Sessiz Kalanlar Kötülüğün Parçasıdır

Pinterest LinkedIn Tumblr +

4-5LeventÜzümcü-röp[Manşet Kocaeli Gazetesi’nden Kerim Çelik’in, oyuncu Levent Üzümcü ile yaptığı sanat ve gündem konulu röportajının bir kısmını paylaşıyoruz.] 

Televizyon, sinema, tiyatro gibi birçok alanda çalışmalarınız bulunuyor. Kendinizi en iyi hangi alanda ifade ettiğinizi düşünüyorsunuz? Ben buraya aitim dediğiniz alan neresidir?

Sinema da başka bir kafa, televizyon asıl paraların döndüğü yer ancak tiyatronun yeri benim için çok ayrı. Tiyatroda kendimi çok daha özgür hissediyorum ve insanlara ulaştırmak istediklerimi direkt olarak verebildiğimi düşünüyorum.

Tiyatroya başladığınız yıllar, daha sonrası ve bugünkü zamanı karşılaştırdığınızda aradaki farklar neler? Sanatsal faaliyetlerde bir değişim, gelişim söz konusu mu?

Eskiye nazaran baktığımızda insanlarımızda artık tahammül yok ve eleştiriye kapalı durumdalar. Bir değişim tabii ki var ancak bu gelişim yönünde gibi görünmüyor. Sanatçılar dünya görüşlerini veyahut insanların dikkatlerini çekmek istedikleri noktaları sergilerken, uygulanan baskılardan kaynaklı çekimser kalabiliyorlar.

Sanatın, sanatçının politik bir duruşu olması gerektiği düşüncesine sahipsiniz. Niçin böyle olmalıdır?

Yani bizim hayatımızı doğrudan etkileyen şeyler hakkında konuşma hakkımız var ve her insanın vardır. Bir takım insanlar politika yapma diyorlar. Politika nedir? Kimin için yapılır? Tabi ki insanlar için.

Bu şekilde tavır göstermeyen sanatçılar, onların yaptığı nedir?

Valla ben sana şunu söyleyeyim; kötülükler karşısında onlara karşı tavır almayıp sessiz kalanlar, bu kötülüğün aslında birer parçasıdırlar. Bu kadar da nettir bu aslında. Sessiz kalmak falan da değil bilerek isteyerek belirli çıkarlar doğrultusunda bu kötülüklerin parçası olmaktır.

Peki, biraz gündeme dair sorular soracağım. Ülkenin batısında yaşayan ancak doğusundaki birçok yeri de ziyaret etmiş biri olarak, bölgede yaşananlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Demokratik yoldan çözümü bekleyen insanlar, şimdi ne yaparsın yani demokrasinin olduğu bir ülkede parti kurarsın. Seçimlere girersin değil mi? Adamlar yüzde 10’un üzerinde oy aldıkları için cezalandırılıyorlar. Şimdi herkes terörist görülüyor. Yani toplumun çok büyük bir kesiminin kafasında bütün Kürtler terörist, HDP terörist bir örgüt ve bunu söyleyen insanlar, “Bizim muhatabımız Abdullah Öcalan’dır” diyorlar. Bu da çok komik bir hal alıyor yani anlatabiliyor muyum neler oluyor. Kurulmuş bir siyasi partiyi terörist ilan ediyorlar. Aslında bakarsak bütün hikaye oy dağılımı ile ilgilidir. İstedikleri oylar alınmadı, işler olmadı, kolay kolay her şey halledilemediği için oluyor bunlar. Öyle olsaydı bu olaylar ortaya çıkar mıydı? Bu kadar insan ölür müydü?

Buna bağlı olarak geçtiğimiz ay ‘Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’ tarafından yayımlanan bildiri ve bu bildiriye imza atan akademisyenlerin gördüğü tepkiler hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Bu ülkenin okumamış insanları, okumamış insanların hepsinden bahsetmiyorum. Aile içi eğitimden yana müthiş eksiği olan insanların, bu ülkenin tarihinde okumuşlar ile ilgili her zaman çok ciddi sıkıntıları oldu. Ve bu sıkıntıları her türlü kaba şekilde dile getirebilme şımarıklığına da sahipler. Bu böyle sürüp gidiyor ve buna karşı çıkabilecek bir şey görmüyorum. Çünkü buna adalet karşı çıkar. Koskoca ülkenin en üst düzeyinden akademisyenler ‘terörist’ olmakla itham edildiler. Ne diyebiliriz ki artık bundan sonra? Bu kadar fazla dezenformasyonun olduğu bir ülkede hakkın, hakkaniyetin, gerçeğin, doğrunun peşinden koşmak inanın çok zor olmasına rağmen yapılması elzem bir şey.

Röportajın tamamını okumak için tıklayınız.

Paylaş.

Yanıtla