Haluk Bilginer: “Düşlerin Yoksa Para Kazanma Kardeşim”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

-duslerin-yoksa-para-kazanma-kardesim--6888548[Milliyet’ten Elif İpek Türker’in Haluk Bilginer ve Esra Bezen Bilgin ile yaptığı söyleşinin bir bölümünü paylaşıyoruz.]

Oyuncu Haluk Bilginer, “Türkiye’de ne iş yaptığı bilinmeyen ünlülere, mesleği olmayan ünlülere sanatçı diyoruz. Bizim çok şükür ki bir mesleğimiz var” dedi. Esra Bezen Bilgin ile Oyun Atölyesi’nde “Pencere” isimli oyunu sahnelemeye başlayan Haluk Bilginer, “Düşlerin yoksa para kazanma kardeşim! Nokta! Düşüm varsa paraya ihtiyacım var benim. Burayı yapmak 1 milyon dolara falan mal oldu ve ben dört yıl tatile gitmeden çalıştım. Bir düşüm vardı: Tiyatro!” diye konuştu.

-Birlikte bu oyunu çıkarmaya nasıl karar verdiniz?

Haluk Bilginer: Ben Esra’ya hayranım. Oyunu oynamaya karar verdiğimde hemen onu aradım ve Esra bana şöyle dedi: “İnanamıyorum, şu an Mehmet (Ergen, eşi) ile bu oyunu düşünüyorduk. Mehmet ‘Haluk abiyle oynasan ne güzel olur’ dedi. Ve sen arıyorsun şu anda”. İkimizin de çok oynamak istediği bir oyundu.
“Oyuncunun bu benim sanatım diyebileceği tek yer tiyatrodur”

– Biraz “Pencere”den bahsedebilir misiniz, ne anlatıyor oyun?

Haluk B.: Biri parayla her şey halledeceğini zanneden ama zenginlikten nasibini almamış bir adam, Tom. Kyra da ideallerinin arkasına sığınmış, onları kendine siper etmiş. Ama vaktiyle altı yıl boyunca heyecanlı bir ilişki yaşamışlar, son üç yıldır da görüşmüyorlar. Bir gün Kyra’nın evinde karşılaşırlar ve olaylar gelişir. Kısaca bu.

– Oyunda, “kibir ve gücün zarar verdiğini, idealistlerin ise hâlâ bir şeyleri değiştirebileceğini umut ettiğini” gösteren bir durum var. Bugünün dünyasında da benzer bir durum var mı sizce?

Haluk B.: Kibir ve güç çok zararlıdır, hem de size anlatamayacağım kadar zararlıdır. Bunun ne kadar zararlı olduğuna ilişkin Türkçedeki bütün sıfatları kullansam yetmez. Tom ya da benzeri insanlar sanal birtakım değerler üzerinden hayatı algılıyorlar. Mesela Tom başarıyı para kazanmak diye algılıyor. Halbuki başarı öyle bir şey değil ama biz, bize yüklenen o sanal şeyleri başarı sanıyoruz. “Çok para kazandım” diyoruz. E be güzel kardeşim çok para kazandın da nasıl harcayacaksın? Asıl can alıcı soru bu. Çünkü parayı herkes kazanır ama onu harcamak için kültür, birikim, görgü gerekiyor. Olmayınca daha çok para kazanmak istiyorsun. Kyra ise hep varlık içindeymiş. Sonra da kendine demiş ki “Hayat bu değil galiba, başka şeyler yapmalıyım”. Bu da empoze edilmiş bir şey: “İdealist olmalısın, bir şeyler yapmalısın.” Ama onu da çok oturtamamış üstüne. Dolayısıyla o da ideallerini kendine siper olarak kullanıyor.

Esra B.B.: Bu tekstin en güzel yanı da bu bence. “Kyra haklı, bak adam kesin öküz” diye çıkmıyoruz. Kyra’ya da söylüyoruz: “Bu kadar da korkunç halde yaşamak zorunda değilsin.”

Haluk B.: Mesela Kyra “Otobüsteki insanları seviyorum” diyor. Adam da “Tabii seversin üç dakika sonra ineceksin” diyor. “İnsanları çok seviyorum” diye hiçbir anlama gelmeyen laflar vardır ya. Tabii seveceksin insansın, kendi cinsini seveceksin. Bir diğer gıcık olduğum şey de şu: “Ben kendimle çok barışığım.” Neden? Salak mısın? Ben kendimle hiç barışık değilim mesela, ben kendimle sürekli kavga ederim. Niye barışık olayım ki? Barışık olursam ilerleme olmaz. Ben kendimle kavga edeceğim ki biraz daha iyisini yapayım, bir adım daha ileri gideyim.

– Karakteriniz değerlendirmeleri hep para üzerinden yapıyor. Paraya neden bu kadar değer veriliyor sizce?

Haluk B.: Öleceğini bilen tek yaratık insan değil mi? Başka hiçbir yaratık öleceğini bilmiyor. Fakat bu geri zekalı insanoğlu keşke bunu daha sık hatırlasa. Ö-le-cek-sin evladım, bir gün öleceksin. Hiç değilse şu arayı, doğumla ölüm arasını, doğru dürüst yaşa! İnsana yakışır şekilde yaşa! Dışarıdan sana yüklenen “Para kazan” gibi kavramlar var. Erkeğe de yüklenilen çok şey var. Bu anlamda erkeğin durumu da çok hazin bence çünkü erkeğe deniyor ki “Erkekler ağlamaz, erkek adam ailesine bakar…” Öyle olunca da erkek “Para kazanmam, aileme bakmam lazım…” diyor. Ama bu çok ağır bir yük.

Esra B.B.: Şu an yaşadığımız çağ “Çok paramız olursa istediğimiz şeye daha kolay ulaşırız, daha harika ortamlara gireriz” diye düşünmemize yol açıyor. “Daha güzel, daha ünlü olmalıyız” gibi durumlar oluştu. Parayla bunları elde edeceğimizi düşünüyoruz. Televizyonda, okuduğumuz dergilerde bize dikte edilen her şey bunlar üzerine. Dolayısıyla insanlar “Daha çok paramız olması lazım ki daha çok sevilelim, daha çok görünür olalım” diye düşünüyor. Hazin çok güzel bir kelime bu anlamda ve bununla nasıl baş edeceğiz bilmiyorum.

“Düşüm varsa paraya ihtiyacım var benim”

– Sizin parayla ilişkiniz nedir?

Esra B.B.: Ben bu konuda pek iyi değilim. Parayla ilişkim kötü, hesabını bilen biri değilim.

Haluk B.: Düşlerin yoksa para kazanma kardeşim! Nokta! Düşüm varsa paraya ihtiyacım var benim. Burayı yapmak 1 milyon dolara falan mal oldu ve ben dört yıl tatile gitmeden çalıştım. Bir düşüm vardı: Tiyatro! “Haluk bey niye bu kadar para harcadınız? Bilet fiyatlarını biliyorum, seyirciyi de saydım yürümez ki bu” diyen işadamları vardı. Beyefendi dedim “Çocuğunuz var? Siz çocuğunuza para harcarken acaba getirisi ne olacak diye düşünür müsünüz?” “Hee şimdi anladım” dedi. Ben para kazanmak için yapmıyorum ki, onun için yapsam gider restoran açardım. Nasıl harcayacağınızı bilmiyorsanız ne olur para kazanmayın! Bırakın başkası kazansın.

“Herkes rahmi kadar konuşsun”

– Neden para yerine ideallerinin peşinden giden birini anlamakta güçlük çekiyoruz sizce? Bir de aynı oyundaki gibi buna maruz kalanlar da genelde kadınlar oluyor sanki… Erkekler daha para odaklı ama kadın için yaptığı işin anlamı, faydası, tatmini de önemli…

Haluk B.: Bence de öyle. Çünkü kadınlar bizden daha güçlü yapacak bir şey yok. Biz aslında fiziksel olarak da sizden daha zayıfız. Bünyesel olarak da tüm organizma kadında daha güçlüdür, doğaya kadın lazım çünkü. Kadın güçlü olmak zorunda, kadın doğurur çünkü biz doğuramayız. Rahmimiz yok, herkes rahmi kadar konuşsun. Biz üretemediğimiz için başka şeylerle tatmin olmaya çalışıyoruz.

Esra B.B.: Ben provalar boyunca kadını savunmak zorunda kalmadım. Bir kadın olarak “Tom böyle yapıyor çünkü bir erkek olarak böyle bakıyor” dememe hiç gerek kalmadı çünkü…

Haluk B.: Ben mi söyledim hep. Evet, biliyorum çünkü ben de erkeğim maalesef.

– Çocuklarınız da sanatçı bir anne babanın…

Haluk B.-Esra B.B.: Biz sanatçı değiliz…

Haluk B.: Oyuncuyuz biz. Türkiye’de ne iş yaptığı bilinmeyen ünlülere, mesleği olmayan ünlülere sanatçı diyoruz. Bizim çok şükür ki bir mesleğimiz var.

– Tamam. Şöyle sorayım, çocuklarınızda oyuncu bir anne babanın çocuğu olmanın yarattığı farklı bir algı görüyor musunuz?

Haluk B.: Yoo, biz onların annesi ve babasıyız ve onları hiç ilgilendirmiyor bizim oyuncu olmamız. Yeteneği ise Nazlı’da zaman zaman gözlüyorum.

Esra B.B.: Yapı olarak organize etmek, bir görev dağıtmak gibi şeyleri seviyor. Ama henüz öyle bir yetenek sezmiyorum. Bir heves de görmüyorum.

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız.

Paylaş.

Yanıtla