeth ‘Cawdor Baronu’ olduğunu öğrenir; bu onun içindeki ‘iktidar’ hırsının ilk tohumlarının filizlenmesi anlamına gelir. Süreci hızlandırmak gerektiğini düşünür ve yükselişine destek olan karısı Lady Macbeth’le birlikte şatosunu ziyaretine gelen Kral Duncan’ı öldürmeye karar verir. Plan gerçekleşir; sonrası Macbeth’in önlenemez yükselişidir…

Shakespeare’in 1599’la 1606 tarihleri arasında kaleme aldığına ve ilk kez 1611’de ünlü Globe Theatre’da sahneye konulduğuna inanılan ‘Macbeth’, elbette birçok kez sinemaya uyarlandı. Orson Welles, Akira Kurosava ve Roman Polanski, bu ünlü eseri daha önce perdeye taşıyan öncelikli isimler arasında. 2011 tarihli filmi ‘Snowtown’la tanınan Avustralyalı Justin Kurzel, ‘Macbeth’e yeniden el atmış ve ortaya son derece modern, görsel açıdan görkemli bir uyarlama çıkmış. Filmi “Bir nevi ‘Braveheart’ tadında” diye nitelendirmek de mümkün, ‘Game of Thrones’ seyircisine yönelik bir çaba olarak da…

POLANSKI’Yİ AŞMAK ZOR

Peki bu hamleler nasıl bir oluşuma kapıyı aralamış? Doğrusunu söylemek gerekirse benim açımdan şöyle bir durum var; Kurzel’ın yorumunu izlemeden önce Polanski’nin bizde ‘Kanlı Saltanat’ adıyla gösterilen 1971 tarihli ‘Macbeth’ine göz attım. Böylesi bir hamle elbette, Kurzel’ın yapıtı adına talihsizlik oldu! Çünkü Polanski’nin filmi, belki de en iyi ‘Macbeth’ uyarlaması ve Polonyalı yönetmen sayesinde çıta o kadar yükselmiş ki, sonraki hamleler bazen nafile kalıyor. Kuşkusuz Kurzel de bu gerçeğin farkında olarak yeni bir adım atıp değişik bir uyarlamaya soyunmuş ve filminin ağırlık merkezini görsellik etrafında oluşturmuş. Ama bu sanki öykünün sözel etkisini azaltmış ve bazı bölümlerin de çabuk geçilmesine neden olmuş. Ya da Kurzel hızlı ve etkileyici bir film yapma uğruna kendince bazı budamalara gitmiş. Dolayısıyla metnin bazı dönemeçleri bu tercih uğruna ortadan kalkmış. Orijinali bilmeyenler ya da mesela Polanski’nin uyarlamasına vâkıf olmayanlar için bir sorun yok, üstelik Kurzel’ın iddialı tarzı takdir bile toplayabilir ama benim gibi ‘geleneklerden’ yana bir seyirci prototipine yakın olanlar, sanırım geçmiş uyarlamaları tercih edecektir.

Oyunculuklara gelince: Son dönemin yükselen yıldızı Michael Fassbender ‘Macbeth’te elbette parlak bir performans sunuyor. Zaten öykü neredeyse tamamen onun üzerine kurulmuş. ‘Lady Macbeth’te de Marion Cotillard elbette belli bir standardı koruyor ama bu uyarlamanın tercihi Macbeth’e daha bir ağırlık vermek olduğu için rolünün sınırları itibariyle az biraz geride kalmış gibi. Sean Harris, Paddy Considine ve de Mike Leigh’in ‘Naked’dan beri her daim ışıltılı oyunculuğuyla David Thewlis kadronun diğer isimleri olarak gayet iyiler.

Sonuç? Malum, günümüzde kimse bir şey okumuyor. Sinema ayrıca böyle bir açığı da kapatıyor. ‘Macbeth’, meselelere okumaktan ziyade izleyerek vâkıf olmak isteyen seyirci profili için anlatım, tarz ve görsel üslup açısından gayet uygun bir uyarlama olmuş…

Radikal

Paylaş.

Yanıtla