Elif Arman: Frida’da O Bez Çantadaki Güllerden Ötesi Var

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Hakan Güngör’ün Evrensel’de yayınlanan söyleşisini okuyucularımızla paylaşıyoruz.]

“Frida” oyununda hem Kahlo’yu hem de Kahlo’yu oynamak için hazırlık yapan bir oyuncuyu canlandıran Elif Arman’la konuştuk.

Frida Kahlo’nun mücadelesini, aşkını ve varoluş sancılarını sahneye taşıyan “Frida” oyunu 40. temsiline ulaştı. Temsilleri büyük ilgi gören “Frida”, Kahlo’yu bardakların, çantaların ve posterlerin üzerinden çıkarıp ait olduğu yere, bir devrimci, sanatçı kadın olarak halkın arasına getiriyor. Beliz Güçbilmez’in yazdığı, Emre Tandoğan’ın yönettiği, Küçük Salon’un sahnelediği tek kişilik oyun “Frida”yı, oyunda hem Kahlo’yu hem de Kahlo’yu oynamak için hazırlık yapan bir oyuncuyu canlandıran Elif Arman’la konuştuk.

Frida Kahlo’yu merkeze alan bir oyun sahneleme fikri nasıl doğdu? Frida nasıl bir sürecin ürünü?

Aslında her şey, tek kişilik bir kadın oyunu sahneleme fikri ile başladı. Konservatuvar yıllarımdan beri kalbimin bir köşesinde dururdu Beliz Güçbilmez’in “Frida”sı. Bunu Yönetmenimiz Emre Tandoğan ile paylaştım ve o da heyecanıma ortak oldu. Küçük Salon kurulalı beri klasik metinlere yeni yorumlar getiren kalabalık işler yaptı, avangard projelere imza attı, takip edenler bilir. Bu defa dedik ki, bir de tek kişilik bir projemiz olsun. Ve çalışmalar başladı.

Oyunda bir oyuncunun Frida rolüne hazırlanışını, bir yandan da Frida “oluşunu” görüyoruz. Peki Frida’yı bir karakter olarak çalışırken nasıl bir sanatçı kadınla karşılaştın?

Frida hakkında yazılmış kitaplar okudum. Mektuplar ve fotoğraflar inceledim. Renkli ve siyah beyaz bir çok anı içinde kayboldum. Anladığım, köküne kadar hissettiğim tarafları da oldu; aklımın almadığı yoğunlukta birçok duygusu ile de yüzleştim. Frida’nın ressam ruhu, devrimci kişiliği, aşkları, kaza, çocuk felci… Bunların her biri birbirinin kabuğuydu. Gücündeki yalnızlığı gördüm ve yalnızlığından doğurduğu tüm ifadeleri… Kendi suretine gizlediği bütün diğer gözlere uzanan uçsuz bir hazineydi her biri. Sonrası aramak, aramak…

Oyunun Yazarı Beliz Güçbilmez ve Yönetmeni Emre Tandoğan’la oyuna dair öncelikleriniz nelerdi? Frida’ya dair neler eksik söylenmiş, neler yanlış anlaşılmıştı?

Beliz Güçbilmez kalemi eline aldığında yüzeysellikten uzak, derinlemesine bir kurgu oluşturmuş, Frida’yı görünen bütün renklerin ötesinde bir noktada çok da ilk bakışta fark edilemeyen, araştırılmasa bilinmeyecek tarafları ile ortaya koymuş zaten. Biz de Emre Tandoğan ile bu metni tercih ederken işte dedik, Frida o kahve fincanının üstünde durduğu gibi durmamalı. O bez çantadaki gibi güller, dallar, kelebeklerden; kaşlarından, bıyıklarından ötesi var. Belki dedik bu renkli popüler tarafın ötesindeki bu metin ve reji görünmeyeni gösterebilir. Bir yol açabilir.

Bir sanatçının üretim sancıları, kendi bedeniyle olan ilişkisi, evliliği ve cinselliği oyunda seyirciye farklı bir deneyimle aktarılıyor. Hem bir oyun olarak hem de bir Frida temsili olması açısından tepkiler nasıl?

Bu hafta 40. kez oynayacağım. Oyuncu hep kendinden bir şeyler buluveriyor. Çünkü oyuncu olarak kendini sahneye salıverdiğinde seni tutan o ip gevşedikçe gerçekleşiyor her şey. Çocuk felci, kaza, korseler, Diego, devrim, Troçki, doğmayan çocuklar, Aztek tanrıları, Meksika, resim… Gelip görmeden “Neden Frida?” diyenler oluyor ya da heyecanla oyun öncesi mesaj atıp “Çıkışta Frida ile fotoğraf çektirebilir miyiz?” diye soranlar… Gelip gördüklerinde sessizce çekiliyorlar. Frida şu an yok ki! Ben içinde yüzdüğüm bu rolü seviyorum.

Yine çok etkileyici bir sahne-dekor ve butafor kullanımıyla karşı karşıyayız. Birer materyal olarak da sembolize ettikleri anlamlar bakımından da dikkat çekici. Bu derinliğe dair neler söylemek istersin?

Sahne dekor ve kostüm tasarımında bir kadın ressam var, Melis Boyacı. Melis, sahne plastiği ve oyuncunun o sahne plastiğinin içinde rahat etmesine epey kafa patlattı. Emre Tandoğan ise yönetmen olarak sembolleri her zaman tercih etmiştir, etmektedir. Ortaya çıkan anlamı besleyen simgeleri kullanıyor olmak bir oyuncu olarak beni de oldukça heyecanlandırıyor. Bir tasarımcı, yönetmen ve oyuncunun birbirinden beslenmesinin metinle bütünleşmesi birincil amacımızdı. Oyunda metaları tercih etmiş olmamızın “Frida”nın metalaştırılmış olması ile de ilgisi var tabii. Küt ve tek bir görüntü yaşamın içinde öylece ziyan ediliyorken birçok tarafa esneyen anlamı aramak, keyifli. Seyirci açısından da seyri derinleştirdiğini düşünüyorum bu tercihlerin.

Popüler ve yüksek bütçeli işler arasından sıyrılmayı ve seyirciye ulaşmayı başarıyorsunuz. Siz Frida ve diğer oyunlarınızda, seyirciye ana akım tiyatrodan farklı ne sunuyor, vadediyorsunuz?

Kendi seyircisini bulabilmek sanırım bizimki. Evet, sıyrılıyoruz ve çekirdek bir müdavim kitleye hitap ediyoruz. Fakat maalesef tökezleyerek giden bir şeyler var, ayakta kalmak, devam etmek her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Ana akımın dışına çıktıkça huzurluyuz. Fakat ana akımın dışına çıkmanın bedelleri ağır. Yalnız olduğumuzu düşünüyorum. Küçük Salon, risk alıyor. Seyirci, risk almıyor. Geçenlerde bir telefon geldi “Frida’yı kim oynuyor?” diye sordu bir hanımefendi. Ben oynuyorum demedim de, “Elif Arman” dedim. “Ha, eh tamam n’apalım, geleceğiz artık, arkadaş izlemiş çok beğenmiş” dedi. Ben hanımefendiliğimi bozmadım. Aldım rezervasyonu. Çalışıyor, üretiyor ve sunuyoruz. Bir şey vadetmiyoruz. Frida hakkında konuştuk diye örneği de Frida üzerinden verdim ama Küçük Salon’un beş yıllık geçmişinde birçok özgün proje var. Bu yelpaze tavır ve tarz olarak hep bir diğerinden farklı biçimleri arıyor. Gücünü; koşulsuz aramaktan alıyor, diyebiliriz.

Oyunun programıyla ilgili bilgi verebilir misin?

Ekim ayından bu yana Frida sahnede. Haziran ayına kadar oynanmaya devam edecek olan oyunumuz en yakın 7-15-20-23-29 Mart 20.30’da Kadıköy Küçük Salon’da seyredilebilir. Biletlerimize Biletix üzerinden ya da gişemizden rezervasyon yaptırarak ulaşabilirler. Merak edenler güncel takip için sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip edebilir ve www.kucuksalon.com adresine göz atarak bize dair detayları bulabilirler.

Evrensel

Paylaş.

Yanıtla