Oyun Oyun İçinde, İzliyoruz, İzleniyoruz: “Hamlet”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

hamlet[Birgün Gazetesi’nden Berna Ataoğlu’nun yazısını paylaşıyoruz.] Gelmiş geçmiş en iyi tiyatro metinlerinden biri olduğu söylenir Shakespeare tarafından kaleme alınan Hamlet’in. Neden yüzyıllar geçmesine rağmen hala aynı heyecanla izliyoruz , neden her yıl bir çok ülkede tekrar tekrar sahneleniyor bu oyun? Shakespeare gibi bir dehanın ürünü olmasının etkisi büyük kuşkusuz. Fakat sadece bu mu? Metnin en ünlü cümlelerinden biri; ‘’ Kokuşmuş bir şeyler var Danimarka’da.’’ Kokuşan sadece Danimarka mı? Keşke bu metin, kendi kokuşmuşluğumuzu, hala devam eden çürümüşlüğümüzü o sonsuz ataletimizi bu kadar vurmasaydı yüzümüze. Öyle bir çürümüşlük ki akbabalar bile tenezzül etmez bu leşe.

Versus tiyatro, ‘’ Büyüklerin dünyasında telef olan gençlerin trajedisi’’ vurgusuyla tanıtıyor bize kendi Hamlet yorumunu. Oyunun yönetmeni ve dekor tasarımcısı Metin Balay , kokuşmuşluğu biz de duyalım istiyor. Bu yüzden seyirciyi oyunun içine yerleştiriyor. Konforlu koltuğumuzda oturup karşımızdaki oyunu izlemiyoruz bu kez, biz de oyuna geliyoruz, oyuna gelmiş izleyicileri izliyoruz, izleniyoruz. Hamlet’in teri yüzümüze düşüyor, Kralın hayaleti aramızdan geçiyor, zehirli kılıç bizi de yaralar mı diye korkuyoruz. İçerdeyiz ama yine de sadece izliyoruz. Önümüzde oynanan oyunlara, katliamlara sadece bakıyoruz. Ne kadar içerdeysek o kadar dışarıda tutmaya çalışıyoruz kendimizi. ‘’ Bu bir oyun ‘’ dedirtmeye çalışıyoruz içimizdeki sese, ‘’ Birazdan bitecek ve alkışlayıp çıkacağız.’’ Bir odanın içindeyiz. Seyirciler, birbirimize bakıyoruz. Ortamızda podyuma benzer bir platform var ve odanın her yanı oyun alanı. Oyuncular bazen önümüzdeki podyumda bazen podyumun başı ve sonunda oluşturulan mekanlarda bazen de aramızda, arkamızda, yanıbaşımızda olabiliyorlar. Dekora konumlandırılmış bir televizyon var. Bir rock konseri izliyoruz yerlerimize otururken. Sonra bir kadın geliyor dekoru silmeye, perdeleri düzeltmeye. ‘’Burada bir oyun oynanacak birazdan’’ demeye çalışıyor, ‘’ Burada hep bir oyun oynandı ve ben izleri siliyorum ‘’. Oyunu epik hale getiren bu oyun içinde oyun vurgusu, son ana kadar, kendimizle, ataletimizle, tepkisizliğimizle hesaplaşma sürecine girmemize zemin hazırlıyor. Bir oyunun içine sıkışmış ve çırpındıkça kendi felaketlerine doğru giden gençlerin yok oluşlarını izliyoruz.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

Paylaş.

Yanıtla