İranlı Kadınlardan “Lezzetli” ve Çarpıcı Bir Oyun

Pinterest LinkedIn Tumblr +

her gün biraz daha[İlker Gezici’nin Tiyatro Festivali’ndeki “Her Gün Biraz Daha” oyunu hakkında yazdığı, Sabah’ta yayımlanan yazısının bir kısmını paylaşıyoruz.]

İran, sinema sanatıyla Avrupa’ya, hatta Hollywood’a bile kendini kabul ettirdi. Önemli yönetmenlerin filmleri, festivallerden ödüller aldı. Bu filmler, İran’a bakışı değiştirdi. Artık İran sineması sinemaseverlerden rağbet görüyor. Ama İran’ın tiyatrosuyla alakalı pek bir bilgim yoktu açıkçası. İKSV’nin düzenlediği 20. İstanbul Tiyatro Festivali’nin kitapçığını incelerken en çok dikkatimi çeken oyun, ‘Her Gün Biraz Daha’ olmuştu. Oyun, mutfakta günlük işleriyle meşgul olan üç İranlı kadının hikayesini anlatıyor. Geçen yılın Ocak ayında düzenlenen Tahran Tiyatro Festivali’nden En İyi Özgün Metin ve En İyi Kadın Oyuncu dallarında ödüllerle dönen, aynı yıl İran Tiyatro Eleştirmenliği Birliği’nin En İyi Oyun ve En İyi Yönetmen ödüllerini alan oyunun Paris’te de kapalı gişe oynadığını öğrenince, oyuna gitmek benim için adeta farz oldu.

OYUNU SOLUKSUZ İZLEDİM

Afsaneh Mahian adlı kadın yönetmenin yönettiği, İran’ın en ünlü oyuncuları olan Setareh Eskandari, Elham Korda ve Baran Kosari’nin rol aldığı oyunu önceki akşam Uniq İstanbul’da izledim. Son söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Oyun tek kelimeyle müthişti. Güçlü oyunculuklar, yaşanmış hikayelerden oluşan güçlü metin sayesinde 100 dakika süren oyunu soluksuz izledik. Aynı bölgede yaşayan ama yaşamları birbirinden ayrı siyahlar içinde üç kadın var sahnede. Ortak paydaları ise İran-Irak Savaşı’na tanık olmaları. İran devriminden iki yıl sonra yani 1981 yılından 2013’e kadar uzanan tarihten bir kesit sunan oyunda; üç kadının da ayrı dertleri var. Biri, İran’ın en önemli savaş uçağı pilotunun karısı, diğeri bir dönem Mustafa Denizli’nin de çalıştırdığı Persopolis takımının en ünlü futbolcusunun metresi, diğeri de dağ yürüyüşleri yaparak kendisini keşfeden İran’ın ilk kadın dağcılarından… Sahnede üç kişi var ama diyalog yok. Kadınlar birbirleriyle konuşmuyor; hayatlarını seyirciye anlatıyorlar. Biri susuyor, diğeri başlıyor ama oyun öyle güzel kurgulanmış ki, bir hikayeden diğerine geçilirken rahatsız olmuyorsunuz. Onlar anlatırken, dış sesler oldukça etkileyici. Üçünün de yaşadığı trajediye rağmen onlara acımak yerine güçlü duruşlarından dolayı ‘Helal olsun’ demek geliyor içinizden.

HER ŞEY AŞKTAN

Oyunda erkekler fiziken olmasa da, üç kadın da erkekleri anlatıyor. İçlerinde yaşama tutkusu olan güçlü ve umutlu kadınları hayatta tutan, risk almalarını sağlayan ve belki de mağdur eden şey aşk. Aşk, boyunlarındaki en büyük pranga belki de. Ama sıkıntılarını, acılarını, zorlukları aşk sayesinde aşıyorlar. Bu üç kadın yaşadıkları acıyı sahnede seyirciye aktarırken, bir yandan da mutfak işleriyle uğraşıyorlar. Biri salata yapıyor, diğeri pasta, öteki yemek. Bunları da aşkla yapıyorlar. Pişirdikleri yemekler karakterleriyle uyumlu. Oyunun sonuna doğru pişen yemeğin kokusu burnumuza geliyor. Ayakta alkışlanan oyun, damakta lezzetli bir tat bırakıyor. Kadınların baskı altında yaşadığı bilinen İran’dan böylesine güçlü bir oyun çıkması hepimizi şaşırttı. İranlı kadınlar sanılanın aksine herhangi bir baskı altında kalmadan, sansür olmadan tiyatro yapıyorlar. İran seyircisi de onlara çok büyük destek veriyormuş. Bu oyun, İran’a ve İranlı kadın sanatçılara bakışı değiştiriyor.

İRAN’DA TİYATROYA ÖNEM VERİLİYOR

Festival Direktörü Leman Yılmaz’a, bu topluluğu programa nasıl dahil ettiklerini sordum. Yılmaz, sorumu şu sözlerle yanıtladı: “Dikmen Hanım’la (Gürün) birlikte çalıştığımız dönemlerde İran tiyatrosu konusunda araştırmalarımıza başlamıştık. İran sinemasının gücünü hepimiz biliyoruz. Tiyatro alanında da çok farklı işler yapıldığının bilgisi geliyordu. Ama ilişki kurmak çok kolay olmadı. Maryam Karroubi ile tanışmam; bu ilişkilerin kurulması yolunda ilk adımları da atmamızı sağladı. Bu oyunla ilgili ilk bilgiler dikkatimi çekti ve ben de izlemeye karar verdim. Özellikle ilgimi çeken; üç İranlı kadının öyküsü ve İranlı kadın yönetmen Afsaneh Mahian’ın bu öyküleri sahneye nasıl taşıdığıydı.”

Devamı için tıklayınız.

Sabah

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.