Mavi Kan

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Canan Yeniokatan

Yaşamın ve tarihin kesitinden alınmış bir hikaye, hem bilgilendirerek, hem eğlendirerek, hem de bir saatlik sürenin nasıl geçtiğini fark ettirmeyerek, izleyiciye nasıl aktarılır? Bu oyunda tanık oluyorsunuz.

Göztepe Oda Tiyatrosu’nda izlediğimiz iki kişilik oyunun yazarı, yönetmeni ve Lionel karakterini Gökhan İçöz canlandırıyor. Albert Frederick Arthur George karakterini ise Tayfun Yılmaz.  Gerçek hayatında da oyunculuk dışında “Etkili ve Düzgün Konuşma” eğitmeni olan Gökhan İçöz  oyun esnasında seyirciye  çaktırmadan diksiyon ve oyunculuk dersi veriyor.

Her iki oyuncunun da sahnedeki performansları hakkında, göz doldurucu, mükemmel, çok iyi ve bunun gibi yorumlar yapmak haddime bile düşmez. İki dev oyuncuya oda tiyatronsunun cep sahnesi oldukça küçük gelmişti kanısındayım.

Oyunculuk performansı hakkında kısa bir örnek verecek olursam bir sahnede, Tayfun Yılmaz’ın saraydan getirdiği viskiyi yudumlayan Gökhan İçöz’ün, yudumunu aldıktan sonra gözlerini kapatıp “Bunun tadı bir başka” repliğindeki gerçeklik, muhtemelen ihtivası soğuk çay olan içeceği sanki saray mahzeninden çıkma, birinci kalite viskiymiş de bize ikram edilmiyormuş hissi uyandırdı bende.

Dekor, kostüm ve müzik içeriğine pek fazla değinemeyeceğim. Tiyatro, pek çok prodüksiyon kaygısı ile cep sahnelere girdiğinden beri, -adı üzerinde- oda tiyatrolarında büyük prodüksiyonlar beklemek abes olur. Yakın çağ tarihine ait olan oyunda kostümler devrin giyim tarzını yansıtıyordu. Dekorda kullanılan, sandalye, telefon, mikrofon, hatta detay olan viski şişesi bile o dönemden izler taşıyordu.

Eğer oyuncu ve metin iyi ise gerisinin teferruat olduğu söylenemez mi? Cep telefonuna büyük prodüksiyonlar sığdırabilirsiniz ama cep sahne için bu biraz zordur.

“Yeterince” kelimesi bu oyunu en iyi anlatan kelime bence. Her olgu ve her olay yeterince idi. Yeterince replik, yeterince kostüm, yeterince dekor, yeterince müzik. Hafızalara keyifle yerleşecek, tadında bırakılan bir oyun.

Schubert’in Serenad’ını son zamanlarda gittiğim oyunların hemen hepsinde fon müziği olarak duyuyorum. Bu tesadüf beni biraz şaşırtıyor.

Tiyatro candır. Hele ki tadındaysa. İyi seyirler.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Canan Yeniokatan

Yanıtla