Kültür ve Sanatta Hak İhlalleri – Ekim 2017

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber / Sanat Meclisi’nin yayınladığı Ekim 2017 hak ihlalleri raporunu aşağıda bulabilirsiniz:

Sanat sezonu yeni oyunlar, konserler, sergilerle açılırken saldırı, yasak, baskı ve engellemeler de peşi sıra gelmeye başladı. Bu ayın önde gelen hak ihlalleri içinde kitaplar geliyor. Kitaba yasak ayıbından kurtulamayan ülkemizde bir yanda sergiler saldırılara uğrarken kimi alanlarda yazar ve sanatçılar fiili saldırılara uğradılar. İşte Ekim 2017’de sanat alanının yaşadıkları:

  • 28 farklı ressamın 33 tabloluk koleksiyonu sır oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi demirbaşları arasında yer alan 28 farklı ressamın 33 tabloluk koleksiyonu sır oldu! İBB Sanat Danışmanı olarak çalıştığı dönemde Alev Kılıç Bursalıoğlu, bu tabloları belediyenin deposunda epeyce yıpranmış bir halde bulmuş, koleksiyon onarılıp kayıt altına alınarak belediyenin demirbaşı olmuş. Nisan 1998’de bu değerli tabloların fotoğraflarıyla sanatçılarının özgeçmişlerini içeren 72 sayfadan oluşan “İzmir Büyükşehir Belediyesi Resim Koleksiyonu” isimli bir tanıtım kitabı da basılmış. Burhan Özfatura’nın Belediye Başkanlığını kaybetmesinin ardından bu görevinden ayrılan Bursalıoğlu, 2004 yılında Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde fuayede asılı olarak karşısına çıkan tabloların son derece değerli olduğunu oradaki görevlilere iletip genel sekreter yardımcısından randevu istemiş fakat alamamış. Konuyu arkadaşı stratejik planlama uzmanı Ali Rıza Avcan’a açmış. 2004 yılında Bilgi Edinme Kanunu gereği İBB’ye başvuran Avcan, bu tabloların hala belediyeye ait demirbaş kayıtlarında ve koruması altında olup olmadığını sormuş. İBB’den gelen yanıtta “Kültür ve Sanat Şube Müdürlüğü olarak yapılan araştırmalar sonucunda konuyla ilgili herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı” söylenmiş. Bu cevabın ne anlama geldiğini sorgulamak isteyen Avcan, bunun için ilgili belediye görevlileri ve en son İBB Başkanı Aziz Kocaoğlu ile görüşme taleplerine bir karşılık bulamaz. Belediye içindeki tanıdıklarından takibini yaptığı bazı tabloların başkanlık katında olduğunu ama büyük bölümünün bulunamadığını öğrenen Avcan, geçtiğimiz Ağustos ayında konuyu CHP İzmir Milletvekili Zeynep Akatlı Altıok’a yazdığı bir yazı ile bildirerek tabloların bulunması için yardımcı olmasını ister. 2013 yılından bu yana yaptığı tüm girişimlere rağmen bu değerli koleksiyonun izini bulamayan Avcan, konuya dair geçtiğimiz günlerde savcılığa suç duyurusu dilekçesi verdi. Savcılığa delil olarak koleksiyonun tanıtıldığı kitabın kapağını ve İBB ile yaptığı yazışmaları koyan Avcan, bu tabloları İBB’ye demirbaş olarak kazandıran eski İBB Sanat Danışmanı Alev Kılıç Bursalıoğlu’nu da tanık olarak gösterir. Aynı içerikli bir başka dilekçeyi ise Sayıştay’a gönderen Aycan, gerekli incelemelerin ve ihmali görülenlerle ilgili işlemlerin yapılmasını beklemektedir. Kayıp tabloların ve ressamlarının isimleri şöyledir:

1.  Aydın Akdeniz, “Hera” 
2. Cengiz Arsal,”Peyzaj” 
3. Aygün Arslan, “Bir Varoluş Biçimi” 
4. Atilla Atar, “Dönüşüm” 
5. Cavit Atmaca, “İnciraltı” 
6. Sevgi Avcı, “Peyzaj” 
7. Nazım Baykişiyev, “İsimsiz” 
8. Ethem Baymak, “Bosna Hersek’ten” (1) ve “Bosna Hersek’ten” (2) 
9. Aliye Berger, “Mevleviler” 
10. Şeref Bigalı, “Dertli”, “Mezartaşı” ve “Gri Kompozisyon” 
11. Mehmet Boztaş, “Buca’dan” 
12. Cemalettin Çoğulu, “Natürmort” 
13. Metin Eloğlu, “Soyut” 
14. Nurettin Ergüven, “Yeşilli Kompozisyon” 
15. Mustafa Esirkuş, “Boyunduruk Korkusu” 
16. Bedri Rahmi Eyüboğlu, “Balık” 
17. Adem Genç, “Görsel Bir Metaforun Uzamsal Oriyentasyonu” 
18. Yaşar Ali Güneş, “Kızlar” 
19. Mustafa Hazar, “İsimsiz Güzellik” 
20. M. Tüzüm Kızılcan, “Doğaçlama” 
21. Bilun Marmara, “Füreya Anısına Etüd” 
22. Ünsal Toker, “Natürmort” 
23. Feriha Tuğran, “Eflatun Kompozisyon” 
24. Umut Türker, “Biz Ressamlar Kuzgun Kunduzlar” 
25. Paul Wunderlich, “Tören” 
26. İsmail Yalçın, “Maskeli Figür” 
27. İsmail Yıldırım, “Sirk” 
28. Adrian Zisu, “Her Gün Cumartesi”

  • Mehmed Uzun’un isminin verildiği parkın tabelası ve Kürtçe harfler ile “Hilbe Agrî” marşının bir dörtlüğünün üzerinde bulunduğu kitap anıtı, Diyarbakır Yenişehir Belediyesine atanan Kayyım Serdar Kartal tarafından kaldırıldı. “Ben bu dili 18 yaşında cezaevinde öğrendim. Musa Anter bana öğretti” sözlerini hatırlatan yazar Ayşegül Tözeren, Musa Anter ödül töreninin yasaklandığı günlerde Mehmed Uzun’un adının parktan silinmesinin şaşırtıcı olmadığını söyledi. Yazar Temel Demirer, Uzun’un hem Kürtlerin hem de tüm edebiyat dünyasının en önemli isimlerinden biri olduğunu ifade ederek, “Böyle önemli bir şahsiyetin ismi, kendi anayurdu Diyarbakır’daki parktan kaldırılması, kasıtlı ve edebiyat değerlerine, edebiyata aykırı bir tutumdur. Ama Diyarbakır’daki kayyumun da bunu yapması beni şaşırtmıyor” dedi. Türkiye Yazarlar Sendikası Sekreteri Hakkı Zariç ise, “Kültürsüzleştirmenin bir başka biçimidir, benden olmayan, benim gibi düşünmeyen benden değildir, mantığının yansımasıdır. Bu yansımadan kültürel zenginlik çıkmaz” ifadelerini kullandı. 
  • OdaTv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve OdaTv Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu tarafından kaleme alınan “Mahrem/ Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları” adlı kitabın tanıtım ve satışı engellenmeye çalışılıyor. Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından 2015 yılında yayımlanan kitapla ilgili, alınan karar üzerine Türkiye Yayıncılar Birliği, basın açıklamasında bulundu. Açıklamada yasaklanan kitabın konusunun “Erzurum’da 2007 yılında bir çocuğa yapılan toplu cinsel saldırı ve sonrasında bu fiili örtbas etme girişimleri ve bu konuya ilişkin iddialar” olduğu belirtilirken, ifade ve yayınlama özgürlüğünün korunması ve bu özgürlüklere müdahale edilmemesinin anayasal bir hak olduğu vurgulandı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Fiili kitap yasaklarına dönüşen bu tür müdahalelerin demokratik toplum ilkesine zarar verdiğini hatırlatır, üyemiz Kırmızı Kedi Yayınevi’nin yanında olduğumuzu ve başlattığı ‘Mahrem’e Dokunma’ kampanyasını desteklediğimizi bildiririz”. İstanbul 1’inci Sulh Ceza Hakimliği 22 Eylül 2017’de kitapla ilgili haberlere, Kırmızı Kedi Yayınevi ile Oda Kitap’ın internet siteleri üzerinden satışına, kitaba dair tanıtım videosuna ve sosyal medya paylaşımlarına erişim yasağı konulmasına karar vermişti.
  • Adıyaman Kahta Sulh Ceza Hâkimliği, aralarında Gazeteci Yazar Fehim Taştekin’in “Rojava/ Kürtlerin Zamanı” adlı kitabının da yer aldığı 3 kitap hakkında toplatma kararı verdi. Kararda, kitaplar için “terör örgütü niteliği taşıdığı değerlendirilen” ifadesi kullanıldı. Kararda, Faysal Dağlı’nın 1994’te Belge Yayınları’ndan basılan “Birakuji (Kürtlerin İç Savaşı)” kitabı, Aytekin Gezici’nin Tutku Yayınları’ndan basılan “Kürt Tarihi” isimli kitabı ile Fehim Taştekin’in 2016’da İletişim Yayınları’ndan çıkan “Rojava-Kürtlerin Zamanı” isimli kitaplarına satış yasağı konulmasını ve toplatılmasını öngörüyor. Fehim Taştekin’in aynı kitabı daha önce bazı soruşturmalarda “suç delili” olarak sayılmış, ancak hakkında şimdiye kadar hukuki bir işlem yapılmamıştı. Mersin’de İHD yöneticileri dahil birçok kişinin gözaltına alındığı soruşturma kapsamında Taştekin’in bütün kitapçılarda bulunan kitabı için, “nasıl temin ettiniz” sorusu sorulmuş, aynı sorgu içindeki bir başka soruda kitabın “tamamen örgütsel” olduğu kabulü dile getirilmişti. Kahta Sulh Hâkimliği’nin kararında ise kitap “örgütsel” yerine doğrudan “örgüt niteliği” ifadesi kullanıldı. Gazeteci Yazar Fehim Taştekin, kitabı hakkındaki toplatma kararı ile ilgili tepkisinde “bir kitap, okurları aleyhine suç delili olamaz. Bir kitap ‘terör örgütü’ olamaz. Barıştan başka talebi olmayan insanları terör propagandası ile suçlamak ahlaksızlıktır” dedi.
  • Antalya Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü, ilgili kurum görüşü olmadan ihaleye çıkınca, ihaleyi kazanan firma bölgedeki en önemli tarihi değer olan 7 bin yıllık Araklı Höyüğü’nü yaptığı kazı çalışmalarıyla yok etti. İş makineleriyle yol çalışmasını yürüten görevliler, höyüğün içinde ve çevresinde dozerlerle 3-4 metrelik çukurlar açtı. Kepçelerle höyükten çıkarılan toprak ise kamyonlara yüklenerek çevredeki boş arazilere atıldı. Bir süre sonra toprağın içindeki insan kemikleri, mezarlar, yazılı taşlar ve çiniler fark edildi. Neolitik çağa ilişkin eserlerin de bulunduğu höyükte kazı ve yarma çalışması yapıldığını öğrenen kurul, bölgede detaylı inceleme başlattı. İncelemelerde toprak altından çıkan bütün eserlerin parçalandığı tespit edilerek içerisinde kamu görevlilerinin de bulunduğu 19 kişi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Tarih skandalının ilk tanığı Isparta Yalvaç Müze Müdürü Abdülbari Yıldız, “Karayolları ‘Yeni yol yapmıyoruz yol genişletiyoruz’ gerekçesiyle kurum görüşü almadan ihaleye çıkmış. Söz konusu firma da ‘Nasıl olsa tüm kurum görüşleri alınmıştır’ diyerek normal tepeymiş gibi höyüğü parçalamış. Biz çalışmaları durdurduk ve suç duyurusunda bulunduk” dedi. Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Başkanı Doç. Dr. İbrahim Bakır ise 7 bin yıllık Araklı Höyüğü üzerinde yapılan yol çalışmasıyla ilgili şu bilgileri verdi:“Konuyla ilgili kurul kararını alıp sorumlu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Bundan sonrası yargıya kalmış”.
  • İKSV’nin Koç Grubu sponsorluğunda düzenlediği 15. İstanbul Bienali kapsamında, Abdülmecid Efendi Köşkü’nde düzenlenen Ömer Koç koleksiyonu sergisine saldıran grup, Ron Mueck’e ait “Hırka altındaki adam” adlı eseri tahrip etmek istedi. Saldırıyı önlemeye çalışan güvenlik görevlisine de saldıran grup diğer güvenlik görevlileri tarafından uzaklaştırıldı. Saldırgan grup bu kez de “Laiklik bu mu, bu memleket sizin yüzünüzden bu hale geldi, burada bunlar sergilenemez” diyerek özel güvenlik görevlilerine bağırmaya başladı. Sergiye gelen ziyaretçiler saldırgan grubu alkışlarla ve “Görmek istemiyorsanız gelmeyin. Dışarı çıkın” sözleriyle protesto etti. Saldırganlar, 15 dakika kadar süren gerilim sonrasında salonun bahçesine çıkarıldılar. Saldırganlar için emniyete bildirimde bulunan güvenlik görevlileri, bu olayın bugün yaşanan ikinci saldırı olduğunu, ilk saldırıyı düzenleyenleri polise teslim ettiklerini fakat polisin herhangi bir yaptırım uygulamadan saldırganları serbest bıraktığını ifade etti. Abdülhamid’in torunu olduğunu iddia eden Nilhan Osmanoğlu, dün sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla Abdülmecid Efendi Köşkündeki bienal sergisini hedef göstermiş ve “Son Halife Abdülmecid’in evinde Koç tarafından açılan sergi durdurulmalı! Kuzguncuk’ta bulunan sergide sanat adı altında “rezalet”!!!”  ifadelerini içeren bir paylaşım yapmıştı.
  • Bu yıl Ulusal Yarışma’yı programdan çıkararak tepki çeken 54. Uluslararası Antalya Film Festivali ilk yarışma filmi Çinli yönetmen Ai Weiwei’nin yönetmenliğini yaptığı “İnsan Seli-Human Flow” adlı belgesel, izleyicilerin altyazılarda geçen “gerilla” kelimesinden dolayı tepki göstermesi nedeniyle yarıda kesildiği iddia edildi. Birkaç dakika alt yazısız devam eden filmin gösterimi, teknik sorunların çözülemediği gerekçesiyle ileri bir tarihte gösterilmek üzere yarıda kesildi. Bu sırada altyazı ekrandan çıktı, film birkaç dakika altyazısız devam etti. Bir süre sonra perdenin önüne festival yetkilileri gelerek seyircileri bilgilendirdi. Bunun üzerine Uluslararası Antalya Film Festivali Jüri Başkanı Filistinli Elia Suleiman, düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Suleiman, festival kapsamında gösterimi yarıda kalan ‘İnsan Seli’ belgesel filmi için, “Kopyaya zarar verildiği gibi, filmi yarışma dışı edebilecek, ödül almasını engelleyecek şeyler yapıldığına dair komplo teorisi var. Fakat yeni bir kopyası gönderilecek ve film yeniden oynatılacak. Böylece jüri daha tarafsız bir karar verecek” açıklamasını yaptı. Suleiman, “Sinema sanatsal olsa da insanlara soru sordurtması gerekir. Benim yaptığım filmler Filistin’i değiştirtmedi, fakat insanlara Filistin’deki belirli bir politika üzerinden sorular sordurtmalı” şeklinde konuştu.
  • Kayseri Kitap Fuarı’nda saldırıya uğrayan İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık, onur konuğu olarak davet edildiği Trakya Kitap Fuarın’nda da sansürlendi. Fuara İhsan Eliaçık’ın onur konuğu olarak davet edilmesinin ardından fuarın destekçileri, fuarın organizatör firmasıyla sözleşmesini iptal etti. Çorlu Ticaret ve Sanayi Fuarcılık Anonim Şirketi resmi internet sitesinde “Sosyal medya ve bazı televizyon kanallarında yayımlanan İhsan Eliaçık’ın Trakya Kitap ve Eğitim Fuarı’nın onur konuğu olduğuna dair iddialar tamamen asılsızdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. Fuar programı Trakya Fuar Merkezi Yönetimi tarafından tekrar gözden geçirilecektir” duyurusunu yayımladı. Fuarın organizatörlerinden Necdet Saraç sosyal medya hesabından olayı şu sözlerle duyurdu:“Baskı ve korku ortamına itiraz ettiğimiz için İhsan Eliaçık’ı bilerek ve isteyerek Trakya Kitap ve Eğitim Fuarı’na davet ettik. Eliaçık ya da bir başka yazar üzerinden pazarlık yapmayı reddettiğimiz için, Trakya Kitap ve Eğitim Fuarı’ndan çekiliyoruz.” 
    İhsan Eliaçık ise “Edirne Kitap Fuarına, Eskişehir Kitap Fuarına gittik bir şey olmadı. Kalkınma Ajansı var Çorlu’dakinde. Bu tür fuarlara destek veren de bir devlet kuruluşudur. Hükümetin etkisi olan bir yer. Oradan parayı kesmişler. Beni onur konuğu ilan ettikleri için. Güçlerinin yettiği her yerden engelleme çıkartabilirler ama bunlar boşuna. Ben bir siyasi parti temsilcisi değilim. Ben bir fikir adamıyım. Fikirlerimi söylememe mani olamazsınız. Önüne duvar çekmekle engellemiş olmazlar. Fikirler cereyan gibidir. Her yerden yol bulabilirler. Bunlar boşuna çabalar” dedi.
  • Şarkıcı Yıldız Tilbe, üç eski albümünün satış gelirinden pay alamadığı gerekçesiyle, Avrupa Müzik’e 20 bin liralık tazminat davası açtı. Tilbe’nin avukatı, İstanbul Fikri Sinai Haklar ve Hukuk Mahkemesi’ne bir dilekçe sundu. Dilekçede, “Yıldız Tilbe ile yapımcı şirket arasında 25 Aralık 2001 tarihinde yapılan sözleşme gereği, albümlerden elde edilen kazançların yüzde 20’si Tilbe’ye ödenecekti. 25 Mart 2004’te yapılan yeni bir sözleşmeyle bu pay yüzde 25 olarak arttırıldı. Ancak bu pay ödenmedi” denildi. Ayrıca Yıldız Tilbe, bu sebeplerle Avrupa Müzik’ten 10 bini manevi olmak üzere toplam 20 bin liralık tazminat talep ediyor.
  • Milli Selamet Partisi’nin 1973’te “müstehcen” olduğunu öne sürerek Yıldız Parkı’na taşıdığı, “Güzel İstanbul” heykelinin üzerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce fidanlarla örtüldüğü ortaya çıktı. Yetkililer heykelin ailelerin şikayeti üzerine fidanla örtüldüğünü söyledi. Necmettin Erbakan, 1973’te “Heykel derhal sökülmelidir” dediği için “Güzel İstanbul” heykeli bulunduğu Karaköy Meydanı’ndan Beşiktaş’taki Yıldız Parkı’nın ücra bir köşesine sürgün edilmişti. İBB tarafından fidanın üzerinin örtülmesine tepki gösteren bazı vatandaşlar sosyal medyada da kampanya başlattı. Tepkiler üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ekipler heykelin üzerindeki fidanları kaldırdı. Heykel, Cumhuriyetin 50. yılı kutlamaları kapsamında 44 yıl önce heykeltıraş Gürdal Duyar’a yaptırılmıştı. Duyar, kendisinden İstanbul’u anlatan bir heykel olması istenince, şehri hafifçe geriye doğru uzanmış çıplak bir kadın heykeliyle tanımlamıştı. Heykel, Mart 1974’te kutlama komitesi tarafından Karaköy Meydanı’na hâkim bir yere dikilmişti.
  • Pandomim sanatçısı İlker Kılıçer’e, müzik setiyle gürültü yapıp çevreyi rahatsız ettiği gerekçesiyle Kabahatler Kanunu kapsamında, 2012 yılının Nisan ayında 82 TL para cezası uygulandı. Kılıçer, kararı protesto etti ve bu sessiz gösterisine aldığı gürültü cezasını ödemedi. Fakat aradan geçen beş yılın sonunda, Türkiye’yi Hindistan’daki festivalde temsil etmeye hazırlandığı sırada aldığı bildirimle şok yaşadı. Yazılan cezayı ödemediği gerekçesiyle Mali Hizmetler Müdürlüğü, Kılıçer hakkında haciz işlemi başlattı. Ceza tutarının tahsili için sanatçının evindeki eşyanın haczedileceği duyuruldu. Kılıçer, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Beş yıl önce ‘çevreyi sanatla kirlettiğim’ için ceza alan ilk pandomimci ben oldum sanırım. Zabıta bana ’yüksek sesle çevreyi rahatsız etmek’ten bu cezayı kesti. Sanat ne zamandan beri sokakları kirletmeye başladı? Sokakların, kaldırımların ve betonun soğukluğunun ancak sanatla ısınacağını inanıyorum. Mücadelem, bunun için. Ben de sanatım için bu cezayı ödemedim. Belediye hem bana ceza yazıyor hem de gösterilerine çağırıyor. Para mı veriyorlar, ceza mı yazıyorlar; belli değil”. Zabıtanın kendilerini ’seyyar satıcı’ gibi gördüğünü savunan Kılıçer, cezayı ödemenin suçu kabullenmek olacağını da belirterek şunları söyledi:“Kabahatler Kanunu kapsamında sokakta seyyar satıcı neyse biz de oyuz, onlar için. Aynı muameleyi görüyoruz. Çevre kirliliği, yer işgali ve gürültü cezaları veriliyor. Sanat, benim kimliğim olduğu için ben de bu cezayı ödemedim; çünkü o zaman suçu kabul etmiş olurdum. Sanatıma ihanet etmiş olurdum. Ben, suçu kabul etmiyorum. Bu suçu işlemekten memnunum. Ben, cezayı ödemeyince de icra duyurusu geldi. Gülümsüyorum sadece. Uluslararası birçok festivalde ülkemi, İzmir’i temsil ediyorum. Hindistan’a gideceğim. Macaristan’a, Rusya’ya davet edildim. Bizlere destek olunması gerektiği yerde ceza alıyoruz. Ceza eski Belediye Başkanı Cevat Durak zamanında yazıldı, ideolojik siyasi yaklaşmıyorum. Derdim daha evrensel. Bu konuda biz sokak sanatçıları için yasal bir düzenleme yapılmalı.”

Ülkemizde sanat alanına yapılan saldırı ve baskılar bir yanıyla trajik bir görüntü oluştururken diğer yanıyla komik bir hal almaya başladı. Kışa girerken İstanbul Taksim’in ortasında yıllardır kapalı tutulan Atatürk Kültür Merkezi için de ölüm çanları çalmaya başladı. Sanat alanı uzun süredir sessiz kaldığı baskıların ardından Atatürk Kültür Merkezi yıkımına nasıl bir tepki göstereceği merakla bekleniyor.

Paylaş.

Yanıtla