Sanat Alanında Hak İhlalleri – Ocak 2017

Pinterest LinkedIn Tumblr +

sanat-meclisiMimesis Haber / Sanat Meclisi’nin yayınladığı Ocak 2017 hak ihlalleri raporunu aşağıda bulabilirsiniz:

Geçtiğimiz 2016 yılını yaklaşık iki yüz saldırı ile atlatan sanat alanımız yeni yıla da aynı baskı, engelleme yasaklama ve gözaltılarla girdi. İşte yeni yılın ilk ayında sanat alanının başına gelenler:

· 6 Ocak 217 tarihinde Adana Büyükşehir Belediyesi tiyatro salonunda Öğretmenler Korosu ile birlikte İdil Biret konseri ve Uğur Mumcu Meydanı ile Büyüksaat’te yapılacak olan halkoyunları gösterisi, valilik tarafından “terör hadiseleri” gerekçe gösterilerek iptal edildi. İdil Biret ve orkestra şefi kentten ayrıldıktan sonra bir duyuru daha yapan valilik, aslında “konserin değil şenlikli gösterilerin iptal edilmesinin düşünüldüğü” söyledi.
· Akademisyenlerin, bölgedeki operasyonlara tepki göstermek amacıyla 11 Ocak 2016’da “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlığıyla yayımlanan bildirisine destek veren 433 sinemacı hakkında, “Suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla geçtiğimiz günlerde soruşturma başlatıldı. Yönetmen Zeynel Doğan, bu kadar ağır çatışma sürecinde ve o kadar insanın yaşamını yitirdiği koşullarda söylenecek şeyin “barış” olduğunu belirtti. “Söylenebilecek tek şey olan barış, suç değil” diyen yönetmen Ahu Öztürk de, “Suçu övmek ne demek? Saçma sapan bir şey bu” sözleriyle tepki gösterdi.  “Elbette savaşı değil barışı savunacağız. Barışı savunan insanları savunacağız” diyen sinema yazarı Seray Genç de, sıranın herkese geldiğini söyledi. Sinemacılara açılan soruşturmaları “Nicedir ülkeye hakim kılınan iklimin olağan bir sonucu” şeklinde yorumlayan sinema yazarı Necati Sönmez ise, “Devletin yargı organı; hukuk ve adaletin tecelli ettiği yer değil, muhaliflere sopa sallayan bir iktidar organı haline geldi. Şafakta ev basmalar, gözaltılar, uyduruk gerekçelerle tutuklama ve soruşturmalar hep bunun yansımasıdır. Tutuklanan Ahmet Şık’ın altını çizdiği gibi 15 Temmuz’da darbeciler yenildi ama fikirleri iktidarda” dedi ve bu darbeci anlayış ve baskılara karşısı ortak bir direnişle göstermek gerektiğini belirtti.

· Diyarbakır Belediyesi’ne atanan kayyum 10 gün önce ilk olarak DBŞT’nin yönetmeliğini değiştirdi ardından kurumun sanatçıların işine son verdi. Tepkiler şöyle:

“Biz sözleşmeli sanatçı statüsünde çalışıyorduk. Ben tiyatro bölümü mezunuyum. Bize yollanan tebligatta yeni yönetmeliğinin ‘Başkanın isteği üzerine sözleşme feshedilebilir’ maddesi gösterilerek işten çıkarılıyorum. Tiyatro bölümü mezunu olmayan arkadaşlara ise ‘mezuniyetiniz bu işe uygun değil’ gerekçesi gösterilerek sözleşmeleri fesh edildi. Her şey bu kadar hızlı ve kolay olmaz. Haklarımızı koruyacağız, dava açacağız.”

· Ankara Dil tarih Coğrafya Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Süreyya Karacabey üniversiteden KHK kararnamesi ile atıldı. Üniversiteyi 1992 yılında bitiren Karacabey, yüksek lisans tezini “Nazım Hikmet’in oyun yazarlığı, doktora tezini ise “Modern Sonrası Tiyatroda Dramatik Yapının Kırılma Biçimleri ve Heiner Müller’in Metinleri” üzerine yaptı. 1993 yılında DTFC’de araştırma görevlisi olarak başlayan Karacabey 2010 yılında doçent olarak görevini sürdürdü. “Modern Sonrası Tiyatro ve Heiner Müller” ve “Brecht’ten Sonra” adlı iki kitabı olan Karacabey Polonya ve İran’da gerçekleşen tiyatro konferanslarında ülkemizi başarıyla temsil etti. Karacebey’in üniversiteden atılması sanat ve eğitim çevrelerinde tepkilere neden oldu. Öğrencileri ardından “Süreyya Hoca’nın kurduğu bir cümle bile etmezsiniz!” diye yazarak durumu protesto ettiler.

· Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde bulunan insan başlı aslan heykelleri kaldırıldı. Asurlar mitolojisinde “Lamassus” olarak isimlendirilen 2 adet heykel yıllardır belediye binası önünde duruyordu. Daha önce de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanan Cumali Atilla’nın belediye tabelasının sökme talimatını vermesi, akıllara belediye önündeki heykellerin kaldırılmasının da kayyımın talimatı olduğunu getirdi. Heykellerin bakım için mi yoksa bir daha konmamak üzere mi kaldırıldığı henüz bilinmiyor. Konuyla ilgili belediyeden herhangi bir açıklama yapılmadı. 3 Aralık 2016 Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum olarak atanan Cumali Atilla, Kürtçe ve Türkçe yazılan ve daha önce ‘Amed’ yazılı tabelayı da kaldırtmıştı.

· Yazar ve şair Selim Temo, yayınlanan son KHK ile görevinden ihraç edildi. Temo, Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent Doktor olarak görev yapıyordu. Temo, mesajında, “KHK ile üniversiteden ihraç edilmişim. Kimseden değerli değilim. Berxwedan jiyan e!” yorumunda bulundu.

· Oyuncu Levent Üzümcü’nün “Anlatılan Senin Hikâyendir” oyununa Dokuz Eylül Üniversitesi’ne bağlı Sabancı Kültür Sarayı’nda oynanması yönünde yapılan tahsis, hiçbir gerekçe gösterilmeden geri çekildi. “Doğup büyüdüğüm şehrimde 9 Eylül Üniversitesi Rektörlüğü sahne tahsisimizi geri aldı” ifadelerini paylaşan Üzümcü, tepkisini “Zulmünüz artsın” diyerek gösterdi.

· Uluslararası PEN Başkanı Jennifer Clement, Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğü ihlallerine karşı yaptığı açıklamada “Türkiye’nin eleştirel sesleri susturmasına direnmeliyiz” dedi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a acımasız haklar veren bir olağanüstü hal uygulamasının devreye girdiğini ve gazetecilerin, siyasetçilerin, kamu emekçilerinin, öğretmenlerin, yazarların kitlesel gözaltı ve tutuklanmalarına tanık olunduğunu söyleyen Clement, Türkiye cezaevlerinde 150 gazeteci bulunduğunu ve bu rakamın Türkiye’yi Çin ve Mısır’ın önünde dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi yaptığını ifade etti. Clement, 170’i aşkın derneğin, 30’u aşkın yayınevinin kapatıldığını ve her gün insanların ifade özgürlüğünü kullandığı için cezaevine konulmasına devam edildiğini belirtti. Clement, bu uygulamaların eleştirel seslerin neredeyse tamamen susturulmasıyla sonuçlandığını söyledi. İfade özgürlüğünün Türkiye anayasası ve uluslararası hukukun koruması altında olduğunu hatırlatan Clement, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’deki muhalif sesleri susturma kampanyasına karşı direnmeliyiz, meslektaşlarımız ve dostlarımızla dayanışma içerisinde olmalıyız” dedi.

· Sanatçılar Girişimi, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği işbirliğiyle düzenlenen ‘Başkanlık Dayatmasına Hayır!’ başlıklı panelde; yeni anayasa değişikliklerinin yol açacağı sorunlar ile laiklik ve demokrasi gibi kavramların yok oluşu üzerine tartışıldı, örgütlenmenin zorunluluğuna vurgu yapıldı. “Hepimiz Ali İsmail Korkmaz’ın cesaretine sahip olmalıyız” diyen Orhan Aydın, şu ifadelere yer verdi:
“Bıçak kemikte artık! Kendini yargının, hukukun ve her şeyin üstünde tutanların dayatmasını yaşıyoruz. Ülkeyi kendi amaçlarında evirmeye çalışıyorlar. Parlamento’yu da bu amaçla feshettiler. Örgütlenip sokağa çıkmazsak bu dinsel yobazlığa dur diyemeyiz.”

Aydın’ın ardından söz alan Sanatçılar Girişimi sözcüsü, şair ve yazar Ataol Behramoğlu, konuşmasına “Öyle bir ortamda yaşıyoruz ki konuşmamızın tarzını belirlemek çok zor. Akıl almaz bir ahlak çöküntüsü var” sözleriyle giriş yaptı. Behramoğlu’nun sözlerinde de örgütlenme vurgusu vardı: “Örgütlü kitlesel mücadeleye ihtiyacımız var. Kadınlar, gençler, işçiler, bütün bunları birleştirici perspektif gerekiyor. CHP bunu yapıyor mu? Etkisi sınırlıdır. Toplumun bütün hücrelerine seslenerek mücadeleye bağlı direniş lazım. Muhalefeti toplamalıyız.”

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Av. Nazan Moroğlu ise şu sözleri sarf etti: “Hâkimler Savcılar Yüksek Kurumu’nun isminden ‘Yüksek’ çıkarıldı. Çünkü artık Türkiye’de yüksek tek bir kişi var. Parlamenter sistem tamamen ortadan kaldırılıyor. Tek kişi her şeye egemen. Bu yasa geldiğinde yasama, yürütme, yargı hepsi tek bir yerde olacak. Ucu açık başkanlık değil, adı konmamış padişahlık. Bizim örgütlü çalışmamız gerek.”

“Açıkça yalan söyleniyor, padişahlık geliyor” diyen İstanbul Barosu eski Başkanı Av. Turgut Kazan ise, “Bu anayasa bizi kralın yetkilerini 1215’te kısıtlayan Magna Carta’nın bile çok gerisine düşürmektedir. Bu krallık, padişahlıktır. Türkiye anayasasızlaştırılıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Toplantıda son sözü Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Başkanı ve Sanatçılar Girişimi sözcüsü Bedri Baykam aldı. Baykam, “Bir insanın güç delirmesine karşı önlem almazsanız, başınıza gelebilecek her şeye müstahaksınız” dedi ve konuşmasında “Sokağa çıkmak şart” vurgusu yaptı.

· İzmir’de Yenikapı Tiyatrosu’nun çalışmalarını yaptığı Metin Altıok Kültür Merkezi’nin kapatılması protesto edildi. 14 Ocak 2017 günü merkezin önünde toplanan sanatçılar binlerce yıldır tiyatro yapılan Ege topraklarında binalara kilit vurularak sanatın, tiyatronun engellenemeyeceğini haykırdılar.

· Müzik grubu Yüzyüzeyken Konuşuruz’un solistlerinden Kaan Boşnak, bir süredir hukuki sorunlar yaşadığı Fono Müzik şirketinin tehdit şikayeti sebebiyle konser için gittiği Bandırma’da gözaltına alındı. Kaan Boşnak ve Engin Sevik’ten kurulu olan ve son dönemlerin en başarılı grupları içinde gösterilen Yüzyüzeyken Konuşuruz, Facebook’taki resmi sayfalarından Fono Müzik’le anlaşmazlıklarına dair bir isyan mektubu paylaşmış, videolarının yapımcıları tarafından yayından kaldırılmasına tepki göstermişlerdi. İşte o mektup:

“Köklü(!) plak şirketimiz Fono Müzik işsizlikten çok sıkılıyor olmalı ki Canavar’dan sonra iki gün önce yayınladığımız Ne Farkeder isimli şarkıyı da bugün itibariyle internetten kaldırtmış bulunmaktalar. Bizim de artık grup olarak bu arkadaşları ifşa etmekten başka çaremiz kalmadı. Yaklaşık üç yıl önce çeşitli vaatlerle bizi kandırıp imza attırdılar, üç yıl içinde iki albüm kaydedip yayınladık. Maddi kaygıları nedeniyle uzun süreçlerde kaydetmek istediğimiz bu albümleri üç gün gibi komik bir süreçte bize zorla canlı çaldırtarak kaydettirdiler, tabii ki içimize sinmedi. Sizin dinlerken “albümde bozmuşlar abi” demenizin sebebi plak şirketimiz yüzünden kafamızdaki şeyi tam olarak yapamadığımızdan kaynaklanmıştı. Geçen üç yıl içinde birçok tehdit ve manipülasyona maruz kaldık. Geçen yıl grubun dağılması da plak şirketiyle alakalı bir olaydı. Başka bir çaremiz kalmadığı için bu adamlardan kurtulabilmek için grubu dağıtmaya karar vermiştik fakat sonra bizi yine tehdit ve manipülasyonla vazgeçirdiler. Biz grup olarak çok çaresiz bir durumdayız ve kanımızı emen, emeğimizi sömüren ve gençliğimizin en güzel yıllarını boşa harcayan bu Unkapanı mafyası için bir boykot başlatıyoruz. Bizi seven, dinleyen tüm dostlarımızdan, müzisyen arkadaşlarımızdan, sektörde plak şirketleriyle bu sorunları yaşayan dostlarımızdan sosyal medyada destek bekliyoruz. Yalnız olmadığımızı bize hissettirmenizi diliyoruz. Konuyu hukuğa taşıyacağız, avukatlardan da destek bekliyoruz. Bir daha hiçbir zaman müzik gruplarının böyle kan emici plak şirketlerine bulaşmaması için bizim yaşadığımız her şey örnek olsun. Fono Müzik Kan emici bir Unkapanı mafyasıdır.”

· CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, OHAL döneminde kültür ve sanatın, sanatçıların ve sanat kurumlarının yaşadığı baskı, yasaklamalar ve kapatılmalarla ilgili yazılı bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Altıok açıklamasında OHAL sürecinin kültür ve sanat alanına yansımalarını “ağır saldırı” olarak değerlendirdi. Altıok, KHK’lerle tiyatroların, kütüphanelerin, kültür ve sanat evlerinin kapatılmış olmasını “İktidarın aydınlanma karşıtı tutumla sanata yönelik kıyımının son örnekleri” olarak nitelendirdi. Altıok, KHK’lerle tiyatroların, kütüphanelerin, kültür ve sanat evlerinin kapatılmış olmasını “İktidarın aydınlanma karşıtı tutumla sanata yönelik kıyımının son örnekleri” olarak nitelendirdi. Altıok, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine atanan kayyımın, Diyarbakır Şehir Tiyatrosu oyuncularını işten çıkarmasını hatırlatarak, “Tiyatroyu fiilen kapatması, kentteki heykelleri birer birer kaldırması kabul edilemez. Kültürle, sanatla ve sanatçıyla karşı karşıya gelen siyasetçiler ve devlet adamları dünya tarihinin hiçbir döneminde ve dünyanın hiçbir yerinde başarılı olamamışlardır. Sanatın gücü siyasetin sığ ve soğuk yüzünü ve devletin zorbalığını her daim alt etmesini bilmiştir. İktidarın kindar ve dindar söylemleri ile ayrıştırdığı toplumda eğitimden, sanatın zenginliğinden mahrum bırakılmış kuşakların her türlü düşünceye ve üretime yönelik öfkesi Fazıl Say konserine satırla saldırmak, sergi salonunda eserleri parçalamak, heykelleri parçalamak, Uğur Mumcu Ankara anıtını parçalamak, Roboskî anıtını bir kayyımın cehaleti ve duyarsızlığına kurban etmek gibi Vandal ve vahşi eylemlere” yol açtığını belirtti. Altıok, açıklamasına şöyle devam etti; “Bu tutumun Palmira gibi binlerce yıllık kültür mirasını hedef alan IŞİD canilerinin barbarlığından hiç farkı yoktur. Bugün heykel parçalayan cehaletin benzin bidonları ile eyleme geçişine, nice acılara tanıklık eden bu toplumun yaşananları hafızasında tutmak, ders almak ve değiştirmek için ihtiyacı olan tüm kanalları bilinçli bir şekilde kapatmak açıkça düşünmeyen bir toplum yaratma niyetinin açık ürünüdür. Metin Altıok Kültür Sanat Evini kapatmak Metin Altıok’un poetikasını, Ali İsmail Korkmaz Kütüphanesini kapatmak Ali İsmail Korkmaz’ın direnişine duyulan saygıyı ortadan kaldırmaz. Olsa olsa onların ideallerini, yaşamlarına mal olan kararlı ve cesur direnişlerini büyütür, haklı ve kalıcı kılar. Yüzü bilgiye dönük aydınlık ve çağdaş nesiller ancak cehaletten arınarak gelişebilir. Bu da ancak iktidarın kültüre, sanata, sanatçıya, sanat eserlerine yönelik düşmanca tavırdan vazgeçmesi ile mümkün. İktidarı bu yanlış kararları yeniden incelemeye ve kültür sanat dünyası üzerindeki her türlü baskıya son vermeye çağırıyorum”.

· Kürt sanatçı Serkan Kanireş 18 Ocak sabahı “sosyal medyadaki paylaşımları” nedeniye evine yapılan baskınla, kardeşi Umut Kanireş ile birlikte gözaltına alındı ve Bingöl emniyet müdürlüğüne götürüldü..

· Antep’in Beybahçe Mahallesi’nde 20 Ağustos 2016 tarihinde bir düğüne yönelik IŞİD tarafından gerçekleştirilen ve 56 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırıdan sonra İçişleri Bakanlığı kararıyla mahalle düğün ve kına gecelerinin yanı sıra sokak etkinleri yasaklanmıştı, şimdi de ‘güvenlik’ gerekçesiyle kentte sokak tiyatrosu gösterimleri engelleniyor. Gökkuşağı Sanat Merkezi çalışanlarından Yüşa Parez, İçişleri Bakanlığı’nın kararı nedeniyle sokak gösterilerini gerçekleştiremediklerini söyledi. Antep Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Gökkuşağı Sanat ve Kültür Merkezi salon gösterimlerinin yanı sıra sokak gösterimlerini de sürdürmeye çalışıyor. İlahiyat Fakültesi’ni bırakıp tiyatro yönetmeni olan 27 yaşındaki Yüşa Parez, Gökkuşağı Sanat ve Kültür Merkezi’nin kentteki farklı kültür ve düşünceden insanların bir araya gelerek oluştuğunu söyledi. Bölgede var olan farklı dil ve kültürlerin korunması gerektiğinin altını çizen Parez, tiyatronun hedefinin de bu olduğunu belirtti. Kültür Merkezi’nin oyuncusu ve senaryo yazarı Ufuk Gültepe ile oyunculardan Hakan İnan, haftada bir doğaçlama ile halkın karşısına çıktıklarını ve doğallığa önem verdiklerini dile getirdi. Kültür Merkezi çalışanları, tüm engellemelere rağmen sanatlarından vazgeçmeyeceklerini belirtiyorlar.

· Sanatçılar Süreyya Karacabey için destek açıklaması yaptı. Aralarında Muhammet Uzuner, Hasibe Eren, Mert Fırat, Banu Fotocan, Tülay Günal, Mahir Günşıray, Defne Halman, Arzu Gamze Kılınç, Murathan Mungan, Nergis Öztürk, Levent Üzümcü, Claude Leon’un da bulunduğu 700 kişi ve Prof. Dr. Zeliha Berksoy, Prof. Dr. Semih Çelenk, Yrd. Doç. Dr. Zerrin Yanıkkaya gibi çeşitli bölümlerden meslektaşları, Süreyya Karacabey’in herhangi bir terör örgütüne üye olmadığına dair tanıklığını beyan ettiler. 679 sayılı KHK ile Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümündeki görevinden ihraç edilen Doç. Dr. Süreyya Karacabey için açıklanan metinde, “Karacabey’in yirmi yılı aşkın süredir akademik hayata verdiği katkı yetiştirdiği öğrencileri ve yazdığı kitaplarla herhangi bir tanıklığa ihtiyaç duymayacak denli sağlam biçimde ortadadır. Biz yine de onu çok yakından tanıyan meslektaşları ve arkadaşları olarak Doç. Dr. Süreyya Karacabey’in FETÖ ya da herhangi bir terör örgütüyle hiçbir ilişkisi olmadığının tanığı olduğumuzu söylüyoruz. Meslektaşımızın bu KHK listesine adının bir yanlışlık sonucu eklendiğini düşünüyor ve bu yanlışın bir an önce düzeltilmesini talep ediyoruz” denildi.

· Mersin’in merkez Akdeniz ilçesindeki Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’nda bulunan Demokrasi ve Kardeşlik Parkı’nda 1993’te Sivas Madımak Oteli’nin yakılarak yaşamını yitirenler anısına Madımak Şehitleri Anıtı yapılmıştı. Madımak’ta yaşanan katliamda yaşamını yitirenlerin isimlerinin yer aldığı anıta geçtiğimiz günlerde kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından yerinden söküldüğü ortaya çıktı.

· Şair- Yazar Yılmaz Odabaşı’ya, 2015 yılında yazdığı ‘zamanın vicdanında iki mahkum’ başlıklı yazıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında açılan davada, 1 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Odabaşı hakkındaki ceza ertelendi. Kararı değerlendiren Yılmaz Odabaşı, “Bu karar Türkiye’de yazarlara, gazetecilere yönelik sindirme politikasın bir parçasıdır, bu karar bizi düşündüklerimizden ve yazacaklarımızdan alıkoyamaz” dedi.
· KHK ile faaliyeti durdurulan Evrensel Basım Yayın, yayın hayatına ilişkin son durumu bir basın toplantısı ile açıkladı. Yayınevinin yöneticisi Cavit Nacitarhan, “Yayıncılığımıza her koşulda devam edeceğiz” dedi.  Tiroj, Özgürlük Dünyası ve Evrensel Kültür dergilerinin KHK ile kapatıldığını hatırlatan Metin Celâl ise, bu kapatma kararlarının Evrensel Basım Yayın için de uygulandığını aktardı. Sabahattin Önkibar’ın Devlet Bahçeli ve Ülkücüler kitabının toplatılması ve Zülfü Livaneli’nin kitap afişinin metroda bulunan reklam panolarına asılmasına OHAL bahanesiyle izin verilmemesine de değinen Celâl, 131 gazetecinin cezaevinde tutuklu olduğunu, 54 gazetecinin yargılanmadan mal varlığına el konduğunu, 12 olay hakkında yayın yasağı getirildiğini ve 26 medya kuruluşunun kapatıldığını hatırlattı. Celâl, 30 yıldır yayıncılık yapan Evrensel Basım Yayın’ın kapatılması kararının Türkiye açısından düşündürücü olduğunu söyledi. Evrensel Basım Yayın yöneticilerinden Cavit Nacitarhan, Evrensel Basım Yayın’ın bugüne kadar 700 kitap bastırdığını söyleyerek şunları söyledi: “700. kitabımızı çıkarmaya hazırlanırken devlet tarafından kapılarımıza mühürler vuruldu. İnsanlığın aydınlık birikiminin, emek mücadelesinin neferi olmuş, ülkenin köklü yayınevlerinden biri olan Evrensel Basım Yayın, kitap basamaz-yayınlayamaz hale getirildi. 675 sayılı KHK ile Evrensel Basım Yayın’ın da bağlı olduğu Doğa Basın Yayın Şirketi’nin üç dergisi kapatıldı. 30 Ekim Pazar günü dergilerimizin faaliyet yürüttüğü ofis katı, özel tim polis ekipleri nezaretinde mühürlendi. Ardından Evrensel Basım Yayın’a yönelik herhangi bir kapatma kararı yokken şirketin tüm hesapları, taşınır ve taşınmaz tüm varlığı KHK yoluyla bloke edildi. Şirketin asıl faaliyetinin kitap yayıncılığı olması sebebiyle yaptığımız tüm itiraz başvurularımıza, dilekçelerimize, girişimlerimize rağmen aracımızın ticari taşıma belgesi dâhil şirketimizin tüm faaliyet belgeleri İstanbul Ticaret Odası tarafından iptal edildi. Yani bandrol alamaz, kitap basamaz hale getirildik. Yayınevimizin tüm emekçileri işsizliğe mahkum edildi. Depolarımıza el konuldu.” Yaptıkları bütün başvuruların sonuçsuz kaldığını söyleyen Nacitarhan şöyle devam etti: “Evrensel Basım Yayın’ın faaliyetleri durduruldu, yani fiilen kapatıldı. 30 yıllık yayınevi olarak, yüzlerce yazarı şairi çizeri, birçok dilden çevirileriyle, yayınevi emekçileri ile yarattığı yüzlerce kitaplık birikimle, tüm önemli uluslararası fuarlara etkin katılımıyla Evrensel Basım Yayın, hüküm süren keyfi, ceberut uygulamaların somutlaştığı bir KHK eliyle yayıncılık dünyasından ayrılmak zorunda bırakılıyor. Bütün bu sonuçlarla birlikte kimi yayınevleri yazarlarımızı ve telif varislerini arayarak, e-posta göndererek “Evrensel Basım Yayın kapatıldı, sizin kitaplarınızı biz basalım” diyorlar. Bu durum kabul edilemez. Gün dayanışma günüdür, böylesi etik dışı davranışlar son derece üzücüdür. Eğer bu durumlar devam ederse kamuoyunda onları teşhir edeceğiz.”

· Yeni bir yıla böyle başladık. Şubat ayında bakalım sanat alanını ne saldırılar bekliyor? Şubat ayında cezaevinde olan Grup Yorum’la dayanışma etkinliği haberi ve sokaklarda hakları için direnen emekçilerin çabaları umutlarımızı diri tutuyor.

Paylaş.

Yanıtla