Aslı Erdoğan: 16.8.16

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Zafer Diper

Aslı Erdoğan’ı izliyorum 2011 yapımı belgeselde; ortaokuldan sınıf arkadaşım Osman Okkan’ın yazdığı ve yönettiği “Türkiye’den Altı Yazar Portresi”nde. “Olya” adıyla sahneye taşıdığımız “Olga Benario”yu çeken (ve ondan yararlandığımız) Galip İyitanır da kurgu danışmanı…

Yapıtları çeşitli dillere çevrilmiş yazar, gazeteci, bilimci (Cenevre’deki CERN Nükleer Araştırma Merkezi’nde doktorasını yapmış atom fizikçisi) Aslı Erdoğan üzerine Prof.Jens Peter Laut şöyle diyor belgeselde: ”Hayranlık uyandıran bir yazar. (…)Kendini ve kahramanlarını önce bir insan olarak görüyor ve eserlerinde bugüne kadar rastlanmayan bazı öğeleri de kullanarak bunu okura aktarmaya çalışıyor…” Prof.Dr.Erika Glassen de şunları söylüyor: “Cesaretini ve özgürlüğünü kanıtlamak için kendi sınırlarını gerçekten sonuna kadar zorlayan varoluşçu bir yazar…” Belgeselde anlatıcı sürdürüyor: “Birden bire işten çıkarılan meslektaşlarıyla anında gösterdiği dayanışma, onun azınlıklıkların ve diğer toplumsal grupların haklarını korumak için verdiği mücadelenin bir örneği. Erdoğan, adli yetkililerle siyasi tutuklular arasındaki anlaşmazlıklar sırasında yaptığı cesur çıkışlarla da tanınıyor. (…) Alçakgönüllü, insan haklarını savunan, ırkçılığa ve özellikle kadınların ezilmesine karşı çıkan…”; derken söz Doğan Hızlan’da: “Genç kuşağın çok iyi bir yazarı, hem de özel okuyucusu olan bir yazar. Neyi yazmak istiyor Aslı? Bence çözümsüzlükleri…”

Aslı Erdoğan; ‘örgüt propagandası yapmak’, ‘silahlı terör örgütü üyeliği’, ‘halkı kışkırtmak’, ‘Devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak’ gibi suçlamalarla tutuklanmıştı ya; avukatları verdikleri itiraz dilekçelerinde tutuklanmasının Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Basın Kanunu’na, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarında belirlenen kurallara ve ölçülülük, belirlilik ilkelerine aykırı olduğunu belirtmişlerdi ya; canım safsata, karşındakiler için bunlar cart curt yaa; hem bir yazar, hem bilim insanı olunca bu ülke carttanak ortadan ikiye bölünebilir(!) Yazıyor, olmuyorsa nükleeri fiziği sokar devreye; biri olmazsa öbürü, değil mi ya(?)… Yetersiz de olsa bu kara gülmeceli söylenmelerimde, buyurgan siyasal yönetimin zorlukları altında zar zor soluk alıp veren kimilerimiz için anlaşılmayan bir şey yok sanırım; yok da, Allah uzun ömürler versin CHP Genel Başkanının demecini okuyunca bende o ne şaşırtı öyle?! Kapatılan Özgür Gündem gazetesi yazarı ve Yayın Danışma Kurulu üyesi Aslı Erdoğan’ın tutuklanmasına da değinerek “Gazeteciler yargılanmasın demiyorum ama tutuksuz yargılanmalılar” diyor Kılıçdaroğlu ya… Düşünüyorsun; hesap sorulabilir, ortada bir hesabın varsa; hani önce “bir gazeteyi kapatmak” ne demek?” İkincisi, bir yazarın yargılanmasını olurluyor da ama (ya da ammaa) “tutuksuz yargılanmalı” diyorsan; bir yazarın, bir gazetecinin yargılanmasını da tutuklanmasını da onaylıyorsun demektir ki bunu dile getiren ana karşıtçı örgüt CHP’sin ki “yazıktır sana” desem olmuyor, “ayıptır” desem olmuyor, bilmem ne desem o oluyor?! “E yani, ne adamsın, sürekli ‘ya’ sohbeti… AKP’yi eleştireceğine, işin gücün CHP ile uğraşmak…” Bunu diyorsanız, “Ne yapayım, herkesin bir işi gücü, uğraşı var!” derim. “Ya’sı bol sohbetlerime doyum olmaz” diye de eklerim, ya…

Yazılı söyleşide Cumhuriyet gazetesinden Seyhan Avşar soruyor Aslı Erdoğan’a: “Cezaevinde ‘özgürlük’ ve ‘demokrasiyi’ nasıl tarif edersiniz?” Yanıt: ‘Tolstoy, mutlak özgürlük olmadığı gibi, mutlak esaret de yoktur’ der, cezaevinde bir mahkûmun ağzından. Özgürlüğün içsel bir şey olduğunu insan en iyi cezaevinde anlıyor ve en korkunç koşulları bile kendini özgürleştirme deneyimi olarak yaşayabiliyor. Demokrasiye gelince, şaka gibi…” Yine soru: “Dışarı çıkınca ilk yapacağınız şey?” “İlk olarak, Nazi Toplama Kamplarında yapılan dövmeyi yaptıracağım. Sol koluma. Auschwitz’de kadın mahkûmlara zorla yapılan dövmenin aynısı. Benimki 16.8.16 olacak, evimin özel harekâtçılar tarafından basıldığı tarih. Çok acıyacağı için 2016’nın tamamını yazdıramam…” Az daha sık dişini kardeşim, o acıya da dayan biraz! Nedenini açıklayamıyorum, belki saçma, ancak baş harflerin de olsun istiyorum, şöyle dursa diyorum; sol bileğine dek yayılan, sımsıcak kanın aktığı atar damarının üzerinde yazılan: AE 16.8.16

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Zafer Diper

Yorumlar kapatıldı.