Karantina Sohbetleri: Genco Erkal

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Emrah Kolukısa’nın Cumhuriyet gazetesi için Genco Erkal ile yaptığı söyleşiyi okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Normal şartlar altında şu günlerde Almanya’nın Nürnberg kentinde bir araya gelecektik Genco Erkal ile. Bu yıl 25.si düzenlenen Türkiye Almanya Film Festivali’nde onur ödülü alacak ve bir de gösteri sunacaktı. Ama normal günlerden geçmiyoruz malum ve her ikimiz de bir şekilde evlerimize kapanıp kaldık. Biz de WhatsApp üzerinde buluşalım dedik ve Cumhuriyet okurları için özel bir sohbet yaptık.

Merhabalar Genco bey, nasılsınız, nasıl geçiyor karantina günleri?

Şimdilik fena değil. İnsanoğlu her şeye uyum sağlayabiliyor galiba. Benim için büyük şok tabii, ayın 20 günü değişik mekanlarda oyun oynamaya alışık birinin birden ev hapsine düşmesi insanın kimyasını altüst edecek bir olay. Gene de hayat bir şekilde devam ediyor.

Haklısınız, kolay olmadığına eminim. Evde de olsanız virüse karşı korunmak için bir şeyler yapıyor musunuz, ne gibi önlemler aldınız?

Tecrit en önemli konu. Dışarı çıkmayınca, hijyen konularına dikkat edince meseleyi önemli ölçüde halletmiş oluyorsunuz. Uykuya, beslenmeye dikkat, bir de evde spor. Bizim koridor 26 adım. Her gün bir saat volta atıyorum. Bu arada tutuksuz yargılanabilecekken haksız yere sağlıksız koşullarda içerde tutulan    gazetecileri ve diğerlerini düşünüyorum.

Evet, o konuda ne yazık ki herhangi bir adım atılmadı henüz, atılacak gibi de durmuyor. Tecavüz suçluları çıkacak, ama düşünce suçluları, hatta haklarında herhangi bir suçlama bile yapılmamış kişiler, gazeteciler örneğin içeride kalacak. Bu konuda Twitter’da bir çağrınızı gördüm hatta. Neden böyle oluyor sizce?

İktidarların en büyük düşmanı soruşturan, karşı çıkan, eleştiren kafalardır. Onları hiçbir zaman affetmezler, hep korkarlar. Öte yandan kadınlara, özellikle çocuklara taciz suçlarının affedilmesi hiç kabul edilemez. Bu vahim yanlıştan hemen dönmelerini diliyorum.

MUTLAK TECRİT ŞART

Hükümetin koronavirüse karşı aldığı yöntemler yeterli mi sizce? Bir de sosyal medyada görüyorum, birçokları açıklanan vaka sayılarına inanmıyor pek, bir güvensizlik var gibi.

Hiç yeterli değil bana göre. Bu belayı önlemenin kesin yolu mutlak tecrit bence. Herkes kendi Ohal’ini uygulayabilir, lütfen evden çıkmayın deniyor. Ricayla olabilecek bir şey değil bu. Kesin sokağa çıkma yasağı konmalı diyorum. O zaman da zorla ücretsiz izin verilen, maaşları kesilen ya da çalışmadığı sürece evine ekmek götüremeyecek insanların dertleri çıkıyor ortaya. Asıl çözülmesi gereken budur. Devletin görevi budur, kriz yönetimi böyle bir şeydir. İnsanlara güvence vermek, ekonomik açıdan destek ve koruma gerekir. Ayrıca güvensizlik olduğu da doğru. Yeteri kadar test yapılmadığı İçin enfekte olmuş insanların gerçek sayısını bilemiyoruz. Zatürre tanısı konmuş kişilerin asıl hastalığı gizleniyor mu acaba diyoruz.

İNSANIMIZ TEHLİKEYİ KAVRAYAMADI

Bir yandan da sadece 65 yaş üzeri vatandaşlara sokağa çıkma yasağı kondu. Bu yasak da toplumumuzdaki bazı çarpıklıkları görmemize yaradı sanki. Öyle ki sanki hastalığın sorumlusu yaşlılarmış gibi davranan bir kesim var. Oysa öncelikle onları korumamız gerekiyor, onlardan kaçmamız değil. Bilmiyorum ben mi yanlış anlıyorum?

Evet her konuda olduğu gibi burada da cehalet insanların doğru değerlendirme yapmasını engelliyor. İnsanımız büyük tehlikeyi tam olarak kavrayamadı bence. Yoksa yakın temastan kaçınarak evde oturmaları gerekirken hafta sonunda yaşanan yoğun trafiği, balık tutanları, mangal sefalarını nasıl açıklayabiliriz? Oysa evde oturmak bana çok iyi geldi. Uzun zamandır yapamadığım kadar müzik dinledim, film, gösteri izledim, okudum. Boşalan aküleri şarj etmek açısından büyük fırsat.

Aslında bildiğim kadarıyla Almanya’da olacaktınız bu tarihlerde değil mi? Nürnberg’deki Türkiye Almanya Film Festivali’nin onur ödülünü alacaktınız ve orada Güneşin Sofrasında adlı gösterinizi sergileyecektiniz. O da sonbahara kaldı yanılmıyorsam.

Ayrıca önümüzdeki hafta Londra’da da bir oyunum vardı. Her şey ertelendi. Sonbaharda da ne durumda olacağımızı pek kestiremiyorum doğrusu. Bu iş iki yıl sürer diyen uzmanlar var. Yaşama biçimimiz bütünüyle değişecek gibime geliyor. Onu çözmeye çalışıyorum. Yuval Noah Harari’nin önemli bir yazısı vardı geçen gün. Türkçe’ye çevrilse de herkes okusa. Corona’dan Sonra bizi nasıl bir dünya bekliyor, onu irdelemiş.

Haklısınız, bundan sonra hemen her şey başka türlü olacak gibi. Umalım da insanlık gereken dersleri çıkarsın. Bu arada evde kapalı kalınca belki yeni projeler için de çalışma fırsatı bulmuşsunuzdur diye umuyorum. Var mı yeni bir şeyler, bize verebileceğiniz müjdeler?

Gelecek yıl için üzerinde çalıştığım Galileo projesi vardı ama bu durumda bazen her şey anlamsız geliyor. Şimdilik besleniyorum. Biraz daha uyum sağladıktan sonra üretimi düşünmeye başlayabilirim belki. Günü gününe yaşıyoruz. Bakalım devran ne gösterir.

Son soru, şu günlerde evlere kapananlara önerebileceğiniz bir şeyler var mı? Okunacak kitap olabilir, izlenecek film… Birkaç öneri alsak..

O kadar çok malzeme var ki internette, televizyonda; insan hangi birine yetişeceğini şaşırıyor. Schaubühne Tiyatrosu gibi, Metropolitan Opera gibi dünyanın önemli gösteri merkezleri arşivlerini salgın nedeniyle ücretsiz olarak kamuya açtılar. Bizde de çeşitli yayınlar başladı. Her gün her birinde yeni bir gösteri oluyor, insan yetişemiyor.

Çok teşekkürler.. Sağlıklı günler dilerim, en kısa zamanda görüşmek umuduyla..

Ben teşekkür ederim.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yanıtla