|
2.) (Bu da kitabının resmi internet sayfasından.) :
“İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüzkarası sayarız, benzeri olmayan toplumsal birtakım insanlar olmak için çabalarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. Çok yakın bir gelecekte bir şekilde düşüncelerden doğmanın yolunu bulacağız.”
Dostoyevski’nin Gogol etkisinden kurtularak kendi sesiyle verdiği ilk büyük yapıt olan Yeraltından Notlar, Avrupa’daki büyük varoluşçu edebiyatı müjdeleyen bir roman. Kitap, okuruna “yeraltı” diye adlandırdığı bir ruh halinden seslenen kahramanın uzun, çılgınca söyleviyle başlıyor. Ardından, bu ahlakçı, uyumsuz, dürüst kişinin yaşadığı bir aşağılanma olayı anlatılıyor. Yüz elli yıldır okunan gerçek bir başyapıt.
“Yeraltından Notlar”La İlk Karşılaşmam
İKSV Tiyatro Festivalinde Ruslardan izlemiştim ilk kez. Yaklaşık otuz yıl önce izlediğim bu sahnelemeden aklımda nedense eserde geçen kadının oyunun bir yerinde , alacakaranlık bir ışıkta sahnede çırılçıplak kaldığı o an kalmış. O yıllarda bunu biçimci bir yönetmenlik şovu olarak algılamıştım.Öyle de olsa ,yine de bunun , öze ilişkin denk getirilmiş bir trüx olduğunu düşünüyorum şimdi. Kral Lear’inünvanlarından arındıkça ve giysilerinden soyundukça saf ve temiz insana erginlenmesi gibi , Rusların yorumundaki çıplaklıkta da bir bilgelik buluyorum bu günkü aklımla.
Oyunu seyreder etmez soluğu bir sahhafta alıp bir solukta “Yeraltından Notlar”ın romanını da okuduğumu çok iyi anımsıyorum. İlk izlenimlerim , roman kahramanının cümle cümle birbiriyle çelişen iki sarkaç arasında roman boyunca gidip gelmesiydi. O yıllarda biraz Hamlet’e benzetmiştim onun bu halini. Kararsızlık değil onun derdi oysa , gelgitler , çelişkiler , tutarsızlıklar , sözlerle eylemler arasındaki farklılıklar , kısaca insanlık halleri işte…
Hiç kuşkusuz ki “Yeraltınlar Notlar” gelmiş geçmiş en felsefi aydın eleştirisidir denilebilir. Eli kalem tutan , eğitimli ve bilinçli devrim öncesi on dokuzuncu yüzyılın aydın sınıfının pasifliği , korkaklığı , “kaypaklığı” , deyim yerinde ise sosyal olaylara haksızlıklara karşı omurgasızlığı , çelişkiler ağında boğulması olanca açıklığı ile eleştirilir.
Usta İşi Bir Oyunlaştırma Ve Reji
Usta işi diyorum çünkü Ergin Orbey’in el verdiği “çıraklarından” yetiştirdiği bir sanatçı Erdinç Doğan.Ergin Hoca’nın tiyatroda çıraklıktan ustalığa geçiş beratı sayılan “kavuğunu” (manevi anlamda) verdiği çok yönlü bir tiyatrocu.Bir zamanların efsane TRT Çocuk programı “Susam Sokağı”nın ünlü “Kırpık”ını oynatan ve seslendiren oyuncusu…
Oyun İçinde Oyun Kurgusu
Erdinç Doğan , sağlam bir dramaturgi ile romanı oyuna uyarlarken anlaşılan o ki ilk önce bütün bir oyunu “oyun içinde oyun” çerçevesine (konseptine) oturtmuş. Bütün oyun , oyun kahramanımız “yeraltı sakini”nin evdeki hizmetçi ve uşakları ile oynadığı bir oyunun provası olarak çerçevelenmiş.
Kurgunun Olanak Tanıdığı İmkanlar Dünyası
Bu çerçeve de , rejiye , oyunun konusu olan aydın kaypaklığı ve çelişkilerinin özellikle de halk ve özgürlükler ile eşitlik üzerine attığı uzun bir nutkun hemen ardından (bazan de hemen nutkun içinde ,arasında) bu hizmetçi ve uşakların hak ettikleri maaşlarını ödememesi hatta onları aşağılayarak tartaklaması gibi olağanüstü bir çelişkiler dünyası ve sınıflar çatışması olanakları sağlamış.
Açık Biçem-Göstermeci Uslup
Oyunun /eserin ana diyalektik çelişkisi olan “söylem ve eylem çelişkisi” böylece rejide de kabak çiçeği gibi açılarak bir güzel ortaya konmuş oluyor bu imkanlar dünyası konsept sayesinde. Reji , ikide bir özellikle kıdemli uşak Apollon’un haklı sınıfsal veya insani karşı çıkışları ve itirazları ile prova yarıda kesilerek izlediğimizin bir “oyun”/kurgu olduğu “gerçeği” hatırlatılarak yanılsama kutsanmak yerine bu büyük “oyun”un farkındalığının artırılması amaçlanıyor.
Murat Çıdamlıdan Huysuz Huzursuz Mutsuz Umutsuz Ama Nankör , Gururlu Ve Kibirli , Söylemleri İle Eylemleri Tutarsız Bir 19.Yy. Aydın Kompozisyonuyla Yürek Kabartan Bir Yorum
“Yeraltı sakinini” oynayan Murat Çıdamlı’yı ben rahmetli ErolKardeseci’ye benzettim. Bir de GeoffreyRush’a. Çıdamlı’nın yüreğinde , bedeninde , sesinde , zihninde Shakespeare’in o sözünü ettiği o bir fırtınaya ve ya bir kasırgaya benzeyen çoşkunluğu oyun boyunca her an patlayacak bir volkan gibi yüreğiniz ve göğsünüz kabararak izliyorsunuz.
Hem onunla hemen özdeşleştiğiniz için ; onun çelişkileri sizinkiler olduğu için , onunla birlikte soluk alıp verdiğiniz için , insan olmanın zorluğu ile sürekli çelişkilerin bir ucundan diğerine savrulduğunuz için ,aynı zamanda hem de böyle genç ve yetenekli oyunculara sahip olduğunuz için …
Hizmetçi ve uşaklar , insan boyutundaki kuklalarla ya da kostüm veya askılı kostümleri kuklalar gibi yansılayarak /oynatarak oynanan oyunun provasını ve karakterleri hem çeşitlendirerek zenginleştiriyor hem de bu kuklaları oynatarak canlandırıyorlar.
Çok Yönlü Çağdaş Oyuncunun Bir Prototipi Olarak Suat Karausta
Özellikle Apollon’u canlandıran oyuncu Suat Karausta , hem kostümü ile romandaki kişilerden birini oynuyor hem de aynı sahnede (masada) sesini değiştirerek başka bir kişinin kuklasını oynatıp seslendiriyor.Bedenini bir cambaz gibi kullanması , oyundaki akordiyonu çalması ve şarkılar söylemesi ile rahmetli Nurhan Karadağ ( hocamız)ın “geleceğin oyuncusu işte böyle sadece boynunun üstü oynayan oyuncu olmayacak , dünya aktörleri ile rekabet edecek donanımda ; dramaturgi (tiyatro bilimi) bilen , bilinçli , akrobasi yapabilen , dans edebilen , şarkı söyleyebilen ve en az bir tane müzik aleti çalabilen , temel oyunculuk tarzlarının ve tekniklerinin tümüne sahip yeni kuşak tiyatromuzun yeni kuşak çağdaş oyuncusu” idealini ve kehanetini gerçekleştiriyor sanki .(Not : DT kadrolu oyuncusu Suat Karausta ,konservatuvar eğitiminden önce bir yıl süre ile A.Ü.DTCF.Tiyatro Bölümü Oyunculuk Anabilim Dalı’na misafir öğrenci olduğunda , Nurhan Karadağ hocamız , gerçekten de bir gün Suat Karausta’nın arkasından bu sözleri etmişti , ben şahidim.)
Oyunun Diğer Gözdeleri
Kahramanımızın aşık olduğu “Kız” rolünde Aslı Artuk Şener de oyunculuğu ile göz dolduruyor. Uşak Apollon’unoğlu rolünde ve kukla da oynatan Berk Baykut da gelecek vaad ediyor. Petek Ocakçı da hizmetçi , sokaktaki Rus Kadın ve Randevuevi Sahibesi tiplemeleriyle akılda kalıcı kompozisyonlarıyla dikkatleri üzerine çekiyor.
Yer Altından Yer Üstüne “Kahramanın Yolculuğu”
“Kahramanın Yolculuğu” ve “Propp’unMasalbiçimi” nin bize öğrettiğine göre , dünyanın bütün masallarında ve edebiyatında kahramanın beş temel hareketi var. Bunları bu oyuna uygularsak ; kahraman oyunun başında eksikliğini duyduğu (bilemediğimiz bir nedenle kaybettiği) sevgilisinin aşkının acısı ile kıvranmaktadır.
Maceraya /Oyunda Yüzleşmeye –Hesaplaşmaya Davet
Kahramanımızın bu sevgiliye yeniden ulaşması ve kavuşması için içinde bulunduğu bu “ağdan” , yeraltı kavuğundan kurtularak dışarı çıkması , sokağa-hayata karışması ve bunalımdan çıkması,kendisi ile yüzleşmesi , deyim yerinde ise “maceraya davete icabet etmesi,atılması” gerekmektedir.
Kahramanın Çağrıyı Reddi
Kahramanımız tam da CristopherVogler ve Josef Chambell ‘in kahramanın il olarak “çağrıya red” maddesine uygun olarak bu güvenli kozasını /yeraltı kavuğunu terketmeye yanaşmaz. Sonra bu çağrıyı kabul ederek dışarı çıkar ama bu da ironiktir , bu yolculuk uşak ve hizmetçilerle oynanan bir oyunun provası düzleminde olduğu için aslında bir arpa boyu yol gidememiş , yeraltı “mağara”sındanbir adım bile uzaklaşamamıştır.
Kahramanın Akıl Hocası ve Karşıt Güçler
Buradaki “akıl hocası” bilgeliği ile daha çok bir Shakespeare soytarısını andıran uşak Apollondur. Onun sayesinde güçlenen ve donanan kahraman yola /maceraya koşar. Buradaki karşıt güçler ;1.)kahramanımızın gururunu kıran kendisini yolda çarpıp ve ezip geçen subay , 2.)alayları ile gururunu inciten eski okul arkadaşları ve3.)- kırılan gururunu tamir için bir başkasının gururunu kırmak zorunda olduğuna inandığı aşık olduğu kıza aşkını itiraf etmesine izin vermeyen- kendi gururudur.
Oidipus ve Lear gibi “kahraman”ımızın da başına gelenlerin tek sorumlusu kendi iç çelişkisi olan aşırı gururu ve kibiridir. Yeraltından Notlar “kahraman”ının da en sonunda yıkımının nedeni bu gereksiz gururu ve kibiri olacaktır.
Olaylar Örgüsü :
Tekerleme-Ön Oyun
Ortaoyununda tekerleme dediğimiz bir bölüm vardır ; burada bazen bir düş anlatılır bazen de çene yarıştırılır ; amaç ana hikayeye bir girizgah /yumuşak geçiş yapmaktır. Bu eserde de yazar , asıl öyküye kadar bu yeraltına sığınmasının nedenleri olan iç çatışmalarını , hayata ve eski dostlarına kızgınlıklarını , kırgınlıklarını , isyanlarını tekerleme biçiminde anlatır.
Çarpışma ve Gururu Kurtarma
Asıl öykü bir ön öykü ile başlar. Bir subay yolda insanları ite ite kendine yol açmaktadır , kahramanımız uzun bir hazırlık döneminden sonra , cesaretini toplar ve bu subayın önüne dikilir. Subay , bizimkini çarparak yere serse bile kahramanımız gururunu kurtardığına inanır.
Eski Arkadaşlarla Hesaplaşma
Bir başka gün eski okul arkadaşlarına rastlar ve zorla kendini birlikte içmeye davet ettirir. Arkadaşlarının alaylarına cevap veremez ve içine atar , kadehleri arka arkaya yuvarlar ve en sonunda iyice sarhoş olur ve patlayarak her şeyi mahveder.
Ve Aşk
Daha sonra gittiği yerde bir genç kızla tanışır. Kıza adresini verir. Kıza aşık olduğunu kendi kendine itiraf bile edemez. Kızı beklemediğine kendini inandırmaya çalışır. Sonunda kız gelir ama “beceriksiz” kahramanımız ne yapıp edip kendi aşağılık komplexsinden kurtulabilmek için kızı bir şekilde aşağılamanın ve kendisinden nefret ettirmenin bir yolunu bulur.
Sahnelemede İşleniş :
Kırılan Kalp Odaklı Kurgu
Ben kendi adıma oyunda en çok tiyatro dili ile yapılan aşık kız ve kırılan kalbin cam kırılması efekti ile kurgulanması fikrini sevdim. Kahramanımızın oyun boyunca aşk acısı ile kıvranırken duyduğumuz cam kırılma efekti , finaldeki harika bir sürpriz ile parantez kapanıyor,döngü tamamlanıyor (burada hatta kahramanın bu hasta ve çelişkili ruh yapısı ile bu döngü , “kısır döngüye” bile dönüyor denilebilir).
Sahnelemede En Sevdiklerim
En çok da uşak ve hizmetçilerle masanın üstüne konan bir sandalye , tekerlek görsel efekti veren döndürülen bir şemsiye , açık/göstermeci biçimde /üslupta oynanan at arabası/fayton sahnesine bittim. Rus şarkılarına ve finaldeki ve selamda da devam eden rusyanın olmazsa olmazı “kar”a da…
Alkışlar Tasarım Ekibine
Gereksiz süsden püsten arıtılmış , sade ve işlevsel dekor tasarımı ile Kerem Çetinel ; Rus karakterlerini ve hayatını kostümleri ile yansıtmayı başaran kostüm tasarımları ile Çevren Sarayoğlu , özellikle sahne derinindeki tül perde arkasındaki rüya ışıkları ve oyunun diğer duruma ve ruha uygun başarılı ışık tasarımı ile Osman Uzgören , canlı müzik konsepti , yalın ama vurucu , hem atmosfer sağlayıcı hem de dramatik etki yapıcı çarpıcı besteleri ile Onur Yüce , oyunna görsel bir şölen katan baştan sona canlanan bir tabloya dönüşen hareket düzeni ve koreografisi ile Burçak Işımer , dramaturg Şaziye Dağyapan , Yönetmen Yardımcısı Hicran Yavuz , harika kukla tasarım ve üretimiyle Ayten Öğütçü ve Asistan Nazife Oğlakçıoğlu alkışı hak ediyorlar.
“Yeraltından Notlar” bu hafta Cevahir 2’de ve Martın üçüncü haftasında Üsküdar Stüdyo Sahnesi’nde… Kaçırmayınız…
YAZAN : FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ
ÇEVİREN: ERGİN ALTAY
OYUNLAŞTIRAN VE YÖNETEN : ERDİNÇ DOĞAN
OYUNCULAR
MURAT ÇİDAMLI
SUAT KARAUSTA
ASLI ARTUK ŞENER
BERK BAYKUT
PETEK OCAKÇI
DEKOR TASARIMI
KEREM ÇETİNEL
KOSTÜM TASARIMI
ÇEVREN SARAYOĞLU
IŞIK TASARIMI
OSMAN UZGÖREN
MÜZİK
ONUR YÜCE
KOREOGRAF
BURÇAK IŞIMER
DRAMATURG
ŞAZİYE DAĞYAPAN
YÖNETMEN YARDIMCISI
HİCRAN YAVUZ
KUKLA TASARIM-ÜRETİM
AYTEN ÖĞÜTÇÜ
ASİSTAN
NAZİFE OĞLAKÇIOĞLU
SAHNE AMİRİ
MUSTAFA YAZAR
KONDÜVİT
EVREN TUNCER
IŞIK KUMANDA
HASAN KILIÇ
SUFLÖZ
GÖZDE YILDIZ GÖZÜAÇIK
DEKOR SORUMLUSU
ENDER ÜNVER
AKSESUAR SORUMLUSU
ERSİN ÇELİK
KADIN TERZİ
ZÜBEYDE ÖNCEL
ERKEK TERZİ
ALİ RIZA BEKTAŞ
PERUKA
YAŞAR ATİK