Joko'nun Doğum Günü

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

Tiyatroda antik çağlardan bu yana temel toplumsal çelişki olarak ezen ezilen ilişkisi en önemli konu olarak hep gündemde tutuldu ve bu gerçeklik yüzyıllardır insanlığın temel sorunsalı olarak çeşitli yazarlar tarafından farklı üsluplar ve anlatım tarzlarıyla sahneye taşındı. Özellikle son iki yüzyıldır değişen toplumsal dinamiklerle birlikte bu tema, tiyatroda İbsen’den Çehov’a, Gorki’den Brecht’e yazarlar tarafından, toplumsal düşüncenin ışığında idarenin acımasızlığı ve zalimliğini, yönetilenlerin içinde bulunduğu toplumsal, siyasal ve kültürel durumları faklı boyutları ile defalarca ele alındı ve anlatılmaya çalışıldı.

Türkiye’de son yıllarda siyasal toplumsal baskıyı üzerinde daha çok hissetmeye başlayan tiyatro toplulukları, iktidar odaklarıyla hesaplaşma yolunda önemli oyunlar sahneleyerek muhalif tavırlarını ortaya koymaya başladılar.

Sinema ve Tiyatro Oyuncusu Ersin Umut Güler tarafından 2012 yılında kurulan Yolcu Tiyatro, muhalif sanat anlayışı ile tiyatro ortamına dahil olarak sol politik söylemiyle öne çıkan oyunlar sahnelemeye başladı. Topluluk 2012 yılında ilk oyunları Wolfgang Borchert’in savaş sonrası evine dönen bir askerin ruhsal tahribatının anlatıldığı Kapıların Dışında, ile seyircinin dikkatini çekmeye başladı. Yolcu Tiyatro, kuruluşunun ikinci yılında Şili’li Yazar Ariel Dorfman’ın Başka Bir Dünya İçin Manifesto alt başlığı ile yazdığı Karanlığın Ötesinden Gelen Sesler adlı oyunu sahneleyerek izleyiciden ve tiyatro çevresinden olumlu notlar almayı sürdürdü.

Topluluk bu sezon, ezen ezilen ilişkisini farklı bir üslup ve anlatım tarzı ile ortaya koyan Joko’nun Doğum Günü adlı oyunu sahneye taşıyarak muhalif anlayışını sürdürüyor.

Yolcu Tiyatro, modern Fransız Oyun Yazarı, Şair, Ressam ve Yönetmen Roland Topor’un daha önce (1969) roman formunda kaleme aldığı ve sonraki yıllarda modern bir kurgu ile oyunlaştırdığı, içerik olarak bu gün yaşadığımız politik baskılara, insan hakları ihlallerine ve antidemokratik uygulamalara da bir karşı duruş niteliğinde… Odağında, iktidar ve yönetenler tarafından hayatları baskı ve zulümle geçen işçilerin yaşadıkları sorunları tartışan oyunun yazarı ezen ezilen ilişkisine faklı bir açıdan yaklaşıyor. Topor, işçilerin kendilerine sistematik olarak işkence eden ve kendilerini ezen yöneticilere başkaldırmaması ve bu eziyeti kabullenmesi üzerine kuruyor oyununu. Yazar, oyununda iki karşıt sınıfın temsilcilerini grotesk (kaba güldürü) tipler üzerine kuruyor ve alışılmadık bir dil kullanıyor. Oyun Gazeteci-Yazar Mine G. Kırıkkanat’ın özenli çevirisiyle sahneye taşınıyor.

Genç Yönetmen Ersin Umut Güler, metnin yorumuna öncelikle zorunlu bazı değişiklikler yaparak başlamış ve oyundaki kişi sayısını azaltarak anlatımı daha somut bir sahne olayına dönüştürmeyi uygun bulmuş. Güler yorumunda, oyunculuk ve görsel unsurları öne çıkarak anlatımı yazarın üslubuna yakınlaştırmaya çalışmış. Anlatımda fona yerleştirdiği bir perde ile Can Badur’un illüstrasyonlarını kullanan Güler, görsel anlatımı zenginleştirmeyi denemiş… Güler’in yorumunda ve anlatımı üslubunda metnin temel sorunu ezilen işçinin sömürüye ve kendisine yapılan eziyete karşı herhangi bir itiraza ve karşı çıkışa başvurmaması bir kara mizah örneği olarak karşımıza çıkıyor… Ancak bu işçideki edilgenlik ve zamanla yönetenlere dahil olma özelliğinin nesnel nedenleri tam olarak anlatılabilmiş değil.

Topor’un oyunu bugün içinde yaşadığımız toplumsal gerçekliği bir boyutu ile anlatması bakımından önemli bir konuyu ele alıyor… Güler’in yorumunda bu gerçeklik biçim ve içerik uyumu bakımından sahnede bütünlüklü bir hareket planı ile ortaya konulmaya çalışılmış.

Selçuk Göldere’nin hareket tasarımı, Alev Topal’ın ışık planı ve Makbule Mercan’ın kostüm tercihi ile sahneye taşınan oyunda Tolga İskit, Ayşe Tunaboylu, Cenk Dost Verdi, Efe Ünal, Merve Dağlı, Yasemin Ertorun, Burak Üzen ve Sercan Dede’nin görev aldığı, yazarın gülünç olarak kurguladığı tipler samimi ve sahici bir figür olarak kendilerini konumlandırıyorlar. Oyuncular metnin kurgusuna ve rejisörün yorum ve anlatım tekniğine paralel bir konumlanışla ses, tavır ve duygu bütünlüğü içinde oyunculuk deneyimleri buluşturuyor ve görsel anlatımı destekliyorlar. Emeği geçenlere teşekkürler.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla