Tiyatronun Gücü; ‘Leenane’in Güzellik Kraliçesi’

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Serkan Fırtına

Uzun zamandır merak ettiğim, Leenane’in Güzellik Kraliçesi’ni sonunda Aydın’da izleme fırsatı buldum. Tiyatronun gücüne bir kez daha hayran kaldım.

İrlanda asıllı İngiliz yazar Martin McDonagh’ın kaleminden çıkan, Sevgi Sanlı’nın dilimize kazandırdığı oyun; İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelendiği yıllardaki kadrosuyla, oyunun yönetmeni -2011 yılında kaybettiğimiz değerli tiyatro sanatçısı- Cüneyt Çalışkur’un anısına tekrar sahneleniyor.

İrlanda’nın Leenane kasabasında geçen oyun; yaşlı annesi Mag ile birlikte yaşayan Maureen’in zorunlu birlikteliklerinin yarattığı psikolojik durumu merkeze alıyor. Hayatını annesine adayan Maureen, diğer iki kız kardeşi evlenmiş olduğu için evin bütün sorumluluğunu üzerine almıştır. Anne ve kızı arasındaki sevgi/nefret çelişkisi, hayatlarına Pato’nun girmesiyle farklı bir seyir alır.

Annesi ile yaşadığı taşra kasabasında, birçok şeyden yoksun bir hayat süren Maureen (Sumru Yavrucuk) yaşamın tek düzeliği karşısında, hayallerine sığınır. Yaşayamadığı kadınlığı ve cinselliği onu mutsuz kılar. Anne Mag (Rüçhan Çalışkur) kızının kendisini terk edecek olmasından her zaman korkar. Yaşama karşı güvensizliğinin tek kurtuluşunu kızı ile birlikte yaşadığı ahşap evin içine hapseden Mag; ona karşı büyük bir bağımlılık besler. Kızının özgürleşmesi, kendisinin ölümüne yol açacağını düşündüğünden dolayı, onu kaybetmemek için, elinden gelen tüm psikolojik baskı yöntemlerini dener. Bu ikilinin yaşamına Maureen’in aşık olduğu adam Pato (Hakkı Ergök) girer. Pato’nun serseri kardeşi Ray (Serdar Yeğin) bir nevi haberci rolüyle girdiği ahşap eve, olaylar dizisine kattığı önemli işlevlerle renkli bir tip olarak dahil olur.

Maureen’in İngiltere’de çalıştığı dönemde yaşadığı zorluklar, bir süre akıl hastanesinde kalması ve evde annesine bakmak zorunda olan bir köleye dönüşmesi, karakterin yaşadığı çıkmazları birer birer gösteriyor. Sumru Yavrucuk, ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu oyunun başından sonuna kadar, rolün gerekliliklerinden kopmadan ortaya seriyor ve sahnede devleşiyor… Üstelik bir gün öncesinde Bodrum’da tatsız bir kazaya uğramasına rağmen, sahnedeki enerjisinde en ufak bir eksiklik bile hissedilmiyor.

Mag, rolüyle sahnede devleşen bir başka oyuncu ise Rüçhan Çalışkur… Sallanan sandalyesindeki Mag’i öylesine inandırıcı bir şekilde çiziyor ki; onun bir ‘oyuncu’ olduğunu, seyirciyi selamladığı zaman anlıyorsunuz. Bu yaşlı kadının tüm çelişkilerini, duraklarını, yükselişlerini, bir oyuncunun tüm olanaklarını (ses-beden) kullanarak nasıl gerçekleştirdiğine şahit oluyorsunuz. Rüçhan Çalışkur, sahnede bir nevi oyunculuk dersi veriyor. Özellikle oyunculuk bölümü öğrencileri ve alana ilgi duyanların kaçırmaması gereken bir performans.

Pato üzerinden, işçi sınıfının insanlık dışı çalışma koşullarında yaşadığı gösterilerek, oyunun toplumsal boyutuna önemli bir katkı sunuluyor. Maureen’den umudunu kesen Pato’nun Amerikalı bir kızla yeni bir maceraya yelken açması ise, Amerikan rüyasına açık bir gönderme teşkil ediyor. Hakkı Ergök’ün tecrübeli oyunculuğu ile hayat verdiği karakter; özellikle Sumru Yavrucuk ile olan sahnelerdeki uyumuyla, tiyatroda partner olabilmenin yaratabileceği sinerjiyi göstermesi açısından harika bir örnek.

Pato’nun (Hakkı Ergök) yalnız kaldığı ve Maureen’e mektup yazdığı sahnede, biranda rolden çıkıp seyirciye dönük olarak birkaç kelime söylemesine anlam veremedim. Rejide böyle bir şey olmayabilir, belki anlık bir şeydir ama; bu durumun kapalı biçim dramatik bir oyunun, aniden ve işlevsiz bir şekilde açık biçim bir yönelişle kesintiye uğradığını düşünüyorum. Atmosfere ve oyun gerçekliğine kendini kaptırmış seyircileri, izlediklerinin bir ‘oyun’ olduğu düşüncesini oluşturmak için kullanılan açık biçim yöntemin bu oyuna uygun olmadığı aşikâr.

Ray ise; yaşadığı yerde mutlu olamayan, popüler kültürün etkisi altındaki sınıf atlama çabasındaki insanların bir izdüşümünü yansılıyor. Serdar Yeğen, rock müzik tutkunu ve futbol fanatiği olan kişiliği gerçekçi bir şekilde var ediyor. Oyunun gidişatını trajik bir şekilde değiştiren ama aklı fikri kendi hayatını kurtarmak olan Ray; diğer üç oyun kişisinin dışında kendi dünyasını var etmeye çalışan, ilginç ve etkileyici bir kişi.

Oyun kişilerinin sahne üzerindeki tüm davranışları, iç ve dış aksiyonları arasındaki uyum, rejinin başarısını ortaya seriyor. Nedensiz hiçbir eylem gerçekleşmiyor. Tenis maçı izler gibi dikkatli bir şekilde, oyun kişilerinin diyaloglarına ve karşılıklı oyunlarına kilitleniyoruz.

Oyun, emperyalizm eleştirisini ve İngiliz sömürgeciliğini, İrlandalı bir aile üzerinden veriyor. İrlanda’nın sosyopolitik durumu karakterlerin yaşamları üzerinden gösteriliyor. Her ne kadar oyun İrlanda’nın bir kasabasında geçse de benzer durumları yaşayan ülkelerin seyircilerine de fazlasıyla mesaj veriyor. Kasabanın yoksunluğu ve yoksulluğu içerisinde, hayallerini gerçekleştiremeyen, umudu hep metropol kentlerde veya gelişmiş(!) ülkelere göç etmekte arayan küçük insanların dramları bizlere yabancı gelmiyor.

Leenane’in Güzellik Kraliçesi, iki perde boyunca seyircinin dikkatini sürekli diri tutan ve yaratılan atmosfere dahil edip, büyüleyen bir oyun. Rüçhan Çalışkur, Sumru Yavrucuk ve Hakkı Ergök gibi ustaları buluşturan oyuna, Yurdaer Okur’un yerine genç kuşaktan Serdar Yeğin eklenmiş. Dört oyuncuda rollerini harika çözümlemiş; inandırıcı ve etkileyiciler… Yabancı oyunların sahnelenmelerinde yaşanan dil-tavır ilişkisi sorunun hiç görülmediği; karşımızda İrlanda’nın bir kasabasında yaşayan insanları (gerçekten) gösteren başarılı bir oyun var.

Ahşap evin dekoru, coğrafyanın ve dönemin yapısına uygun olarak gerçekçi bir şekilde oluşturulmuş. Oyuncuların sahne trafiğine başarıyla hizmet eden çevre düzeni; oyun kişilerinin, mekânla kurdukları ilişkiyi de ortaya seriyor.

Oyunun kurgusunu zenginleştiren ışık tasarımı, karakterler arası ilişkiler ve olaylar dizisinin gelişimine yerinde katkılar sunuyor. Oyundaki müzikler ise, oyunun atmosferine ve geçtiği döneme uygun, çok güzel seçilmiş örnekler…

Oyunu henüz izleme fırsatı bulamayanlar, Anadolu turnesi kapsamında birçok kente uğrayan bu başarılı ve etkileyici yapımı kaçırmasınlar! Bazı oyunlar vardır; defalarca gitmek istersiniz. Leenane’in Güzellik Kraliçesi size bu duyguyu hissettiren bir oyun…

Tiyatro Gazetesi’nin 94. Sayısında (Ocak) yayınlanmıştır.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Serkan Fırtına

Yanıtla