‘Sahne Sanatları’ Bölümlerinde Gerçek Bir Dram!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[H. AYHAN TİNİN’nin Diken Gazetesinin Sanat da var/Tiyatro adlı köşesinden yayınlanan yazısını okuyucularımızla paylaşıyoruz]Deniz kıyısındayız. Güneşten pençe pençe kızarmış, tombul teyze diyor ki, “Çocuğu bir diziye sokabilseydik…”

İşin ilginç tarafı kimse yadırgamıyor.

“Çocuk nerede okuyor?” diye soruyorum. “Uluslararası İlişkiler” diyor teyze… Yine kimse yadırgamıyor.

Gerçeküstü bir sahne performansı içindeyim sanki.

Teyze eğer, “Bu yaz çocuğu bir beyaz eşya fabrikasına sokabilseydik, bir buzdolabı yapsaydı. Çok hevesli. Sonra gitsin iktisat okumaya devam etsin” deseydi, aynı tepkiyi mi verirdi deniz kıyısındaki insanlar?

Hikayeyi burada keselim.

Asıl konumuz son yıllarda özel üniversiteler çoğaldıkça açılan Sahne Sanatları, Oyunculuk Bölümü’ne giden öğrencilerin yaşadıkları.

Konservatuar oyunculuk bölümlerinin ve bölümlere alınan öğrenci sayısının son derece kısıtlı olduğu zamanlarda çok kişi hayal kırıklığına uğrar, birkaç kez şansını denerdi.

Özel üniversiteler Sahne Sanatları bölümlerini açınca sevinmiştik. Tiyatro sevdalısı birçok genç için eğitim alma yolu açılmıştı. Eğitimli yeni oyuncular sahne ve ekranları dolduracaktı.

Ancak iyi başlayan bu girişim beklentileri yeterince karşıladı mı?

Bölüm açılan her üniversitenin eğitim içeriği ve eğitmen kadrosu yeterli mi?

Yeterli eğitim veren üniversitelerin yanı sıra, doğru dürüst sahnesi olmayan bölümler açılmaya başlandı.

Eğitmen kadrosu ‘usta’lardan akademisyenlere doğru evrim geçirdi.

Kendi çabalarıyla yeteneklerini geliştirmeye çalışan çocuklarla, diploması olduğu için oyuncu olduğunu zanneden çocuklar kaldı ortada…

Şöyle bir bakalım…

Hareket… Nefes… Diksiyon… Artikülasyon…

Mahşerin dört atlısı. Elindeki metni koltuklarda oturan izleyiciye aktarmak için, oyuncunun olmazsa olmazları.

Yeterli mi? Tartışılır.

Eğitim programlarının içeriği…

Mitoloji, Felsefe Kültürü, Tiyatro Tarihi, Geleneksel Türk Tiyatrosu, Oyunculuk Yöntemleri vb…

Yeterli mi? Tartışılır.

Oyunculuk, tiyatro aynı zamanda bir usta-çırak ilişkisidir de… Yıllarını sahnelere vermiş ‘usta’lar bu üniversitelerin eğitim programlarında ne kadar yer alıyor?

Programda yer alan ustaların “Dizi çekimlerim başladı”“Oyun Provalarım var”“Bir Reklam Çekimim var” derken, boş bıraktığı ders saatleri kimler tarafından dolduruluyor?

Ya sektör profesyonelleri?

Prodüksiyon şirketleri, yönetmenler, özel ve ödenekli tiyatro ekipleri, TV kanalları bu bölümlerden mezun gençlere nasıl bakıyor?

Siz hiçbir özel hastaneye tıp eğitimi almadan, branş eğitimi almadan “Eli çok yatkın, bir de içinde çok heves var, hep cildiye uzmanı olmak ister, arkadaşlarıyla oynarken doktor olup bizi çok güldürürdü” diye tanıdık vasıtası ile işe alınan dermatolog gördünüz mü?

Fakat bu sektörde, sahneden perdeye çok görülen bir durum…

Siyasilere liyakat uyarıları veren bu sektörün aydınları kendi alanlarında liyakati ne kadar önemsiyorlar?

Makro ve mikro evrenlerin sistemleri birbirlerine benzer derler.

Ancak fakülte bölümlerinin de sektörün beklentilerine uygun bir eğitim vermesi gerek.

Sahne Sanatları bölümlerinde öğrenciler yılda kaç kez kaç bir performansla sahneye çıkıyor?

Mezun olana kadar gerçek ticari bir sahne performansının nasıl bir emek ve çaba ile hazırlandığını öğrenciler kaç kez yerinde görüyor?

Özel ve ödenekli tiyatrolarla okullar arasında bir organik ilişki ‘iş başı’ eğitimine dahil ediliyor mu?

Bu bölümlerin her yıl ortak bir festivali var mı? Yarışma değil festival! Bilgi alışverişlerinin, tanışıklığın, ortak üretimlerin önünü açacak bir festival!

Sorular çok. Konu derin. Yanıtlarına zihin yoran çok az! Sonra tartışılıyor neden kaslarını büyütmüş delikanlılarla, dudaklarını büyütmüş genç kızlar dizilerde yer alıyor diye…

Deniz kıyısındayız.

Tombul teyze “Çocuğu bir yaz dizisine sokamadık” diyor.

Güneş tepede.

Eski temmuzlarda bizlere veda eden; Afife JaleReşit GürzapAyfer FerayYavuzer ÇetinkayaAgâh HünÇolpan İlhanbulutların arasından bütün bu olan biteni ibretle izliyorlar.

Diliyoruz ki Türk Tiyatrosu’nun yaşayan ustaları, eleştirmenleri, akademisyenler yeni sanatçıların doğru ortamlarda yetişmesi için akıl ve gönül birliği yaparlar.

Diken

Paylaş.

Yanıtla