“Yalnız Başına Oynamak Biraz Deli İşi”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

yigitsertdemir_sizo_seyks[Özge Tabak’ın Yiğit Sertdemir’le Tiyatro Festivali’ndeki oyunu hakkında yaptığı söyleşiyi okuyucularımızla paylaşıyoruz.]

Devam eden 20. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamındaki Oyunlardan biri “Şizo Şeyks”. “Her bir sözcük, hatta nida bile Shakespeare metinlerinden alınmış” diye tarif ettiği oyun metnini oluşturan, oyunu yöneten ve oynayan isim ise Yiğit Sertdemir. Kumbaracı50’den tanıdığımız Sertdemir’le “Şizo Şeyks”i, tiyatroyu ve festivali konuştuk.

Shakespeare’in yapıtlarından bir oyun çıkarmayı seçmenizin sebepleri neler?

Shakespeare olmasının sebeplerinden ilki, yazmadığı tema yok. Şu açıdan da lezzetli Shakespeare: Metinlerinin özelliği nereye bükerseniz bükün tekrar kendini toplayabilmesi. Evrenleri bu kadar güçlü kuran, sağlam bir yazar.

“Oyunu ya beğenecek ya nefret edecekler”

Şizofreni üzerine olacağı belli miydi?

Evet, o az çok belliydi. İlgi çekici olan bir şizofrenin algısı dediğiniz zaman sınırı yok ve kimse aslında onu tam olarak yansıtamaz. Bir bakıma tiyatronun ta kendisi. O yüzden hoş bir özdeşleşme oldu. Shakespeare bugün yaşıyor olsaydı üretebilecek miydi, üretemese başına ne gelirdi gibi sorular da sorduk kendimize. Bugün yaşasaydı Mobese kameralarını gözetleyen bir adam olabilirdi, Tanrı gibi; “Bütün dünya bir sahnedir; kadın-erkek herkes birer oyuncu” deseydi; öyle bir yerde çalışabilirdi. Tema sonradan pek çok açıdan destek de buldu. Özellikle paranoid tarafı. O sıralarda canlı bomba olayları işin içine girdi, insanların eve kapanması, TV kültürünün dayattıkları, her şeyin hem kolay hem daha zor olması… Gerçeklik algımızın bozulduğu aşikar. Böyle bir linç kültürü gelişmezdi yoksa. Beraber gibi gözüksek de, bu kadar yalnız kalmazdık. Bizim adamımız da yalnız bir adam.

Oyunda ne bulacak seyirci?

Ya beğenecek ya nefret edecekler.İktidardan, sanata, yalnızlıktan paranoyaya, günlük hayata kadar pek çok noktaya değiniyor. Ama oyunun üslubu ve sahneleme biçimi göz önüne alındığında seyretmesi zor, seyirciye boşluklar sunan bir oyun. Bir şizofrenin sözlerini, dünyasını algılamak ne kadar zorsa işte o kadar zor. Seyirci saydırma, sayıklamaları izleyecek. Tiyatronun tüm etmenleri kullanılıyor, işin içine sinema da giriyor. Bildiğimiz kalıplarda bir oyun değil, “Bir dakika şimdi ne oldu?” sorusu baki kalacaktır. Çok beğenebilme, hayal gücünü besleme özelliğinin yanında beğenmeme lüksünüzü de elinizden almıyor. Sıkılabilir, nefret edebilir seyirci. “Oyuna gittik şekerim; avizeler çok güzeldi, müzik çok güzeldi” demesindense “Ben bu oyunu beğenmedim” demesi şahane bir şey. Bir de bu metin bir kolaj değil, bir tiradın içerisinde 10-15 ayrı oyunu bulmanız mümkün.

Oyunlarınızı genelde ya çok seviyorlar ya da tam tersi. Bu bilinçli bir tercih mi?

Tabii. Fena değil lafı yoktur genelde. Yapmaya çalıştığım hep bu oluyor açıkçası. Zaten herkes beğensin diye bir şey yaptığınızda çoğunluğa ait olmaya çalışırsınız ve çoğunluğun beğenisine hizmet etmeye çalışırken yaratıcılığınızı törpülersiniz. Hiçbir zaman öyle bir şey yapmak istemedim. Mesleğe, sanata ihanet olurdu diye düşünüyorum.

Nasıl yorumlar aldınız?

Aşağı yukarı herkesten zor sözünü duydum. Eyvah bu ne biçim iş, festivale böyle başladık gibi şeyler de; olağanüstü falan diyen de oldu. Kendi fikrimi de söyleyeyim. Çok çok beğenilecek, yani çoğunluğun beğeneceği bir oyun olduğunu düşünmüyorum. Oyunun iyiliği-kötülüğü hakkında bir şey söylemiyorum. Ama zorlayıcı.

Sahnede tek başına olmak da zor…

Zorluğu hafifleten bir ekip işi olmasıydı. Ortak akılla çalıştık. Elbette biraz deli işi sahnede yalnız başına oynama durumu. İnsanı çok eğiten bir süreç. Oyunculuk üzerine çok iddiam olduğunu söyleyemem, asıl işimin oyunculuk olduğunu düşünmüyorum. Daha çok partner olmaya çalışıyorum. Ama bu oyunda oyunculukla bir mücadele oluyor ister istemez, bu oyunda tek başına olmak daha da tuhaf.

“Festivale ait olmak bir onur”

Festivalde oynuyor olmak ne ifade ediyor size?

Baştan itibaren hep onurdu festivale ait olmak. Her sene oluyordu, iki senede bire indi. O açıdan biraz hüzünlü. Bir tiyatro ayı ilan ediyorsunuz. Bu çok güzel, her sene olmasını dilediğimiz bir şey. Hele bu kadar değersizleştirilirken bunca çaba sarf ediyor olmaları çok değerli.

Festival seyircisi tiyatroyu takip eden bir seyirci olur genelde, bu bir fark yaratıyor mu?

Şöyle bir algı var ya, festival oyunu, tam festivallik falan. O ne demek, küfür mü mesela? Anlamadık, o yüzden festivallik. Bu komik geliyor. Tiyatroyu takip eden seyirci, yabancı seyirci, bu işe gönül verenler için buluşma işlevi oluyor. Bu da özel bir seyirci demek, takip ediyorlar ve Shakespeare’i daha çok bilmeleri doğal. Ama yanıltıcı da. Sezonda öyle bir seyirciye gitmiyorsunuz.

Milliyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.