Hakkı Kuş: Aklın ve Estetiğin Peşinden Gitmeliyiz

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Cemre Şahin’in Evrensel’de yayınlanan yönetmen ve oyuncu Hakkı Kuş ile yaptığı söyleşisini paylaşıyoruz.]

Eskişehirliler, Hakkı Kuş’u oynadığı-yönettiği oyunlarıyla, yıllardır tiyatroya verdiği emekle ve aldığı ödüllerle tanıyor. Eskişehir Şehir Tiyatrolarının başarılı oyuncusu Kuş geçen yıl “39 Basamak” oyunundaki rolüyle 2018 Direklerarası Seyirci Ödülleri’nde “En İyi Erkek Oyuncu” seçildi. Bu vesileyle Hakkı Kuş’la yaşamının ayrılmaz bir parçası olan tiyatroya dair bir keyifli sohbet gerçekleştirdik. Kuş bizlere, tiyatro yolculuğuna, rol aldığı-yönettiği oyunlara, tiyatronun bugününü ve geleceğine dair düşüncelerini paylaştı. Yaptığı sanatı halk ve seyirci için yaptığını ifade eden Kuş, “Aklın ve estetiğin peşinden gitmemiz gerekiyor” dedi.

Bildiğim kadarıyla; tiyatroyla çok küçük yaşlarda Diyarbakır’da tanıştınız ve hayatınızı tiyatro üzerine kurmaya karar verdiniz. Tiyatroya yönelmenizi sağlayan etkenleri ve süreci anlatır mısınız?  
Evet, ailem Mardin kökenli, ben Diyarbakır doğumluyum. Tiyatro merakım ortaokulda başladı ama tabii orada, o dönemde benim çevremde tiyatroya giden ya da izleyebileceğim bir tiyatro yoktu. Devlet tiyatrosu yeniydi ve bulunduğum yere uzaktı. Tiyatro belli bir alışılmışlık ister ya; tiyatro kültürü yoktu benim çevremde. Ortaokulda kendim yazmaya başladım, arkadaşlarımla birlikte bir ekip kurup hem yönettim, hem oynadım. Lisede de devam ettim ve lise son sınıfta Anadolu Tiyatro adında bir özel tiyatronun kursiyer aldıklarını duyunca o gruba katıldım. Gişeyle başlayıp kondüvitliğe, ışıkçılığa, reji asistanlığına kadar görevler aldım. Daha sonra yönetmenimiz, aynı zamanda hocam Onur Cebe, Murathan Mungan’ın “Taziye” adlı oyununda başrollerden biri olan “Hêja”yı bana verdi. Murathan Mungan’ın oyunuyla yarı profesyonel bir yaşama başlamak benim için müthişti.

Peki bu süreçte çevrenizden aldığınız destek nasıldı?
Ailem ilk zamanlar tabii yabancı bir şeyle karşılaştığı için, nereye gidecek bu iş, hobi olarak mı devam edecek, üniversite kazanılıp çoğu kişinin yaptığı gibi yanında bir de tiyatro mu yapılacak, yoksa meslek olarak mı seçilecek, bunu algılamaya çalıştı. Meslek olarak seçilirse nereye gider gibi şeyleri sordular ama benim ailem çok ilginç bir şekilde (genelin aksine) buna karşı çıkmadı. Yakın çevrede bu böyle karşılanmasa da çekirdek ailem; başarabileceğimi düşünüyorsam eğer devam etmem gerektiğini söyledi.

Biraz ödül aldığınız “39 Basamak” oyunundan bahsedelim. Bir Anadolu polisiyesi şeklinde kurgulanmış; kılıktan kılığa giren oyuncular, müzik, ışık-gölge, koreografi yani kısacası tüm bileşenleriyle baş döndürücü bir oyundu. Neler söylemek istersiniz?

39 Basamak aslında John Buchan’ın bir romanı. Bir polisiye gerilim ve daha önce Alfred Hitchcock tarafından da çekilip kült bir film haline gelmiş. Aslında bir polisiye gerilim ama daha sonra komediye çevrilmesi düşünülmüş ve 4 oyuncu tarafından oynanan bir komedi haline gelmiş. Dünyanın her yerinde ve Türkiye’de birkaç kere sahnelenen bir metin olduğundan biz de bu metni aynı şekilde sahneye koymayalım diye düşündük. Biraz değiştirelim, farklı bir şey olsun dedik ve oyunu Anadolu’ya taşıdık. İstanbul’dan başlatıp Eskişehir’e, Konya’ya ve Adana’ya kadar uzanan bir tren hikayesine dönüştürdük ve tabii ki tipler de Anadolu’dan tipler oldu. Benim oynadığım rol de anlık kılıktan kılığa girilmesi gereken bir rol. Hızlı, yaklaşık 2 saat süren, seyircinin de o hıza ayak uydurduğu ve dinamik bir şekilde izlediği, an an interaktif olabilen bir oyun.

Yazının devamını okumak için tıklayınız.

Evrensel

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.