Çölde Yarışma – Qayda ü İstisna

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

Mezopotamya Kültür Merkezi içinde çalışmalarını yürüten Tiyatro Jiyana Nü, Bertolt Brecht’in Türkçe çevirisi Kuralla Kural Dışı olarak bilinen oyunu (Die Ausnahmeund die Regel) Almanca aslından çevirerek Qayda ü İstisna adıyla sahnelemeye başladı. Yönetmenliğini Almanya’da yaşayan ve uzun yıllar Teather an der Ruhr’da oyuncu ve yönetmen olarak çalışan Ferhat Fegi’nin yaptığı oyunun çevirisini Serkan Birusk ve Serhat Aydın birlikte yapmışlar. Oyun Almanya’nın bilinen topluluğu Teather an der Ruhr’un partner projesi olarak sahneleniyor ve önümüzdeki aralık ayında Almanya’da adı geçen topluluğun sahnesinde seyirci ile buluşacak. Dramaturjisini Çetoya Zédo’nun üstlendiği oyunun müzikleri Ümit Uçar’a kostüm tasarımı ise Hale İşsever’e ait, ışık tasarımı ise Ruzhdi Aliji imzası taşıyor teknikte ise Cihat Ekinci yer alıyor. Sahne performansını aynı zamanda gösterimde de yer alan Serhat Kural üstleniyor.

Bertolt Brecht’in 1930’da yazdığı oyunda, bir doğu masalı üzerinden ezen ve ezilen arasında despot ilişki anlatılıyor. Ticaret yapan bir patron, onun mallarını taşıyan bir hamal ve onlara yol gösteren bir kılavuzun yol hikayesinden oluşan oyunda emek, vicdan, onur, hümanizma, eşitlik, güvenlik ve  adalet kavramları sorgulanıyor.

Usta Yazar Bertolt Brecht’in farklı bir üslupla kaleme aldığı ve 1925’lerden sonra Almanya’da politik çalkantı ve baskıcı yönetimsel süreçleri tartışmak üzere yazdığı oyun biçim ve içerik olarak daha esnek bir anlatımla kurgulanmış. Çölde Yarışma adıyla başlayan ilk bölümde oyuncular seyirciye anlatacakları masalın ön bilgisini vererek başlıyorlar gösteriye. Sonrasında ise oyun Patron, Hamal ve Kılavuz’un çatışmasıyla devam ediyor.    Yol uzadıkça Patron zarar edeceği tedirginliği ile daha despot oluyor ve bu süreçte, yeterince despot olmadığı için Kılavuz’u yanından kovuyor. Ve bu defa kendisi daha fazla despotlaşıyor. Ve yolun sonunda gidecekleri Urga’ya varamadan susuz kalan Patron’la matarasındaki suyu paylaşmak isteyen Hamal’ı bir korku ile yolda öldürüyor Patron. Sonunda biçimsel bir mahkeme kurularak Patron yargılanıyor ve suçsuz ilan ediliyor mahkeme heyeti tarafından.

Brecht’in, bir mesel üzerinden  “Seyircinin düşünmesini öğrenmesi ve düşünmeye alışması” hedefiyle yazdığı, tarihsel bağlamı ile ezen ezilen ilişkisi sorunsalını, yönetmen Ferhat Fegi, basit ama bütünlüklü bir anlatımla sahneye taşıyor. Fegi, metnin ideolojik ve politik gönderisini biraz öteleyerek anlatımı hareket üzerine kurmayı tercih ediyor oyunda. Anlatımda hareket, müzik ve oyunculuklar minimal düzeyde tutularak sınırlı bir hareket planı ile anlatım kotarılmaya çalışılıyor. Bu anlatım tarzı ise içerik olarak yeterince politik olan metni naifleştiriyor ve metnin özgün ağırlığını hafifletiyor ve metnin ideolojik meselini derinliğine ayrıntılı olarak tartışmaktan uzaklaştırıyor izleyiciyi.

Fegi’nin oyunda mesel üzerinden oyunsu olanı öne çıkaran ve görselliğe vurgusu post bir anlatım tekniği olarak karşımıza çıkarken ölçülü ve abartısız oyunculuklar dikkat çekiyor. Ancak oyunda cinsiyetsiz olarak sahneye taşınmak istenen Patron Karl Lagmann’ı yansılayan Rugeş Kırıcı yer yer başarılı bir oyunculuk çıkarsa da genel olarak kadın kimliğinden ayrılamıyor. Diğer yandan oyunda Patron tarafından kamunun güvenliği ve huzurun temsilcisi olarak gösterilen polisler oyunculuk olarak yeterince vurgulanamıyor. Hamal’da izlediğimiz Cebar Alp yetenekli bir oyuncu olmasına karşın Fegi’nin yorumuyla sınırlanıyor ve bir zavallıya dönüştürülüyor. Deneyimli Dansçı Serhat Kural ise hareket planı ile ara ara  girdiği oyunda şarkı ve dansları yabancılaştırma unsuru olarak kullanılıyor ama sanki doğaçlama yapıyor gibi bir izlenim sunuyor. Oyun diğer rollerinde Yasemin Karadağ, Sakine Jîr, Apo Tayboğa, Ümit Uçar sesleri ve hareket ve tavırları ile samimi ve içten özenli, ölçülü oyunculuklarıyla önemli görevler üstleniyorlar.

Tiyatro Jiyana Nü’nün, uzun soluklu bir topluluk olarak bu çatışmalı ortamda sanatta ve sahnede ısrar etmesi önemli bir olay olarak görülmeli. Silahların sustuğu sanatın müziğin, edebiyatın konuşulduğu, ezen ve ezilenin olmadığı, bütün toplumsal kesimlerin kendi kültürleri ve yaşama biçimleriyle kendi varlıklarını sürdürdüğü bir dünya için sanatla var olma mücadelesinin yanında yer almaları alkışlanacak bir duruş. Oyun 18-26 Kasım tarihleri arasında yapılacak olan Diyarbakır Tiyatro Festivali’nde yer alacak ve 20 Kasım’da seyirci ile buluşacak.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla