‘Deli Kadın Hikayeleri’ Sahnede

Pinterest LinkedIn Tumblr +

deli kadın hikayeleriTiyatroviya / Kentin Oyuncuları, Yazar Mine Söğüt’ün son kitabını oyunlaştırıp sahneye taşıdıkları ‘‘Deli Kadın Hikayeleri’’, bugün İzmir Sanat’ta tiyatroseverlerle buluşuyor.

“Aklın kıyısında gezinen, kadınlıklarını bir lanet gibi sırtlarında taşıyan, hepsi ‘‘kaybetmeye’’ yazgılı, içe işleyen yalnızlıklarıyla kalp burkan hayatlar, varoluş kabusları…”

Yazar Mine Söğüt’ün “Deli Kadın Hikayeleri” kitabı, deliren, kendini yok eden 21 kadının hikayesini anlatıyor. Söğüt yazdıklarını içinde bulunulan zamanın politik ve felsefi sorgulaması olarak tanımlıyor. Deli Kadın Hikayeleri’nde deliren, kendini yok eden yirmi bir kadın ya da çocuk ve bu kadınlara eşlik eden ağır bir yalnızlıktan söz ediyor. Neden Deli Kadın Hikayeleri sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Onların yalnızlıklarında toplumsal şuursuzluğun büyük payı var. İnsanoğlu kendi hayatının terzisi değilmiş gibi, sorumluluğu hiç üzerine almadan yaşayıp gidiyor. Hayali ya da gerçek bir iktidara boyun eğmeye her zaman meyyal. İktidar öncelikle acımasızlık demek. Bugün hükmü altında yaşadığımız hayali iktidar da gerçek iktidar da eril bir iktidar. Dolayısıyla bundan öncelikle kadınlar ve çocuklar zarar görüyor. O yüzden kadınların delirme halleri üzerine hikayeler yazdım. Ama o hikayelerde sadece kadınların acıları yok. Tüm insanlık hallerini çıkmazları var…

BİR ŞEY YAPMALI…

“Zincirleme olarak şiddet toplumun her yerine sirayet etti. Ve biz bunun önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyoruz” diyen Tiyatro Viya ekibi ‘Deli Kadın Hikayeleri’ ile toplumsal duyarlılığı artırmak, konunun daha fazla konuşulmasını sağlamak, kamuoyu oluşturarak kitlelerin dikkatini kadın özelinden genel şiddete çekmek istediklerini söylüyor.

Modern toplumda artık trajik kavramının yitirildiğini herkesin tek tipleştiği sıradanlaştığı üzerine konuşmaların arttığı günümüzde, trajik kahramanın kadın olduğuna vurgu yapmak istediklerini belirten ekip, “Toplumsal, ahlaki, politik çatışmaların merkezinde ezilen, duygusal, fiziksel kırılmaları ve kişiliksizleştirmeyi yaşayan kadınlardır. Cinsiyet eşitliğinin sağlanması toplumsal barışı da olumlu yönde etkileyeceğini, ayrımcılığın cinsiyetle başlayıp toplumun diğer alanlarında gitgide derinleştiğini, toplumsal infiale yol açtığını anlamamız gerekir.” diyor.

Evrensel

Paylaş.

Yanıtla