Sanatta Hak İhlalleri- Ekim 2018

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber/ Sanat Meclisi’nin hazırladığı Ekim 2018 Sanatta Hak İhlalleri Raporu’nu okuyucularımızla paylaşıyoruz:

2018 sanat sezonu yasaklar ve engellemelerle açıldı. Sanatçıyı ekmeğinden etmekten kitap fuarındaki kitaba yasak koymaya, iş kazalarına ve sanat insanlarına saldırılara kadar bir dolu hak ihlaliyle başlayan yeni sezon boyunca, bakalım sanat alanının başına ne haller gelecek! İşte Ekim 2018’de sanat alanının yaşadıkları:

Plato Film tarafından 1999 yılında çekilen Propaganda filminin başrol oyuncusu Kemal Sunal, o tarihte yapımcıyla bir oyunculuk sözleşmesi imzalamıştı. Sözleşmeye göre Sunal, filmin hâsılat geliri üzerinden 500 bin kişiye kadar yüzde 10 ve 500 binden sonra yüzde 3 pay alacaktı. Ayrıca sözleşmede Kemal Sunal’ın filmin diğer gelirlerinden yüzde 10 pay alması da imza altına alınmıştı. Usta oyuncunun 3 Temmuz 2009’da hayatını kaybetmesinin ardından çocukları ve eşi Plato Filme dava açarak filmin gelirinden haklarını istediler. Ancak ödenmesi gerek miktar bir türlü hesaplanamadı. İstanbul Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinde görülen davada alınan dördüncü bilirkişi raporunda filmi bir milyon 239 bin kişinin izlediği ve 1 milyon 380 bin TL gişe hâsılatı sağlandığı anlatılarak, Sunal ailesine yaklaşık 15 bin TL ödenmesi gerektiği bildirildi, yapılan itiraz üzerine beşinci kez bilirkişi raporu alındı. Bu raporda ise filmin yurt içi ve yurt dışı televizyon satış gelirinden Kemal Sunal’ın 40 bin dolar, CD ve DVD satışından da 18 bin 375 TL alacağı olduğu bildirildi. Mahkeme, dosyanın altıncı kez bilirkişiye gönderilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarındaki görevine son verildikten sonra ailesiyle Almanya’ya yerleşen tiyatrocu Kemal Kocatürk’e ait ihracın yürütmesi durduruldu. Mahkeme, işlemin hukuka aykırı olduğuna, niteliği dikkate alındığında telafisi zor veya imkânsız zararların ortaya çıkabileceğine hükmetti. Kocatürk, “Adalet tecelli etti, yanlıştan geriye dönülmüş oldu… Umarım emsal karar olur” dedi. Kararın şimdiki yaşantısını etkilemeyeceğini ifade eden Kocatürk, “Türkiye’ye dönsem ne yapacağım? Almanya’da çocuklarım okula gidiyor, Berlin’e yerleştik. Ben orada işimle ilgili çalışmalara başladım. Artık Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyorum. Bu karar adaletin yerini bulması açısından önemliydi. Özlük haklarımı almam konusunda da önemliydi. Şu an emeklilik hakkımı aldım. Sonrasında da emekli olmayı planlıyorum. Şehir Tiyatroları ile de ilişiğimi keseceğim” diye devam etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ise mahkemeden davanın reddini istedi. İBB’nin dosyaya sunduğu savunmada, Kocatürk’ün oyuncu olarak dikkat etmesi gereken statünün aksine, bir siyasetçi edasıyla eylem ve söylemlerde bulunduğu, kişisel görüş sınırlarını aşan, alenen bir siyasal oluşumu eleştiren, başka bir siyasal düşünceyi öven eylemlerde bulunduğu öne sürüldü.

Antalya’nın Kaş ilçesinde bulunan Pınarbaşı Camii’nde imamlık yaparken, arkadaşıyla ‘FiRock’ adlı müzik grubunu kuran ve ‘Rockçı imam’ olarak tanınan Ahmet Muhsin Tüzer (47), meslekten ihraç edildi. Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Kurulu, şu açıklamayı yaptı: “Yapılan tahkikat sonucu, ‘Atamalarında dini öğrenim şartı esas alınan unvanlarda itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam törelerine uygunluğunun bilinir olması’ şeklindeki ortak nitelik şartını kaybettiği gerekçesiyle, Diyanet İşleri Başkanlığındaki görevinin sona erdirilmesinin uygun olacağına karar verilmiştir”. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca daha önce de hakkında soruşturma açılan Ahmet Muhsin Tüzer, 2 kez kınama, 2 kez de uyarı cezası almıştı. Diyanet tarafından 8 Eylül 2016 tarihinde imamlıktan alınarak, Balıkesir’in Karesi İlçe Müftülüğü’ne memur olarak atanan Tüzer, Antalya Bölge İdare Mahkemesi’nde açtığı yürütmeyi durdurma kararıyla görevine iade edilmişti. Antalya’nın yanı sıra İstanbul’da da konser veren Tüzer, 23 Nisan 2014 ve 2 Ekim 2014 tarihlerinde ABD’de, 2016 yılında ise Portekiz’in Porto şehrinde konserler vermişti. İmamın başarılı olmasının en önemli koşulunun kültür, sanat, edebiyat, şiir, felsefe, tiyatro ve müzikle ilgilenmesi olduğuna inandığını belirten Tüzer, “İmamlık hayatım boyunca her kesimden insana ışık ve rehber oldum. Onlara dinimizin kutsallarını sevdirdim. Gerçekleştirdiğim işler, yaptığım müzikle yaşama geçirdiğim projelerle imam olarak kamuoyunda ve dünyada ses getirdim. Dünya basınının ilgi odağı oldum. İslam dininin farklı yönlerini tüm dünyaya duyurdum. Bu aşamalarda ölüm tehditleri aldım ama gençleri aydınlattım. Onlara ışık olmaya çalıştım. Müzik yaparken de asıl görevimi aksatmadım” diye konuştu. Kaş ilçesinde konser verirken, yatsı namazını kıldırıp, öyle sahneye çıktığını belirten Ahmet Muhsin Tüzer, “Verdiğim konserleri izin alarak yaptım. Görevden alma yazısında isnat edilen suçların hiçbirini işlemedim. Bu aşamadan sonra yapacağım mahkemeye başvurarak, bu kararın yanlışlığını hukuk yoluyla ispat etmektir” dedi.

·         Yazar Temel Demirer ve Gezi Direnişleri sırasında polis tarafından öldürülen Ethem Sarısülük’ün ailesinin evine baskın düzenlendi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan operasyon kapsamında İstanbul’da gözaltına alınan yazar Temel Demirer, Ankara’ya getirildi ve sorgulanıp ifadesi alınarak serbest bırakıldı.

·         Milli Emlak Müdürlüğü, 08. 10. 2018 tarihli tebligatı ile Adalar Belediyesinden Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi’nin bulunduğu alanı kendi mülkünü işgal ettiği gerekçesiyle boşaltmasını istiyor.  Sosyal medyada “İşgalci değiliz, Adalıyız” yazan ada sakinleri, bu saldırıyı bertaraf edeceklerini söylediler. Çelik Gülersoy Kültür ve Sanat Merkezi’nin bulunduğu alan, Adalar sosyal hayatının en önemli alanı. Burada konserler, sergiler, söyleşiler, tiyatro ve sinema gösterileri, konferanslar, kermesler ve Adalar Kent Konseyi gönüllerinin düzenlediği çalışma grupları etkinlikleri düzenlenirken; çocuklar ve gençlere yönelik resim, müzik, edebiyat, spor gibi eğitim faaliyetleri burada yapılıyor.​

“Arka Sıradakiler” adlı dizinin setinde çalışırken hayatını kaybeden sanat asistanı Selin Erdem’in ölümüne ilişkin davada şirket, savunma yaptı. Savunmada, işçinin tatil günü gelip çalıştığı vurgulandı. Selin Erdem 1 Mayıs 2012’de mola vermek için çıktığı alanda, sete yemek getirmek için gelen aracın altında kalarak can vermişti. İstanbul Dördüncü İş Mahkemesinde BES Prodüksiyon, sürücü İdris Fırat ve yemek şirketi kusurlu bulundu. BES Prodüksiyon adına yapılan savunmada Erdem’in iş kazasında ölmediği, şirketin kusurlu olmadığı iddia edildi. Erdem’in kazanın meydana geldiği gün sette görevli olmadığı savunularak, “O gün çalışması talep edilmemiştir” denildi. Savunmada şöyle devam edildi: “Kazanın olduğu yer iş yeri değil, yandaki binanın önüdür. Erdem’e mola yeri olarak bu alanın gösterilmesi söz konusu olmamıştır. Dizi çekimi kapalı alanda gerçekleştirilmektedir” denildi ve olayın trafik kazası olduğu belirtildi. Erdem ailesinin avukatı Berrin Demir ise, “Günde 4-5 saat uyku ile çalışmak zorunda bırakılan Erdem’in 1 Mayıs’ta erken saatlerde işyerine sohbete geldiğini iddia etmek gayri ciddi bir iddiadır” diyerek, Erdem’in ölümünün SGK raporunda iş kazası diye nitelendirildiğini ifade etti.

Elinde bira poşeti olduğu ve alışveriş yaptığı tekel bayii hakkında imza vermediği gerekçesiyle tiyatro oyuncusu Sinem Umaş, iki polis memuru tarafından darp edildi. Yerde sürüklenerek tekel bayiine götürüldükten sonra hakkında işlem yapılmak istenen Umaş, kendisini darp eden polislerden şikâyetçi olunca geceyi karakolda geçirdi. “Meğer hakkımda aslı astarı olmayan ifadeler vermişler. Ben polise tokat atmışım küfür etmişim sarhoşmuşum bunun gibi bir sürü şey” diyen Umaş, savcılık kararıyla serbest bırakıldıktan sonra şu açıklamayı yaptı: “Savcı beni dinledikten sonra serbest bıraktı, ancak o iki polisten şikâyetçi oldum ve mahallede bunun için şahitlik yapacak bir sürü insan var. Demem o ki, 22 yaşında yeni memur olan ve her dediğini yapmak zorunda olduğumuzu düşünen yeni yetme polislerle dolu ülke. Şu an yürümekte zorluk çekiyorum. Hiç bir suç işlemeden beni bu hale sokan polislerden ölene kadar şikâyetimi geri almam. Siz de gece 10’dan sonra bir yerden alkollü içki aldığınızda nereden aldığınıza dair imza atmak zorunda değilsiniz. Arkadaşlar, bu arada alkollü değildim… Buraya sarhoştun falan yazılmış raporum var ama kanımda alkol yoktu. Ayrıca alkollü de olabilirdim ne fark eder, bu durumla karşı karşıya gelmemi gerektirir mi?”.

Sunucu ve oyuncu Cem Özer 13 Ekim 2018 günü Afyonkarahisar’daki film çekimleri sırasında sette kaza geçirdi, ayağı kırıldı. Tedavi için İstanbul’a getirilen Özer’in sağlık durumu kötüleşti ve yoğun bakıma kaldırıldı. 59 yaşındaki oyuncunun kızı Cemre Özer “Babam şu an yoğun bakımda uyutuluyor. Ayağındaki kırık sonrası oksijen tedavisi görüyordu. Hava ya da yağ embolisi başına sıçramış” dedi.
·         Hozan Cane olarak da bilinen Almanya vatandaşı Kürt şarkıcı ve sinemacı Saide İnaç, HDP seçim çalışmalarına katılmak amacıyla geldiği Edirne’de 23 Haziran 2018 tarihinde gözaltına alındı. “Terör örgütü propagandası, terör örgütü üyeliği ve Atatürk’e hakaret” ile suçlanan İnaç, 26 Haziran’da savcılıkça ifadesi alındıktan sonra Edirne 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararıyla tutuklandı. İnaç’ın avukatları Nevroz Akalan ve Mustafa Peköz, tutuklama kararına itirazlarının somut bir gerekçe gösterilmeden reddedildiğini söylediler. Akalan ve Peköz’e göre, İnaç’ın hedef alınmasının esas nedeni Şengal’de çektiği “74. Soykırım” (74th Genocide Shingal) filmi. Monaco, Köln ve Cannes festivallerinde birçok ödül almış olan filmden görüntüler ile birlikte İnaç tarafından kullanılmayan ve kendisine ait olmayan sosyal medya hesapları üzerinden yapılan paylaşımlar, tutuklanmasına gerekçesi olarak gösterildi. Yaklaşık 4 aydır tutuklu bulunan İnaç’ın birçok sağlık sorunu da bulunuyor ancak bu yöndeki başvurular da dikkate alınmadı. İlk duruşması 26 Eylül’de Edirne 3. Ağır Ceza Mahkeme’sinde görülen Saide İnaç’ın ikinci duruşması 18 Ekim’de görüldü ve yine tutukluluğa devam kararı verildi.  İnaç’a ait karar duruşması 14 Kasım’da görülecek. Avukatlar, mahkemenin alelacele bir mahkûmiyet kararı verme çabası içinde olduğunu ve gerek Türkiye’de gerekse uluslararası alanda oluşacak kamuoyunun davanın seyrini etkileyeceğini belirttiler.

·         Batman Valiliği’nce organize edilen 2. Batman Kitap Fuarı, 20 Ekim’de Adalet Caddesi’nde 96 yayınevi ve 75 yazarın katılımıyla açıldı. Fuarda Avesta Yayınları’nın açtığı standa giden polisler, Celîlê Celîl’in yazdığı ‘1880 Kürt Ayaklanması-Şeyh Ubeydullah Nehri’ adlı kitaba yasaklı olduğu gerekçesiyle el koydu. Avesta Yayınları sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada, “ Adı geçen eser Avesta Yayınları’nın son bir yılda yasaklanan on üçüncü kitabı. 2014’te yayımlanan kitap bir süre önce Çukurca Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yasaklanmıştı. Son derece keyfi ve ciddi hiçbir hukuki gerekçesi olmayan kitap toplatma ve yasaklamaların son bulmasını umuyoruz” denildi. Stantta çalışan Şiyar Danışman ise, emniyette ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Sanat alanını susturma ve etkisizleştirme operasyonu bu mevsim de devam edecek gibi gözüküyor. Sanat alanı, soluk almak için tüm ülke çapında kendini var etmek zorunda. Suskunluk ve duyarsızlık ne yazık ki derdimize çare olmuyor. Kamu emekçileri 700 gündür iktidara karşı kavgasında tüm ihanetlere rağmen bir an bile ses çıkarmaktan geri durmadı. Sanat alanının da bu kavgadan öğreneceği çok şey var!

Paylaş.

Yanıtla