Sanatta Hak İhlalleri – Temmuz 2019

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber / Sanat Meclisi’nin hazırladığı Temmuz 2019 Sanatta Hak İhlalleri Raporu’nu okuyucularımızla paylaşıyoruz:

Yaz sıcaklarının ortasında sanat alanı üretime devam ediyor, iktidarın bu alana saldırıları ise hızını arttırarak sürüyor. Bu ay hapis cezalarıyla dolu bir dönemi ardımızda bıraktık. İşte Temmuz 2019’da sanat alanının yaşadıkları:

  • Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni danışmanı Mariam Kavakçı’nın sosyal medyada paylaşılan türbanlı fotoğraflarını ele alarak eleştirel bir yazı kaleme alan Cumhuriyet yazarı Işıl Özgentürk, önce yandaş medya tarafından hedef gösterildi, sonra gerici sosyal medya hesaplarından yayınlanan hakaretlere maruz kaldı. Özgentürk, hedef gösterilmesinin ardından savcılıkta ifadeye çağrıldı ve kısa süre sonra hakkında hapis cezası talebiyle dava açıldı. Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Işıl Özgentürk hakkında “Yeni kuşak türbanlılar” başlıklı yazısında şu sözlere yer vermişti: “Cumhurbaşkanı’nın yeni danışmanı Mariam Kavakçı henüz yirmi yaşında bile değil ve Instagram’dan paylaştığı pozları insana yeni kuşak türbanlılar konusunda oldukça net bildirimler sunuyor ve bizim de ilgimizi çekmemesi olanaksız. İyi ki danışman olmuş, böylece yeni kuşak türbanlılar hakkında birkaç söz söylememize fırsat tanıyor. Önce şunu söylemek mümkün, türban artık bir dini sembol değil daha çok bir moda enstrümanı. Öğrencilerimden biliyorum, başlarını kapatan gencecik kızlara soruyorum: “Neden?” Kiminin babası istemiş, kimi kendiliğinden başını kapatmış. Ama türbanın nereden geldiğini bilmiyorlar. Kuran’da yazıp yazmadığını bilmiyorlar. Onlara türbanın Sümerlere dayandığını, bu uygarlıkta zengin ailelerin ilk kızlarını fahişelik görevi yapmaları için belli bir süre tapınaklara yollamak zorunda olduğunu anlatıyor, halk karıştırmasın diye de bu kızların başını örtmesinin zorunlu kılındığını söylüyorum. İlk baş örtünme onlarda, ardından Yahudiler de bu geleneği değiştirerek almışlar ve kiliselerde yaşayan rahibelerin bu biçimde örtünmeleri herkes tarafından kabul edilmiş. Bu bilgiyi verdiğim için bana teşekkür edenler bile var. Bugün yaşları 18-20 arasındaki gençlere Z Kuşağı deniyor. Özellikle çokuluslu şirketler bu kuşak hakkında sürekli çok ciddi araştırma yapıyorlar çünkü sattıkları malın alıcısı onlar ve onların davranış özelliklerini öğrenmek istiyorlar. Kuşağın en önemli özelliği olarak çabucak sıkılmaları çıkıyor, bir de geçmişi hiç merak etmedikleri. Bu Z Kuşağı içinde başlarını örten genç kızlar da var. Ama onlar da eğlenmek istiyorlar, Instagram’da komik pozlarını yaymak istiyorlar. Öte yandan ülkemizde İmam Hatiplerde de dahil okullarda gerçek bir din eğitimi verilmediğinden, din felsefesi yok sayıldığından şekilcilik alıp başını gidiyor, sonuç hem başını örten hem de çok makyajlı, sivri topuklarıyla yürümekte zorlanan yeni bir model ortaya çıkıyor. Yani dinin önerdiği mütevazı olmak, göze batmamak, merhametli olmak, dayanışma içinde olmak, yani insana ait tüm duygular bu karmaşa içinde hiç tartışılmıyor. Hiç konuşulmuyor”. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada Av. Mustafa Doğan İnal, havuz medyasında sıklıkla gördüğümüz ifadelerle Özgentürk’e saldırdı. İnal’ın, “Bu yazı iğrenç bir paçavradır, faşist, kindar ve iğrenç iftiraların mahkeme nezdinden cezalandırılmasını talep ediyoruz” sözleri mahkeme zabıtlarına geçirildi. Bu sözlerin ardından kararını açıklayan Mahkeme, Özgentürk’e “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlamasıyla 1,5 yıl hapis cezası verdi. Mahkeme hükmün açıklanmasını geri bırakmazken, Özgentürk hakkında benzer bir karar olduğuna atıfla, karar kesinleştiğinde bildirimde bulunulmasını talep etti.
  • Bakırköy Belediyesi’nde uzun yıllardır örgütlü bulunan Belediye-İş Sendikası, Bakırköy Belediye Başkanlığı Tiyatro Müdürlüğü’nden dördü oyuncu olmak üzere dokuz işçinin gerekçe gösterilmeden işten çıkarılmasını ve 34 işçinin “resen emekli” edilmesini protesto etti. Belediye binası önünde toplanan sendika üyeleri “Atılan işçiler geri alınsın, Her şey çok güzel olacak” yazılı pankart açtı. Belediye önünde basın metnini okuyan 2 No’lu Şube Başkanı Erol Özdemir, “Herkese iş, herkese aş söyleminin karşılığı Bakırköy Belediyesi’nde işten atılmaktır! Tiyatro Müdürlüğü çalışanı üyelerimizden dördü oyuncu, beşi idari personel olmak üzere dokuz işçi arkadaşımız hiçbir gerekçe gösterilmeden 14-15 Mayıs 2019 tarihinde işten atılmıştır. 28 Haziran 2019 Cuma günü alelacele 34 işçi arkadaşımız daha, hukuksuz bir şekilde ‘resen emeklilik’ gibi tek taraflı bir gerekçe ile işten atılmıştır” Özdemir, işçilerin maaşının her ay 5-6 gün gecikmeli ödenmesi nedeniyle, üyelerinin bankalar tarafından takibe alındığını ve faiz ödemek zorunda kaldıklarını söyledi.  Oyuncular Sendikası üyesi Sermet Yeşil ise, “Kültüre sanata, tiyatroya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Lütfen gerekçesiz işten atmalara son verin”dedi.
  • Başta Akit gazetesi olmak üzere gericilerin Sıla’yı hedef göstermesinin ardından Twitter’dan açıklama yapan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sanatçı Sıla’nın da sahne alacağı yaz konserleri programından Sıla’nın çıkarılacağını duyurdu. Kültür ve Turizm Bakanlığının yaz konserleri kapsamında 16 Temmuz’da İzmir’de düzenlenecek konser programında Sıla’nın yer almasının hedefe konmasının ardından Sıla’ya konser yasağı geldi. Bakan Ersoy şunları söyledi: “Devletimiz, milletimizin sesini duyar, dinler ve gereğini yapar. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Milletimizin hassasiyeti bizim hassasiyetimizdir”.
  • KESK’e bağlı Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat Sen), geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü sözleşmeli personel yönetmeliğine mezuniyet şartı getirilmesine ilişkin basın açıklaması yapıldı. Açıklamada konuşan Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Hülya Eryetli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçilmesiyle birlikte “yasaları uyumlulaştırma” amacıyla yayınlanan 703 sayılı KHK’nin kamuda yeni bir istihdam biçimi doğurduğunu aktardı. Bu yolla, kamu hizmetlerinin piyasa koşullarına teslim edildiğini ifade eden Eryetli, “Güvenceli istihdamın yerini güvencesiz istihdam biçimine bıraktığı, liyakatsizliğin, keyfiyetli yönetimin önünü açan, hukuki zeminin kaydığı bir süreç yaşanmaktadır.” Bu KHK nedeniyle oluşan yeni istihdam biçimi ile sanat kurumlarında üç tip sözleşmeyle personel çalıştırılmaya başlanacağını belirten Eryetli, “Bu sözleşmeler tam zamanlı, kısmi ve projelerle sınırlı olarak yapılacaktır. Başta belirtilen tam zamanlı, kısmi ve proje başına çalışma biçimleri detaylandırılmış ve ‘Ayın veya haftanın belirli günleri ya da saatleri’ şeklinde düzenlenmiştir. Yönetmelikler genel olarak kölelik sisteminin hayata geçirilebileceği şekliyle yayınlanmıştır” şeklinde konuştu. Eryetli, yönetmelikte “Personelde aranacak şartlar” başlığı altındaki maddede semazen ve mehteran için herhangi bir şart getirilmezken, ses sanatçıları için 4 yıllık fakülte zorunluluğu, dansçılar için ise güzel sanatlar lisesi ve yüksek okul şartı getirildiğini aktardı ve “Bu istihdam biçimi, geleceğin istihdam biçimi olarak kabullenilemez.  Sadece çalışan hakları değil halkın kamu hizmet hakkını sağlıklı alabilmesi için de çalışanlar güvenceli olmalıdır” dedi.
  • Muğla’nın Bodrum ilçesi, denizi ve plajlarıyla olduğu kadar tarihi ve kültürel yapıları ile de ünlüdür. Bu yapılardan biri, tarihi Halikarnas şehrinin girişi olarak kabul edilen ve geçmişi M.Ö. 4. yüzyıla uzanan Myndos Kapısıdır. Myndos Antik Kenti’ne (bugünkü Gümüşlük Mahallesi) baktığı için “Myndos Kapısı” adı verilen yapı, Karia satrapı Mausollos tarafından inşa edilen bu kapının önüne kazılan 7 metre genişliği ve 2,5  metre derinliğindeki hendek nedeniyle, Büyük İskender’in, şehri yerle bir etse de bu kapıdan içeri giremediği belirtilir. Myndos Kapısı, bugün adeta kaderine terk edildiği görüntüsü içerisindedir. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Bodrum Myndos Kapısı Çalışma Grubu’nda yer alan Dario Navaro, 1999 yılında restore edilerek yeniden ziyaretçilere açılan tarihi yapının bugün ilgisizlik nedeniyle bakımsızlık içerisinde olmasına tepki gösterdi. Tarihi yapının çöp kutuları ve bira şişelerinden geçilmediği gibi, uyarı yazılarının kırıldığını, bazı panolara yazılanların da artık okunamadığını belirten Navaro, şunları söylüyor: “Güneye bakan tonozlu mezarın içinde ise yeşil spreyler ve en kötüsü de siyasi bir hakaret amaçlı Nazilere ait gamalı haç çizimleri var. Vandalların sevmedikleri azınlıklara karşı sık sık gösterdikleri bir tavır, sanki bu kez bu topraklarda 2500 yıl önce yaşamış kadim bir halka yönlendirilmiş. Yine tonozlu mezarların yanı başına evler ve havuzlar yapılmış. Mezarlarla iç içe, arada 30 santim mesafe yok. Bazı noktalarda yerlere beton dökmüşler. Yani antik tarihe tam bir saygısızlık ve özensizlik söz konusudur”.
  • Nâzım Hikmet’in yazıp Harun Güzeloğlu’nun yönettiği ve oyunculuğunu Cansu Fırıncı’nın üstlendiği Taranta Babu oyunu yine sansüre uğradı. Oyun Sandalı ekibinden Harun Güzeloğlu, “Taranta Babu Amasya’da olduğu gibi Erzincan’da da fiili bir yasaklamayla karşı karşıya kaldı. Erzincan’daki tek salonun kullanım hakları müftülüğe aitmiş. Oyunumuzun organizasyonunu üstlenen arkadaşlarımızdan istenen en saçma istekler bile yerine getirilmiş ve dosyamız emniyet onayından geçip müftülüğe teslim edilmişti. Evrak toplama işleri yürütülürken müftülüğe salonun boş günleri sorulmuş ve 24 Temmuz Çarşamba tarihi alınmıştı. Ancak bugün müftülük o günün dolu, hatta Temmuz ayının her gününün dolu olduğunu hatırlayıverdi. Müftülük, dosya verildikten sonra arkadaşlarımıza hiç üzerine vazife olmayan bir şekilde ‘Dosyayı bir de biz inceleyelim’ demiştir. Müftülük hangi sıfatla oyun dosyası incelemektedir? Bu incelemeyi bünyelerindeki hangi birim yapmaktadır? Elbette bu sorular anlamsız gibi gelebilir, ‘Müftülük işte, ne bekliyordunuz ki?’ denebilir. Soracağız dostlar, yok öyle yağma! Bir şehrimizde tek salon müftülüğe veriliyor, yani Erzincan’da oyun oynayamazsınız deniyor. Biletlerin neredeyse yarısının satıldığı bir şehrin yurttaşlarına ‘Size Nâzım Hikmet izletmeyiz’ deniyor” diyerek tepkilerini dile getirdi.
  • Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Ersin Umut Güler’e 2016 yılında sosyal medya hesaplarından paylaştığı bir yazı nedeniyle yargılandığı davada 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Mahkeme, hükmün açıklanması geri bıraktı. Yolcu Tiyatro oyuncusu  Ersin Umut Güler, konuyla ilgili sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “08. 07. 2019 günü Çağlayan Adliyesinde görülen duruşma neticesinde, 2016 yılında sosyal medya hesaplarımdan paylaştığım bir yazımdan dolayı 1 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedildi, ancak hükmün açıklanması geri bırakıldı. İlerleyen günlerde karara ilişkin üst mahkemelere itirazımızı yapacağız.”
  • Burhaniye Cezaevi’nde 22 aydır bir itirafçının ifadeleri yüzünden tutuklu bulunan FOSEM çalışanı fotoğrafçı İsmail Cengiz Mumcu’ya Ahmed Arif şiiri okuduğu için soruşturma açıldı. Mumcu bu olayı, ”27 Haziran 2019 günü hücremizden çıkıp telefon kabinlerinin olduğu kata gittik. Telefon görüşmesi yaparken, onurlu aydınlarımızdan Ahmed Arif’in ‘Yurdum Benim Şah Damarım’ şiirinden bir bölüm okudum karşımdaki yakınıma. Şiir biter bitmez daha bir cümle bile söylememişken telefon kesildi. Görevli gardiyana ne olduğunu sorduğumda ise;’“Sen ne olduğunu bilirsin, sakıncalı şeyler okumuşsun’ gibi şeyler söyledi. Zaten 10 dakika olan görüşme süresi bu şekilde gasp edilerek engellendi. Dün ise, bununla ilgili tarafıma soruşturma açıldığına dair bir belge tebliğ edildi” diyerek aktardı. Soruşturma gerekçesi olarak, ‘şiir okuduğunuz ve ses kaydı yaptırarak farklı yerlere mesaj yollamak amacıyla görüştüğünüz tespit edilmiş olup’ denilmiş ve Mumcu’dan savunma istenmiş.
  • Sinema sanatçısı Levent Kazak, eski HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’i tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi cezaevinde ziyaret etti. Önder’in bir roman üzerinde çalıştığını söyleyen Kazak, kendisine bilgisayar verilmediğini, telleri yüzünden daktilo talebinin de karşılanmadığını belirtti. Görüşmeyi telefonla yapmak zorunda kaldıklarını belirten Kazak, “Arada camlar, demirler; ‘Skype’ tadında bir görüşme oldu, neyse ki bağlantı hızlı” diye konuştu. Önder’in tek kişilik hücrede kaldığını söyleyen Kazak, şunları paylaştı: “Tek kişilik hücrede kalıyormuş. Yanına birilerini verelim demişler, Sırrı istememiş. ‘Bu mahpusluk genç işi, yaşı biraz alınca kafayı dinlemek istiyor insan’ dedi. Bir roman üzerinde çalışıyormuş. Bilgisayar istemiş, izin vermemiş Ankara. ‘Daktilo?’ diye sordum, ‘telleri yüzünden o da olmuyor’ dedi. Meğer daktilonun her harfi potansiyel bir şişmiş”.
  • Giresun Keşap’ın Halkalı Köyü’nde 13 Temmuz tarihinde sahnelenmesi planlanan Aziz Nesin’in yazmış olduğu “Toros Canavarı” adlı oyuna önce izin verildi, sonra valilik engeline takıldı. Halkalı Köyü sakinleri gerekçesiz karara anlam veremedi. Başvuruyu yapan köy halkından oyuncular, süreci şöyle anlatıyor: “Tiyatro oyununun metni ile kaymakamlığa bilgilendirme için başvurduğumuzda yazı işlerinden oynatılamaz kararı gerekçe sunulmadan elimize verildi. O gün köylüler olarak kaymakam ile görüşerek derdimizi anlattık. Ve vermesi gereken izini aldık. Sonrasında köylüler olarak tiyatronun duyurusuna ve hazırlıklarına başladık. Köyden bir tane inşaat ustası arkadaşımız sahneyle, elektrikçi arkadaşımız ışıkla ilgileniyordu. Oyuna dört gün kala kaymakam köye gelerek tiyatronun oynatılamayacağını, valilik tarafından engellendiğini söyledi. Valilikle görüşmeye gittiğimizde tiyatro gösteriminin yasaklanmasına dair herhangi bir gerekçe sunulmadı”. Halkalı ve civar köy sakinleri şimdi tiyatronun engellenmesi ile ilgili yetkililerden bir açıklama bekliyor.
  • Tiyatro oyuncusu Pervin Bağdat İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hak ihlaline karşı çıkması için çağrı yaptı. Bağdat çağrısında durumu şöyle ifade etti: “Size ulaşmaya çalışıyoruz Sayın @ekrem_imamoglu. Dilekçelerimizi de gönderdik. Biz 2016’da haksızlığa uğrayarak, gerekçesiz İBBŞT’de işten çıkarılan oyuncularız. Davayı kazanmamıza rağmen işe iademiz olmamış ve tazminatlarımız, işsizlik maaşlarımız dahi ödenmemiştir”.
  • Dönemin AKP’li Kars Belediyesi’nin kararı doğrultusunda heykeltıraş Mehmet Aksoy, 2006’da kenti kuşbakışı gören Üçler Tepesi’ne “İnsanlık Anıtı” yapmış, 2011’de Kars’a gelen dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ise heykele “Ucube” demiş ve anıtın yıkılmasını istemiş; yıkım kararına karşı idare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermiş ancak bölge idare mahkemesi bu kararı kaldırmıştı. Kars Belediyesi tarafından açılan yıkım ihalesini 272 bin TL’ye alan bir şirket 26 Nisan 2011’de heykelin yıkımına başlamış, yıkıma karşı yargı yolunun tükenmesi üzerine 2014 yılında Aksoy, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu. Yüksek mahkeme, başvuruyu 5 yıl sonra gündemine aldı. Toplanan AYM Genel Kurulu, heykelin yıkılması nedeniyle Aksoy’un ifade ve sanat özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi ve Aksoy’a tazminat ödenmesine hükmetti. Karar 6 muhalif üyeye karşılık 8 oyla alındı. Heykeltıraş Mehmet Aksoy, anıta “ucube” dediği gerekçesiyle Erdoğan hakkında tazminat davası açmış, mahkeme 2015’te Erdoğan’ı 10 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkûm etmişti. İkiye ayrılmış bir insan figürü şeklinde yapılan ve barışı simgeleyen anıt heykel, dönemin AKP’li Kars Belediyesi’nin bilgisi dâhilinde yapılmış; 2011 yılında ise, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ucube” demesi üzerine yıkılmıştı… Veya ‘tekbir sesleri eşliğinde parçalanmıştı’ demek daha doğru olur. Yıkım gününü duygularını “Gerçekten inanamadım” diyerek şöyle anlatıyor Aksoy: “İnsanın kalbinde bir sıkışma oluyor, artık vücudum yok gibiydi; elim, ayağım, bedenim yokmuş gibi… İnsanlar kesti, numaralandırdı; tekbir getirerek kafasını kestiler benim heykelimin, izlemek dışında yapabileceğim hiçbir şey yoktu”. Mehmet Aksoy’un anlattığına göre, tamamlanması 3 yıl süren heykeli, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Kars’ta bulunan kaçak bir otelin 4’üncü katından görüp “Ne kadar ihtişamlı duruyor” demiş, yanında bulunanlardan birisi “Beğendiniz mi?” diye sorunca da “Aman susun” diye yanıt vermiş… Ve Aksoy da heykelinin yıkılışını aynı otelde, aynı kattan izlemiş. Bir ülkenin Başbakan’ının, aynı ülkenin sanatçısının eserine “ucube” demesi de, Başbakan’ın tek kelimesiyle 3 yıllık emeğin, bir sanat eserinin yıkılmış olması da pes ettirmemiş Mehmet Aksoy’u: “Güçlenerek sanatıma devam ettim, umutsuzluğa kapılmadım, küskünlük hiç olmadı bende ve mücadele ettim. Hep bir umut vardı içimde, bu heykeli ille de tekrar yerine koyacağım diye”. Aksoy, parçala ayrılıp numaralandırılarak belediyeye ait depo olarak geçen bir tarlaya bırakılan İnsanlık Anıtını tekrar Üçler Tepesi’ne dikmek istiyor… Ama yeniden yaparak değil, hırpalanmış hâliyle; o baskının, yıkımın şahidi bir heykel olarak. AYM kararından sonra heykelin tekrar yerine konulmasının önünde bir engel olmaması gerektiğini düşünen Aksoy, AKP’li meclis üyelerinin kesinlikle bir zorluk çıkaracaklarından emin olsa da, şunları söylüyor: “Cumhurbaşkanı gelip kendisi yapsın heykelin açılışını, hem kendisiyle barışır, hem hatasından döner. Bizim kültürümüzde büyüklük, hatanı kabul etmek ve o hatadan dönmektir. Türkiye’yi kültür sanat alanında Talibanlaştırmak bir hatadır”.
  • Arap Alevi kültürünün bir parçasını oluşturan geleneksel Evvel Temmuz kutlamaları, bu yıl da Samandağ Evvel Temmuz Festivali kapsamında gerçekleştirilecekti. Ancak valilik kararıyla festival yasaklandı. Konser yasağını protesto amacıyla alandaki Grup Yorum ve Partizan stantlarında açlık grevi yapanlara polisin müdahale etti, aralarında Grup Yorum üyelerinin de olduğu toplam 8 kişi gözaltına alındı. Polis müdahalesi sonucu bir kişi kafa travması geçirdi. Yaşananların ardından Grup Yorum, Twitter’dan “Yıllardır Grup Yorum o alanda konser verir, halkın düzenlediği geleneksel bir festivaldir ve kimsenin burnu dahi kanamamıştır. Bu saldırı aynı zamanda halkın değerlerine ve kültürüne yapılan bir saldırıdır” paylaşımını yaptı.
  • AKP’li Bursa Büyükşehir Belediyesi, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında, Bursa Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda yapılması planlanan yirmiden fazla özel tiyatro ve konser etkinliğini gerekçe göstermeden iptal etti. Rezervasyonları yapılmış olan konserler arasında, Zülfü Livaneli, Mabel Matiz, Sıla, Sertab Erener, Erol Evgin, Ahmet Aslan-Grup Abdal, Birsen Tezer, Manuş Baba, Candan Erçetin ve Ajda Pekkan konserleri… Tiyatro oyunları arasında ise Ferhan Şensoy’un Ferhangi Şeyler, İstanbul Halk Tiyatrosu’nun Alevli Günler, Şener Şen’in rol aldığı Zengin Mutfağı, BKM’nin oyunu Güldür Güldür Show ve  bir de çocuk tiyatrosu var.
  • Yayından kaldırılan “Muhteşem İkili” dizisinin set ekibi TMC Film’den hala ödeme alamadıklarını kamuoyu paylastılar. TMC imzalı, yönetmenliğini Çağatay Tosun yaptığı, başrollerini İbrahim Çelikkol, Kerem Bürsin, Özge Gürel, Öykü Karayel, Engin Şenkan, Zafer Algöz paylaştıkları dizi Kanal D ekranında yayınlanmış ve reytingleri nedeniyle yayından kaldırılmıştı. 4 aydır 7 bölüm parasını alamadıklarını söyleyen set ekibi, TMC yapım şirketinin sürekli bugün yarın diyerek tam 4 ay geçirdiğini bildirdi.
  • Can Yayınları tarafından yayınlanan Paulo Coelho’nun ’11 dakika’ adlı kitabında Kürdistan kelimesine sansür uyguladığı iddia edildi. Bir Twitter kullanıcısının fark ettiği sansürde, yazarın Can Yayınları tarafından Türkçeye çevrilen ’11 dakika’ kitabında geçen Kürdistan kelimesinin, ‘Kürtler’ olarak çevrildiği ortaya çıktı. Kitap Can Yayınları etiketiyle, Sadet Özen çevirisiyle yayınlandı. Çevirmen böyle bir değişikliği kendisinin yapmadığını öne sürdü.
  • CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, 23 Haziran’da yinelenen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı seçimine giden süreçte “Her şey çok güzel olacak” paylaşımında bulunan sanatçı Pamela’nın konserinin iptal edildiğini ileri sürdü. Ağbaba paylaşımında, ”Malatya Kayısı Fuarı 5 yıl sonra tekrar yapılıyor. İstanbul seçimlerinde ‘Her şey çok güzel olacak’ dediği için sanatçı Pamela’nın Malatya Kayısı Fuarı’ndaki konseri iptal edilmiş. 1 Temmuzda afişlerdeki Pamela 15 Temmuz’da silinmiş. Başkanlar değişiyor, anlayış değişmiyor” ifadesini kullandı.
  • Tiyatro oyuncusu,  Orhan Aydın, Uluslararası Urla Toprak Sahne Tiyatro Festivali için gittiği Urla’da gözaltına alındı. Orhan Aydın’ın Gaziosmanpaşa Savcılığı’nca açılan bir hakaret dosyasından hakkında gıyabi tutuklama kararı olduğu öğrenildi. Urla’da kaldığı otelin karşısında bir mekânda otururken gözaltına alınan Aydın, “Gaziosmanpaşa Savcılığının verdiği, haberimiz olmadığı bir dosyaya gıyabi tutuklama kararı var. Hastaneye gittim, sağlık raporu aldım. Memur arkadaşlar otele getirdiler, buradan karakola gideceğiz. Karakolda sabahlayacağım gibi gözüküyor. Bunlara alıştık ama böylesi tuhaf!” Dosyanın hakaret dosyası olduğunun kendisine söylendiğini aktaran Aydın, büyük ihtimalle Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlaması olduğunu ifade etti. Orhan Aydın yoğun tepkiler üzerine ertesi gün serbest bırakıldı.
  • Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ve yönetmen Çayan Demirel’in “Bir Gerilla Belgeseli: Bakur (Kuzey)” belgeseli nedeniyle “örgüt propogandası yapmak” suçlamasıyla yargılandığı dava sonuçlandı. Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen son duruşmada, Mavioğlu ve Demirel’e 4’er yıl 6’şar ay hapis cezası verildi. Ceza ertelenmezken, yönetmenler hakkında yurtdışına çıkış yasağı da konuldu. Avukatların mazeret bildirip katılmadığı duruşmada, sanıklar üst hadden cezalandırıldı. Felç geçiren ve dosyaya yüzde 90 engelli raporu sunulan Çayan Demirel’e ise yeniden suç işlemeyeceği yönünde kanaat oluşmaması nedeniyle takdiri indirim uygulamadı. Dosya, bu aşamadan sonra temyiz incelemesi için istinaf mahkemesine gönderilecek. Cezanın onanması hâlinde yürürlükte olan infaz yasasına göre yönetmenlerin Yargıtay nezdinde itiraz hakları bulunmuyor. 2013 yılında “çözüm süreci” devam ederken çekilen “Bakur” belgeseli, Mayıs 2015’te Batman’da Yılmaz Güney Sineması’nda gösterilmişti. Bu gösterimden iki yıl sonra, filmin yönetmenleri Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’na “terör propogandası yapmak” suçlamasıyla dava açılmıştı. Türkiye sınırları içindeki PKK kamplarını görüntüleyerek örgütün Türkiye dışına çekilme sürecine tanıklık etmek üzere yola çıkan “Bakur”, gerek ulusal gerekse uluslararası belgesel festivallerinde bugüne kadar on binlerce izleyiciyle buluşmuştu. Duruşmaya katılamayan Mavioğlu, karara “henüz son savunmamızı dahi vermemiştik” diyerek tepki gösterdi.
  • Sanatçı Zuhal Olcay’ın, bir mekânda şarkı söylediği sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle verilen ve ertelenen 11 ay 20 gün hapis cezası Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından oy birliğiyle onandı. 155 Polis İhbar Hattı’nı arayan bir kişi, Zuhal Olcay’ın, 5 Ağustos 2016’da, Kadıköy’de bir mekânda şarkı söylediği sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik hakaret içerecek şekilde eliyle hareket yaptığını öne sürdü. Bunun üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Hazırlanan iddianamede, Zuhal Olcay’ın “cumhurbaşkanına alenen hakaret” suçundan 1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Cezası onanan dostuna destek mesajı paylaşan Fazıl Say, şunları söyledi: “Benim güzel dostum Zuhal derin bir insandır, olağanüstü yetenekli bir oyuncudur, muhalif olabilir, bir cümlesinde haklı veya haksız da olabilir; ona sahip çıkmak yerine onu böyle cezalandırmak… Utanç duydum… Utanıyorum”.
  • Antalya Manavgat’a bağlı Side’de, Roma dönemine ait olduğu düşünülen ve büyük kısmı ayakta olan antik tiyatroya, yaklaşık 20 gün önce içinde çocuk bakım ve mescit alanı ile tuvalet olan ahşap kaplama iki prefabrik yapı yerleştirildi. Tuvalete ait atık su gider borusu ise tarihi eserler üzerinden yaklaşık 60 metre uzatılarak, kanalizasyon hattına bağlandı. Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat Sen) Antalya Şube Başkanı Seyfi Turan, “Kanunda ‘Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde koruma kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarında, her çeşit inşai ve fiziki müdahalede bulunmak, bunları yeniden kullanıma açmak veya kullanımlarını değiştirmek yasaktır. Onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, kazı veya benzeri işler inşai ve fiziki müdahale sayılır’ deniliyor. Tamamen yasaklanan bir işi oraya yapmışlar” diyerek yapıların kaldırılmasını istedi.
  • Bodrum’un dünyaca ünlü sanat merkezi Gümüşlük’te Eklisia Kilisesindeki konseri basan 8 saldırgan sanatçıları ve kültür ve sanat merkezinin yöneticisini darp ederek hastanelik etti, konser iptal oldu. Saldırı anında sanatseverler ve sanatçılar kendilerini tarihi kiliseye kilitleyerek koruyabildi, olaya jandarma müdahale etti. Yaklaşık 30 yıldır Gümüşlük Uluslararası Kültür ve Sanat Festivaline ev sahipliği yapan Eklisia Kültür ve Sanat Merkezi yöneticiliğini yapan ve saldırıda yaralanan Mesut Pekergin, saldırıya uğrayan sanatçı Aydın Levendoğlu ve müzisyen Batucan Işık ile birlikte basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında Pekergin ve sanatçılara Gümüşlüklü sanatçılar, Bodrum Kent Konseyi başkanı Arif Yılmaz, Avukat ziya Levent Doğuç da destek verdi.
  • Kürt sanatçı Mem Ararat’ın Van’da 31 Temmuz’da vereceği konser valilik tarafından yasaklandı. Mem Ararat, yasak kararını sosyal medya hesabından “Bê Şîrove?” notuyla paylaştı. Van Valiliği, darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal’i (OHAL) gerekçe göstererek 21 Kasım 2016 tarihinden bugüne kadar her 15 günde bir kentte eylem ve etkinlikleri yasaklama kararı alıyor.

Temmuz 2019’da sanat, iktidarın saldırı hedeflerinden biri olarak ayakta durmaya çalışıyor. Sanat insanları, sanat yapıtları ve tarihi eserlerin hedef olmadığı hiçbir ay yok gibi. Sanat insanlarını işten atarak işsiz bırakmada ise muhalefet partisi de iktidardan geri kalmıyor. Ankara’da kamu emekçileri bu ay sokakta direnişin 1000. Gününe ulaştılar. Sanat alanının da uzun vadeli bir direnme hareketine gereksinimi olduğunu Sanat Meclisi olarak açıkça beyan ediyoruz.

Mimesis Haber

Paylaş.

Yanıtla