“Dünya Çıldırmış”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Cumhuriyet’ten Öznur Oğraş Çolak’ın sanatçı Suna Keskin ile yaptığı söyleşinin bir bölümünü paylaşıyoruz.]

Yağmurlu bir gün. Bugün gazetede tam 55 yılını sanata adamış usta oyuncu Suna Keskin ile buluşacağız. Sayısız filme ve oyuna imza atmış sanatçı bu aralar Tiyatro Kare’de Ahududu adlı oyunda rol alıyor ve Alzheimer hastası bir kadını canlandıracağı yeni bir oyuna hazırlanıyor.

Sohbete gazetenin arşiv servisinde başlıyoruz. O sırada yanımıza gazetemizin arşivine 30 yıldır emek veren çalışanı Gülsev Abla geliyor elinde bir fotoğrafla… Fotoğrafı Suna Keskin’e uzatıyor ve uzun bir sessizlik; usta oyuncunun gözleri doluyor. Elindeki fotoğrafta Yılmaz Güney ve Keskin…

Bugün anılara, geçmişe, özlemlere bir yolculuk yaptık Keskin ile…

Üç sezondur Tiyatro Kare’de “Ahududu’’ adlı oyunda rol alıyorsunuz. Rolünüzden bahseder misiniz?

10 yıldır Tiyatro Kare’de çeşitli oyunlarda oynadım, son olarak da şimdi “Ahududu” diye bir oyunumuz var evet. Turnelerimiz var, bu yaşta bile koşturuyorum ben. İki sene bitti, “Ahududu” ile 3. seneye girdik, çok da güzel gidiyor. Çok iyi çalıştık “Ahududu”yu, 3. sezonu. Son derece özen gösterdi Nedim, hepimiz öyle, tek tek ayrıntılarıyla dekoruyla kostümüyle o kadar güzel bir dekorun içinde oynuyoruz ki, gördüğüm zaman dedim ki “Bu dekorun içinde oynamak harika bir şey olacak.”

“Ahududu”da iki kız kardeşin ileriki yaşlarında yaşadıkları bir takım garip olaylar anlatılıyor. Canım Melek Baykal kardeşimi oynuyor. Çocuklukları bir konakta geçiyor. Sultan bilmem kaçıncı kişinin yakınları bir doktor, kimyager, eczacı bir ailenin kızları. Hiç evlenmemişler, bir tanesi kimyager olmak istemiş fakat babası kendisi kimyager olduğu ve zorluklarını bildiği için müsaade etmemiş.

Yani evde kalmış, hafif çatlak iki kadının hikâyesi. Gençliklerinde olamadıkları şeyi ileriki yaşlarına taşıyorlar ve birtakım ilaçlar, şerbetler, şuruplar, reçeller yaparak mutluluklarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Evlerinin bir kısmını kiraya vermek üzere davet ediyorlar bir takım insanları ama o insanların şöyle bir özelliği var, yalnız, hastalıklı, hayattan hiç zevk almayan, bezmiş insanlar bunlar. Onları rahata kavuşturuyoruz biz diyorlar.

Bildiğim kadarıyla oyunun orijinalinde adalet kavramı yer almıyor, ama siz bunu sık sık vurguluyorsunuz?

Evet yok, fakat Nedim Saban’ın kendine göre bir yorumu var. O yorumda Nedim adalet kavramını da dile getirdi ve oyunun içine yaydı. Tabii ki çok iyi oldu çok güzel oldu bugünümüze birtakım göndermeler yer aldı ve çok da beğeni aldı.

Eleştirenler oldu mu?

Evet bazıları bunu çok eleştirdi “niçin bu oyunu bozdunuz” gibi konuşmalar geldi. Halbuki ben öyle düşünmüyorum. Çok iyi oldu, çok uygun oldu.

Hazır adalet demişken, sizce adil ve adaletli bir dönemden mi geçiyoruz?

Bu toplumu bireyler yönetiyor, aynaya ister tek başımıza bakalım ister topluca bakalım, sen ne görüyorsan ben de onu görüyorum. Tabii ki adil bir düzen var diyemeyiz, ekonomide enflasyon, politikada enflasyon, sanatta enflasyon, hepsi mevcut. Tabii bunu hayatın bütün alanlarına yaymak lazım, toplumsal bir adaletsizlik elbette var. Peki bu sadece bizde mi var? Bütün dünyada var, çıldırmış vaziyetteyiz, dünya çıldırmış. Bu da, bu yaşta bir oyuncu olarak, vatandaş olarak, insan olarak beni üzüyor, kadın olarak üzüyor, her türlü üzüyor. Dibe vurmamak için çırpınıyoruz, dik durmak için. Belki amiyane bir şey söyleyeceğim ama kuyruğu dik tutmaya çalışıyoruz.

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız.

Paylaş.

Yanıtla