Dirmit’in Direniş Hikâyesi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Nuray Büyükdağ’ın GazeteduvaR’da yayınlanan yazısını paylaşıyoruz.]

Köyden şehre göç eden kalabalık bir ailenin şehirle mücadelesini ailenin en küçük kızı Dirmit’in gözünden dinlediğimiz oyun Sevgili Arsız Ölüm’de sistemin en küçük parçası olan aile ve aile içi ilişkiler üzerinden cinsiyet rolleri sorgulanıyor. “Aklım uçsun, şiirlerim uçmasın!” diyen Dirmit, hikayesiyle izleyiciyi hüzünlendirip umutlandırıyor.

 Sevgili Arsız Ölüm – Dirmit, geçen sezon olduğu gibi bu sezon da izlenecek oyunlar arasında yerini alıyor. Oyun, Latife Tekin’in Sevgili Arsız Ölüm romanından Seyyar Sahne ve Tiyatro Medresesi’nin ortak üretimi olarak uyarlanıp sahneleniyor. 2018 de ise Tiyatro Hemhâl olarak yoluna devam ediyor. Romanın sahne diline aktarım süreci Nezaket Erden ve Hakan Emre Ünal tarafından yapılmış. Uzun atölye çalışmasının bir ürünü olduğu belli olan oyunun rejisi Hakan Emre Ünal’a ait.

Köyden şehre göç eden kalabalık bir ailenin şehirle mücadelesini ailenin en küçük kızı Dirmit’ten dinliyoruz. Aile sıkıştıkları tek odalı evde, şehre tutunma mücadelesinde kendilerince bir yol tutturuyor. Dirmit kız ise durmak bilmeyen merakı ve direnme gücü sayesinde karşısına çıkan zorluklarla baş etmenin türlü yollarını buluyor. Toplumsal cinsiyet rollerinin hakim olduğu bir ailede onu şehirden ‘korumaya’ çalışan annesi Atiye, babası Huvat ve abileri, Dirmit’in türlü zorluklarla baş eden yollarından huylanıyor. Ona dinsel ahlakın, adet ve geleneklerin rehberliğinde, şiddet ve rızaya dayalı egemen reflekslerle türlü engeller koyuyorlar. Ama Dirmit durur mu, durmuyor!

Oyunun başında, ismini Dirmit’ten öğrendiğimiz Kepçe adındaki bir saksı ve saksıya odaklanmış loş lokal bir ışık görüyoruz. Oyun, Dirmit’in sahneye girip tanrıyla hesaplaşır halde Yasin okumasıyla başlıyor. Ve oyun boyunca oyunun tamperanına ve geçişlerine göre genişleyip daralan lokal ışık, köyüne olan özlemini gidermek için toprağından yediği Kepçe, pijamasıyla Dirmit ve hikayesi dışında sahnede herhangi bir öğe görmüyoruz. Annesinin ölümünden bir müddet sonra bir gece kendi kendine kara nokta oyunu oynarken köyüne ışınlanıveriyor ve biz de onun bir gecelik yolculuğuna eşlik ediyoruz. Sahnenin yalınlığına Dirmit’in kalabalık imgelem dünyası eşlik ediyor. Bu yalınlık Dirmit’in kalabalık hikayesini daha anlaşılır ve dinlenir kılıyor. Köyde pijamalarıyla sobanın ateşi ve ışığı etrafında toplanmış ahalinin masal anlatıcıdan mizahi bir dille hikaye dinlemesi gibi…

Nezaket Erden, romanın yazar-anlatıcı yoluyla kurulmuş büyülü gerçekçi dilini, karakter-anlatıcıyla en yalın halde sahneye taşıyor ve meddah ustalığıyla hikayeyi izlenir kılıyor. Dirmit’in anlatısı üzerinden romandaki her birinin ayrı hikayesi olan diğer karakterleri; Seyyit’i, Halit’i, Mahmut’u, Nuğber’i, Zekiye yengeyi, Aysun’u, Huvat’ı ve Atiye’yi tanıyoruz ve bazen de karikatürize taklitleriyle gözümüzde canlanıyorlar. Nezaket Erden, türlü sahne oyunlarına yer vermeden, lokal ışıkla aydınlatılmış sahnenin orta-küçük bölümünde tek kişilik oyunuyla seyirciyi dinamik tutmayı başarmış.

‘KIRDIKLARI RADYO OLSUN’

Patriarkanın aileye, haneye hapsettiği Dirmit, heveslerinin, meraklarının imgesini kalbinde taşıyor. Kaçmak, kurtulmak için yeni meraklar ediniyor. Merakları onu bulunduğu ortamda sorun olmaktan çıkarmaya yaramıyor ama kendi içinde yatıştırıyor. Ailesinin “Boşla!” dediğini, yenileriyle dolduruyor. Olmadı mı? Bu sefer de “kır gönlünün zincirlerini, neşe mutluluk bizim olsun” şarkısını söyleyerek dans etmeye başlıyor… Kırdıkları radyo olsun!

Cinler ve Azrail annesinin peşini, annesi de Dirmit’i rahat bırakmıyor. Ailesinin cinler derneğine üye olmuş bir deli olarak gördüğü ve terbiyesinin hiyerarşik bir düzene göre el değiştirdiği Dirmit, tekrarlanan bütün kırılmalarla başa dönüyor.

Oyunda, sistemin en küçük parçası olan aile ve aile içi ilişkiler üzerinden cinsiyet rolleri sorgulanıyor. Dirmit, kendisini şiirle, kitapla, dansla, müzikle, ayla, yıldızla, kuşkuş otuyla, sokakla ve doğayla yatıştırıyor… Gücünü Kepçe ve Tulumba’dan alıyor. Annesinin Azraille kavgasına mantıklı sorularla karşı koyup, aklına yatmayanları sorgulamayı, Tanrı’yla, dayatmalarla, aile içi cinsiyet eşitsizliğiyle çatışmayı elden bırakmıyor. Yüreğini dindirmek, gönlünü rahat rahat gezdirmenin yolunu bulmak için türlü yollara başvurmuş Dirmit ,“Aklım uçsun, şiirlerim uçmasın” diyor. Bize de amin demek düşüyor!

Bazı oyunlar görseldir, bazı oyunlarsa dilsel ve imgeseldir. Sözün sözü açtığı bir gidişat ve kendine has bir ifade ediş biçimi olan bu oyunda rüyalar, melakeler, adetler, mitler, cinler ve periler arasında, köpek karının yağdığı ve herkesin üşüdüğü bu günlerde Dirmit hikayesiyle hem ısıtıp düşündürüyor hem de hüzünlendirip güldürerek umutlandırıyor…

GazeteduvaR

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.