Engin ve Gülriz

Pinterest LinkedIn Tumblr +

engingulriz[Zeynep Oral’ın geçen hafta kaybettiğimiz büyük usta Engin Cezzar’ın ardından Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdığı yazıyı paylaşıyoruz. ]

Engin ve Gülriz… (Soyadlarını yazmama gerek yok, anladınız…) Türk Tiyatrosu’nun iki ustası… Yaşamlarını tiyatro sanatına, yaratıcılığa adamışlar…

Kendini sanatın herhangi bir alanına adamak, “insan olmanın”, daha iyi, daha güzel bir insan olmanın; dünyayı daha adil, hayatı daha yaşanabilir kılmanın yoludur!

Yaşamlarını sadece tiyatroya değil, bir de aşka adadılar. Aşka, yani birbirlerine adadılar… Fırtınalara, risklere, kopmalara, buluşmalara karşın hep birbirlerini bütünlediler.

Bir de daha güzel, çağdaş, aydınlık bir Türkiye yaratmaya adadılar.

***

Biri ana karnından tiyatrocu, biri okullu…

Engin, Yale Üniversitesi Drama Okulu, New York Actors Studio’da oyunculuk deneyimleri arasında, yaz tatili için Türkiye’ye geldiğinde, cebinde bir kontrat vardı. Yaz sonunda ABD’ye dönecek, hayat boyu arkadaşı olacak James Baldwin’in yazdığı “Giovanni’nin Odası” oyununda Giovanni’yi oynamayı sürdürecek ve bu oyunla ABD’de turneye çıkacaktı.

Gelin görün ki, günün birinde…

“Gel seni Muhsin Hoca’yla tanıştırayım” der Leyla Gencer… Diyebilir elbet. Çünkü Engin Cezzar, Leyla Gencer’in kuzenidir. Ve Leyla Gencer her dediğini yapar!

Tanışmadan sonra Hoca, bu genç tiyatrocuyla sohbet ederken “Hamlet”i sahneleyeceğini söyler ve sorar, “Bu oyunda oynamak ister misin?” Hiç duraksamadan “İsterim” der Engin. “Hangi rolü oynamayı düşünürsün?” “Hamlet’i”

Hoşça kal ABD! Hoşça kal cepteki kontrat!

Ertesi sabah provalar başlar…

Engin Cezzar bir Hamlet olur ki, pir olur. En genç ve en uzun süreli Hamlet olur. Hamlet oyunu gişe rekorları kırar. İki yıl boyunca oynar.

***

Gülriz Sururi, Engin Cezzar’ı sahnede ilk kez Hamlet rolünde gördü. Engin Cezzar, Gülriz Sururi’yi ilk kez sahnede İrma rolünde gördü.

İkisinin yolu 1961’de kesişti. Bir sokakta. İstiklal Caddesi’nde. Birbirlerini buldular… Ve biyografilerde ne yazılırsa yazılsın bence bir daha ayrılmadılar. Derinlere kök salan ve her daim yeni filizler açan kıpır kıpır bir ilişki…

“Sokak Kızı İrma ile Prens Hamlet’in evliliği” diye duyurdu haberi o günlerin gazeteleri.

1963’te kuruldu Gülriz Sururi–Engin Cezzar Tiyatrosu…

Bu topluluğun kültür yaşamımızda çok önemli bir yeri oldu. Türk Tiyatrosu’nun “Altın Çağı” diye nitelendirebileceğim 60’lı, 70’li yıllarda Gülriz Sururi–Engin Cezzar Tiyatrosu, özellikle yerli oyunların oynanmasına öncülük etti.

Yaşar Kemal’den “Teneke”, Güngör Dilmen’den “Kurban”, “Midas’ın Kulakları”… Tiyatrolarımızda ilk kez bir Nâzım Hikmet “Ferhad ile Şirin”… Nâzım Hikmet’in en “sakıncalı” döneminde… Türkiye’deki ilk epik müzikal, Haldun Taner’in “Keşanlı Ali Destanı”, “Zilli Zarife”…

Genç, dinamik, yeniliklere her zaman açık, klasik ve moderni, müziğe, müzikale, dansa önem veren dünya tiyatro repertuvarını da yakından izleyen bir tiyatro… Hair”den “Düşenin Dostu”na…

Birinin popüler halk tiyatrosu geleneği, ötekinin Batılı “okullu” tiyatrosu birbirini tamamladı ve taçlandırdı.

Yıllar boyu örnek oldular, eğitimci oldular, sorumlu aydın oldular.

***

Gülriz’in özelliklerinden biri de Engin’i ölümden döndürme gücü… Bir değil, birkaç kez… Tüm dostları gibi ben de tanığım… Engin’in deyişiyle, “Serçe bilekli, aslan yürekli” Gülriz…

Hastalık ya da tedaviye bu yazıda yer yok. Her seferinde Engin Cezzar’ı ölümden kurtaran, hayata döndüren, Gülriz’in ona duyduğu aşk; onun Gülriz’e duyduğu aşktır…

Ne mutlu bize ki, sanatı tüm bir yaşama, tüm bir yaşamı sanatın ta kendisine dönüştüren… Azimle, inatla, tutkuyla, dirençle, cesaretle, çalışma disipliniyle, aynı zamanda duygu ve düş gücüyle, yaşamı çok renkli, çok sesli, çok boyutlu bir şölene çeviren… Bu yolla bizleri zenginleştiren, hayatı değerli ve yaşanır kılan sanatçılarımız var!

CUMHURİYET

Paylaş.

Yanıtla