Selen Uçer: “Güle Güle Diva” Tüm Kadınların Acısını Taşıyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Soner Sert’in Gazete Duvar’da yayınlanan söyleşisinin bir bölümünü paylaşıyoruz.]

Tiyatroda, sinemada ve televizyon ekranlarda sıkça gördüğümüz, Afife Jale, İsmet Küntay, Direklerarası, Sadri Alışık, Adana Altın Koza Film Festivali ve Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ödüller kazanmış, deneyimli oyuncu, yazar ve yönetmen Selen Uçer, geçtiğimiz günlerde DasDas’ın Ataşehir Metropol İstanbul’da açılan yeni yerinde, “Güle Güle Diva” oyunuyla izleyici ile buluştu. Firuze Engin’in yazıp yönettiği bu tek kişilik oyunda Uçer, rolden role bürünüyor, bir hikâyeden öbürüne ustaca geçiş yapıyor.

Bin Bir Gece Masalları’na selam çakan, yer yer dramatik, yer yer eğlenceli oyunda Uçer, kadının odağına alarak çağdaş meselelere dair ufak soru işaretleri bırakıyor, izleyicinin zihninde. Uçer’le, oyun ve yaşam üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.

Eser, alt metinde Bin Bir Gece Masalları’na yaslanan yapısıyla, ki oyunun tamamını düşündüğümüzde “hikaye anlatanın ölmeyeceğini” söylüyorsunuz, klasik olana selam çakarken, çağdaş olanı sahneye taşıyor. Anlatıcı olmayı, kişisel olarak hayatta kalmak için mi tercih ediyorsunuz, duranı, kıpırdamayanı harekete geçirmek için mi?

Evet aynen böyle. Anlat ki duyulsun, birilerini anla, birileri seni anlasın, birbirlerini anlasın ve bir yerde bir gün birileri harekete geçsin. Aynen, anlatıcı olmak, biraz hayatta kalma yöntemi benim için. Oyunda Bin Bir Gece Masalları’ndan şu söz var ya “Ölüm korkusundan anlatının üstatlığı doğdu”, işte hastanede ölümle hastalıklarla uğraşırken bu oyun doğdu, bize şifa oldu. İzleyen herkese de öyle olmasını umuyoruz.

Hayatı algılama biçimlerine bir öneri var aslında. Oyunun en sevdiğim cümlesiyle, anlatmaya çalışayım: “Korkularımız, öfkelerimiz hepsi manasız, boş, kuru, sert şeyler, kaya gibi kaya. Ama hayat, öyle elle tutulur, şekli şemali sert bir şey değil” gibi…

Oyun, bir kadının ilk gençliğinden yaşamının son günlerine değin ilerleyen hikâyesinde, bir aşk hikâyesi anlatıyor gibi görünse de, kadın meselesini odağına alıyor. Toplumun kadına biçtiği rol, varoluş kaygısı ve itiraz. Bu toplumun, devletin kadınla derdi ne?

Oyunda ana karakter Günseli. Orta sınıftan, evli çocuklu, üniversiteye gidememiş sonra da sekreter olarak bir yerde işe girmiş bir kadın. Oyundan Diva dışında bütün kadınların derinine girmeye çalıştık. Kadınların kendi merkezlerini kaybedip, başkalarının odak ve seçimleri ile yaşadıklarının altı çiziliyor. Ve oyunun kara komik hikâyesinin içinde de bütün kadınlar kendi dertlerini unutup, hastaneye düşen Diva’ya yardım ediyorlar. “Güle Güle Diva”nın tapılan, yüceltilen hayali şeylere veda etmek, kendi hayatınla yüzleşmek gibi bir önerisi var benim algımda.

Bütün kadınların acısını ve komedisini, masum hallerini ve aynı anda bencilliklerini, çaresizliklerini ve bahanelerini tartışıyor bu metin. Çok da eğlenerek, eğlendirerek yapıyor bunu. Erkeklere de taraflı bakmıyor bence. Bu toplumdaki öğretisi böyle erkeğin gibi ifade ediyor bence metin, yargılamadan. Kızamıyorsun kimseye. ‘Ne yapalım’ repliği mesela her kadın karakterde bir çıkmazda geçiyor. Kabulleniş ve oradan derdini anlatmak…

“Güle Güle Diva”yı ne zaman, nerede oynuyorsunuz?

Öncelikle DasDas’ta oynamaya devam edeceğim. Sonra Avrupa yakasındaki sahnelerde de olacak. Ulaşabildiğimiz her yere, seneye yurtdışına da belki… DasDas’ta 30 Ocak, 9 ve 28 Şubat’ta Güle Güle Diva ile sahnede olacağım.

Söyleşinin Devamı için Tıklayınız…

 

Paylaş.

Yanıtla