“Sesimiz Daha Gür Çıkmalı”: Tiyatronun Seyircisinden Başka Desteği Yok mu?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

T24’de “Soruşturma” başlığı altında pandemi döneminin tiyatro, edebiyat, yayıncılık gibi alanlar üzerindeki etkilerini izleyen söyleşi dizileri yayınlanıyor. Bunların içinden tiyatro üzerine Mesut Varlık tarafından gerçekleştirilen söyleşileri okuyucularımızla paylaşıyoruz.

İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır gibi farklı illerden 16 tiyatro insanıyla gerçekleştirdiğimiz söyleşi dosyamızın bu üçüncü bölümünde; resmi makamların tiyatrolar karşısındaki tavırlarına, bağımsız tiyatroların ekonomik yapısına ve tiyatro emekçilerinin yeni örgütlenme çalışmalarına odaklanıyoruz.

Soruşturmamızın ilk ve ikinci bölümlerinde tiyatro emekçilerine şu soruları sormuştuk:

  1. Salgının başlamasıyla birlikte, devam eden oyunlarınızın/işlerinizin sürecinde neler yaşandı? Nasıl etkilendiniz? Perdeyi kapatma kararını ne zaman aldınız?
  2. Karantina süreci sizin ve tiyatronuz için nasıl geçti? Neler yaptınız?
  3. Karantina sürecinde tiyatro çalışanlarının maaş-sigorta ödemeleri, vergiler, kira, genel giderler gibi konuları nasıl çözdünüz? Herhangi bir destek, yardım gördünüz mü?
  4. 1 Temmuz 2020 itibariyle sahnelerin yeniden açılmasına dair verilen kararı ve önlemleri nasıl karşılıyorsunuz?
  5. Normal şartlarda sezon-dışı olan yaz aylarını nasıl geçirmeyi planlıyorsunuz?
  6. Tiyatroların % 60 dolulukla çalışması, hijyen koşulları vs. uygulamalar sizce tiyatrolara nasıl etki edecek?

Bu bölümde de şu soruların cevaplarını yayınlıyoruz:

  1. Bakanlıklar, hükümet, devlet katında bu dönemde tiyatrolara yönelik alınan önlemler veya uygulamalar konusunda ne düşünüyorsunuz? Yeterli görüyor musunuz? Somut olarak neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Önerileriniz nelerdir?
  2. Özellikle Gezi sonrası, bazı tiyatrolara destek ödemelerinde kesintiye gidildi. Bu süreci ve şu anki durumu bu bağlamda nasıl değerlendirirsiniz? Bağımsız tiyatroların Türkiye’deki ekonomik durumlarını nasıl görüyorsunuz?
  3. Bu süreçte tiyatro emekçileri ülke çapında yeniden bir araya gelmeye, yeni inisiyatifler/platformlar kurmaya başladılar. Bunların sürece ve gelecekte nasıl etkileri olacağını düşünüyorsunuz? Bu bağlamda neler yapılmasını beklersiniz veya önerirsiniz?

7.
Bakanlıklar, hükümet, devlet katında bu dönemde tiyatrolara yönelik alınan önlemler veya uygulamalar konusunda ne düşünüyorsunuz? Yeterli görüyor musunuz? Somut olarak neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Önerileriniz nelerdir?

Genco Erkal, Dostlar Tiyatrosu, Yönetmen, Oyuncu
Kültür Bakanlığı özel tiyatrolara verdiği toplam destek miktarını az biraz arttırdı ama sözünü ettiğim koşullar nedeniyle bu para hiçbir işe yaramaz. Kaldı ki devlet bizim gibi muhalif tiyatrolara Gezi olaylarından beri beş kuruş yardım yapmaz, devlete ait salonları parasıyla bile kiralamaz, üniversitelere de salon vermeyin diye baskı yapar. Devletten hiç umut yok.

Nazan Kesal, Tiyatro Poyraz, Oyuncu
Salgının başladığı günlerde kurulan “Tiyatromuz Yaşasın Kollektifi”nin destekçilerinden biriydim. Acil yapılması gerekenleri sıraladıkları, benim de imzacısı olduğum taleplerdi bunlar ve hâlâ karşılanmadı.
– Kamusal Tiyatrolar KDV, Gelir Vergisi, Stopaj gibi vergilerden muaf tutulmalı, mevcut borçlarla ilgili düzenlemeler yapılmalıdır,
– Elektrik, doğalgaz, su gibi faturalar 2021 Ocak ayına kadar dondurulmalıdır. Sonrası için de indirim uygulanabilecek bir düzenleme yapılmalıdır,
– 2021 Ocak ayına kadar kamusal tiyatroların salon kiraları devlet tarafından karşılanmalıdır.

Nitelikli Tiyatrolar salgın öncesi de zor şartlarda ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Şimdi durum daha da kötü. Avrupa’nın en iyi tiyatroları vergiyi, salon kirasını düşünmüyor. Hangi etkide, estetikte nasıl oyun üreteceğini düşünürken bizler, “Tiyatromuz Yaşasın” diye imza topluyoruz. Çok acı. Çünkü o devletler sanatı toplumun ihtiyacı olarak görüyor ve destekliyor.

Özel Tiyatrolar bu süreçte yalnız bırakıldı. Yoklar ve hiç olmamışlar gibi muamele gördüler. Tiyatronun kârlı-ticari bir iş olduğu yanılgısı içinde olunduğu sürece bu kısırdöngü zorlaşarak sürer gider.

Hakan Altıner, Kedi Sahne Sanatları, Yönetmen, Oyuncu
Henüz, devlet veya belediyeler adına yapılabilecek destekler netleşmedi. Öneriler çok, toplantılar yapıldı, ancak Temmuz 2020 itibarıyla beklemedeyiz.

Mehmet Atay, Çankaya Sahne, Oyuncu
Devlet katında neden ümitsiz olduğumu daha önceki sorularınızda kısmen cevapladım sanırım. Ben henüz katıldım ama yıllardır özel tiyatrolar bir yasa için bas bas bağırıyorlar. Buna hadi uzun sürecek bir çalışma diyelim. Ama Tiyatromuz Yaşasın inisiyatifinin 32.000 imzayı arkasına alarak 7 maddelik bir acil isteği var. Bunu dikkate alsınlar yeter şimdilik.

Kemal Aydoğan, Moda Sahnesi, Yönetmen
Acilen özel tiyatrolara ait vergi sigorta borçlarının silinmesi, ileriye dönük olarak da vergi muafiyeti getirilmesi gerekir. Salonu olan özel tiyatrolara kira desteği, istihdam oranına göre maddi destek sağlanması gerekir. Özellikle salon sahibi olan özel tiyatroların durumlarının fizibilitesinin devlet ve yerel yönetimler tarafından çıkarılması gerekir. Çünkü tiyatro sanatının toplumla olan etkileşimi için bu çalışma şart. Tabii öncelikle “gelişi güzel” bir hali olan kültür sanat politikasızlığından kurtulmak gerekir.

Şevket Çoruh, Baba Sahne, Oyuncu
Önlem mi alındı? Alındıysa benim haberim yok. Benim bildiğim tiyatroların ayakta kalması için özel bir önlem alınmadı. Aktarılan bir kaynaktan bahsediyorsanız, bize o da ulaşmadı. Devlet kurumsal bir varlıktır ve tek işi halkının daha mutlu, daha huzurlu bir hayat yaşamasını sağlamaktır. Bunu yapsın yeter. Ayrıca, ödenekli tiyatroların salonları, olanakları özel tiyatrolara açılabilir, bunun yanında vergi muafiyetleri, düşünülebilir. 

Cüneyt Yalaz, BGST-Tiyatro, Oyuncu, Yazar, Eğitmen
Devletin bu dönemde tiyatrolara desteği kesinlikle yetersiz ve göstermelik. Tiyatrocuların yaşadığı sorunları bırakın tedavi etmeyi, semptom giderici bile olamayacak kadar cılız çözümler. Özel tiyatrolara devlet desteği bir miktar arttırıldı ama bunun tiyatrocuların sorunlarını hafifletmesi mümkün değil. Kültür sanata devlet bütçesinden ayrılan pay gülünç denecek derecede küçük. Üstelik bu küçük payın dağılımı da hayli hakkaniyetsiz. Devlet Tiyatrolarının bütçeden aldığı payla özel tiyatrolara yapılan desteği karşılaştırdığınızda son derece hakkaniyetsiz bir oranla karşılaşıyorsunuz. Ayrıca bu yardımın dağıtımında adil olmayan, tarafgir uygulamalar olduğu, sürecin şeffaflıktan uzak yürüdüğü hepimizin malumu. Diğer bir sorun da tiyatroların ihtiyacı ya da kapasiteleri gözetilmeden, proje bazlı bir biçimde bu dağılımın yapılması. Örneğin salon sahibi olan toplulukların pandemi sürecini çok daha sancılı yaşadıklarını dikkate alarak bir dağılım yapılması gerekir. Bu salonlar hepimizin kullandığı salonlar. Bunlar kapanırsa sadece o salonların sahibi topluluklar değil, hepimiz zarar göreceğiz bu sonuçtan.

Devletin yapabileceği çok basit bir icraat da tiyatrolarda verginin minimize edilmesi olabilir. Yüksek vergi giderleri salonlu, salonsuz bütün toplulukların ortak derdi. Desteklenmesi gereken bir sektörde verginin en üst seviyeden toplanması devletin kültür sanat alanına bakışının da ne kadar olumsuz olduğunun bir göstergesi.

Devlet desteği bir ulufe ya da sadaka gibi değerlendirilmemeli, bu bizim en doğal vatandaşlık hakkımız. Birçok kesim için geçerli bu söylediğim. Yıllardır ödediğimiz vergilerin, yapılan kesintilerin vatandaşa geri dönmesi gerekiyor. Bu dönemde olmayacak da ne zaman olacak bu. Ama devlet harcama tercihlerini farklı yerlere yarar sağlayacak şekilde yapmaya devam ediyor hâlâ. Elde kalan kıt kaynaklar hâlâ sınır ötesi operasyonlara, gereksiz otoban ve inşaat projelerine akıtılıyor. Burada bir tercih var. Devlet belirli kesimlere “siz benim için değerli değilsiniz, makbul vatandaş değilsiniz” diyor. Tiyatrocular da bu kesimlerden biri.

Bu süreçte yerel yönetimlere de çok iş düşüyor aslında ama merkezi hükümet bu yerel yönetimlerin de elini kolunu bağlıyor. Yerelin güçlenmesine olanak sağlamayan, hatta onu zayıflatmaya çalışan bir yönetim mantığı egemen şu anda. Muhalif yerel yönetimlerin de ne kadar tutarlı, sağlıklı bir kültür-sanat politikasına sahip olduğu ayrı bir tartışma konusu elbette.

Devletin neler yapabileceğine dair daha önce söylediklerimin yanı sıra aslında #TiyatromuzYaşasın kampanyası kapsamlı bir yol haritası sunuyor bence.

Cansu Fırıncı, Oyun Sandalı, Oyuncu
Bu süreçte devletin Kültür Bakanlığı tiyatrolara kaynak aktarabilmek için oyunların dijital gösterim haklarını satın alma yoluyla kaynak aktarmaya karar veriyor, aynı devletin Maliye Bakanlığı yapılacak olan bu yardımın yüzde 20’sini gelir vergisi, yüzde 18’ini KDV olmak üzere toplamda yüzde 38’ini geri alacağını söylüyor.

Sezon dışı dönemde salonları açıp ek önlemlerle en az iki buçuk katına çıkacak olan tüm maddi külfeti yüzde 60 kapasiteyle sınırladığı tiyatroların sırtına yıkıyor.

Yapılması gereken ilk şey, hiç vakit kaybetmeksizin imzaya açtığımız metindeki 7 talebin kayıtsız şartsız yerine getirilmesidir. Hemen akabinde tiyatro yasasının çıkarılması için tiyatro örgütleriyle bir araya gelinmesi ve hızlıca yasa tanımının çıkarılmasıdır.

Aynı hızla yeni bir tiyatro sezonu tanımlamasının yapılarak tüm ülkeye yayılacak açıkhava gösterim alanlarının kurulması, tüm teknik ihtiyaçların temin edilmesi, gerekli maddi kaynağın yaratılmasıdır.

Firuze Engin, Tiyatro BeReZe, Oyun Yazarı, Oyuncu
Genel olarak özel sanat girişimlerinin ülke ekonomisinde en görmezden gelinen konu olduğunu düşünüyorum. Hükümet, sanat kurumlarının ekonomik ve kültürel döngüye katkısının ne kadar değerli olduğunu okuyamıyor. Bu okumayı yapmayı gerekli de görmüyor. Üstelik, tam da şu an en doğru zamanken. 4 aydır, tiyatrolar bir kalp çarpıntısı içinde gelecekleri için kaygı duyuyorlar. Ve kaygı duyduğumuz tüm katı gerçekler artık karınlarımıza kadar değmeye başladı. Tiyatrolar devletten bağış ya da bir tür zekat beklemiyor. Hakkımız olanı istiyoruz. Bugüne dek ödediğimiz vergilerin hizmet karşılığını ve ülkenin kültürel gelişimine sunduğumuz katkının maddi manevi değerini bekliyoruz. Şu âna dek getirilen hiçbir uygulama çözüm odaklı değil. “Bir şeyler yapmıyor değiliz” diyebilmek için, Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün bir destek girişimi oldu. Yüzlerce tiyatro başvurduk. Bir gördük ki açıkladıkları destek miktarları çoğu tiyatronun bir aylık kira masrafı, o kadar. Bu tiyatrolarda çalışan insanlar ne olacak? Şirket masraflarımız ne olacak? Çözüm odaklı uygulamalar kurgulayıp işletebilmek için tüm tiyatro örgütleri bu uygulamaların tasarı safhasındayken söz sahibi olmalı.

Ilgın Sönmez, Koma Sahne, Oyuncu, Yönetmen
Devletin tiyatroya mesafesi ve teatral tanımlara, sınıflandırmalara, camiaya kayıtsızlığı bu hükümete has değil. Evvel ezel böyle. Ama tabii pandemi bu döneme denk geldi. Talepler de bu hükümete iletildi. Kültür Bakanı 40 dakikalık Kültür ve Turizm açıklamasının 30 dakikasını turizm, 8 dakikasını kültür ve sanat, 2 dakikasını ise tiyatroya ayıran bir anlayışa sahip. Gerçi şaşıramıyorum, zira müzik sektörü çalışanlarına destek vermek için Demet Akalın konseri vesaire düzenlenen bir sistemin içindeyiz. Devlet öncelikle tiyatro yasasını çıkarmalı. Ve ticari tanımlamalar yapılmalı. Pandemi sürecine yönelik hızır çözümler oluşturulmalı devlet tarafından. Tiyatro yapan insanların bugünü ve yarını düşüncesi hafifletilmeli. Devlet, elindeki büyük sahneleri özel tiyatrolarla paylaşmalı. Yerel yönetimleri de il ve semt tiyatrolarına destek için teşvik etmeli. Prosedürlerin aşıldığı bir sürece ihtiyacımız var. Daha fazla iletişim kurabilmeliyiz. Devletten çekinmeyi reddediyorum. Açıkça konuşabiliriz. Konuşabilmeliyiz de. 1 Temmuz sahneleri açın kararını ve devlet desteği politikasını protesto ediyorum misal. Bunu konuşabilmek de isterim.

Kamer Yıldız Ok, Tiyatro Kalemi, Yazar, Yönetmen
İlk kapatılanlar arasında tiyatrolar vardı. Tiyatrolar ilk zarara uğrayanlar arasındaydı. Ve bu süreci tüm sektörün kademe kademe durdurulması izledi. Tabii tüm virüs yayılmasına karşın üretimi durmayan, durdurulmayan birçok sektörün tehlikeyle çalışmaya devam etmesi ayrı bir konu başlığı. Tümden bir kısıtlama uygulanması, geçici süreliğine tüm sektör emekçilerinin evde kalması gerekirken, bizler kısıtlı sokağa çıkma yasakları yaşayan bir toplumun yarı delileri arasında yer aldık tiyatrocular olarak. Zaten gitmek zorunda bırakıldığımız bir tiyatromuz olmadığından mecburen evde kaldık, hâlâ evde kalmaya devam ediyoruz. Yetersizlik midir yoksa bizlerin yani tiyatrocuların görmezden gelinmesi midir bilinmez, alınan tüm önlemleri sağlık açısından yerine getirebilen, fakat maddi kaygıları her geçen gün büyüyen bir sektörün somut destek görmeyenleriyiz. Görünebilir olmadığımız için bakanlıklar, hükümet ya da devlet tarafından tüm önerilerimiz şu an okunmamakta… yoksa bir kısmımız şu an tacir kimliğimiz ile değil sanat üreticileri olarak bir yasanın yazılması, tiyatro yasasının yürürlüğe girmesi için cebelleşmekteyiz. Pandemi sürecinde güvencesizdik, hazırlıksızdık, işsizdik. Sanat icra eden tüccarlardık. Sahnelerimiz de ticarethaneydi. Hiçbir yasada adımız yoktu. Özel tiyatro icra eden tacirlerdik. İtiraz etmediğimiz tüm bu sanattan yoksun sıfatlar, bizleri şu an tiyatrolarımızda karanlığa sürüklüyor.

Nesrin Uçarlar, Tiyatro Medresesi, Seyyar Sahne, Yazar, Oyuncu
Yakınlarda bizim de başvurduğumuz ve cüzi de olsa pay aldığımız devlet desteği, kritik durumda olan bağımsız oyuncular, küçük tiyatrolar ve taşradaki gruplar için önemliydi ve fakat yeterli değildi elbette, özellikle salon işleten tiyatrolar için. Türkiye’de bağımsız tiyatroların mekân problemi yaşadığı bir gerçek. Tiyatroların mekân ihtiyacını karşılamak için bazı tiyatro grupları büyük riskler alarak tiyatro salonları kurdular. Ama görüldü ki böylesine büyük işler, kamu kaynakları olmadan pek mümkün değil. Sadece mekân sahiplerini değil mekânsız tüm tiyatrocuları da ilgilendiren bu problemle ilgili kamu kaynaklarının harekete geçirilmesi elzem. Pandemi dönemi, bu kronik sorun üzerine düşünmemiz ve daha köklü çözümler üretmemiz için bir fırsat olabilir. Devlet tiyatrolarına ayrılan ödeneğin genel bütçe içindeki oranı, özel tiyatrolara verilen yardımın, devlet tiyatrolarına ayrılan ödeneğe oranına benzer durumda sorunlu. Kısacası devletin tiyatroya ayırdığı ödeneğin önemli bir kısmı özel tiyatrolara ulaşmıyor. Bu sorunun tartışmaya değer pek çok veçhesi var, ama şimdilik somut yapısal öneriler bakımından kısaca şunları söyleyebiliriz belki: Devlet tiyatrolarına ait salonların, prova ve gösteri yapabilmeleri için özel tiyatro gruplarına da açılması ve kadrolu sanatçı anlayışının tamamen terk edilmesi gibi kalıcı ve yapısal öneriler ve sinema için olduğu gibi, oyun başvurularının değerlendirilerek, prodüksiyon destek programları oluşturulması gibi teşvik tedbirleri düşünülebilir.

Nezaket Erden, Tiyatro Hemhal, Oyuncu
Gerçekçi ve makul gelmiyor devletin sunduğu çözümler. Özellikle bağımsız tiyatrolar için daha kapsamlı, gerçekçi çözümler üretilmeli. Öncelikle tiyatro mekânlarının bu süreçte ayakta kalabilmesi için somut bir destek olmalı. Sonrasında oyunlarımızı sınırlı kapasiteyle de olsa maddi bir kayıp yaşamadan, sağlıklı bir ortamda oynayabileceğimiz koşullar sağlamasını bekliyorum.

Pınar Yıldırım, Kadıköy Emek Tiyatrosu, Oyuncu
Biz bağımsız tiyatrolar olarak Mart ayından itibaren benzer çözümleri defalarca ve farklı mecralarda şu maddelerle dile getirdik:
– Ödenekli tiyatroların dışında kalan tiyatroların KDV, gelir vergisi, stopaj vergilerinden muaf tutulması.
– Elektrik, su, doğalgaz gibi giderlerin Ocak 2021 tarihine kadar dondurulması. Sonrasında da indirimli olarak tiyatrolara sağlanması. 2021 Ocak ayına kadar salonu olan özel tiyatroların kira bedellerinin devlet destekleriyle sağlanması.
– Özel tiyatrolarda çalışan personellerin SGK primlerinin ödenmesini 2021 Ocak ayına kadar devlet kurumlarının üstlenmesi.

Tiyatro oyuncu ve emekçilerinin asgari yaşam koşullarının maddi olarak sağlanması. 
Kültür Bakanlığı’nın özel tiyatrolara devlet desteği yönetmeliğinin şartlara uygun olarak düzenlenmesi. (Kültür Bakanlığı bu konuda bazı olumlu düzenlemeler yaptı son dönemde.) 
Zaman kaybetmeden ödenekli tiyatroların dışında kalan tiyatroların faaliyetlerini düzenlemek üzere bir tiyatro yasası yapılmalı. Özel tiyatroların üzerinden “ticari” kuruluş yaftası çıkarılmalı, “özel sanat kuruluşu” tanımı oluşturulmalı. 
Bizler kamu hizmeti veren kuruluşlarız, ticarethane kimliği üzerimizden çekilmeli ve tiyatro yasası çıkmalıdır.

Anayasadaki 64. madde sanatın ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi ve desteklenmesini, 2. maddesi de sosyal devlet olmanın yükümlülüklerinden bahseder. Anayasada bu maddeler ışığında kamusal düzenlemeler oluşturulmalı, detaylandırılmalı ve bu doğrultuda kapsamlı bir Tiyatro Yasası çıkarılmalıdır. Bu yasa da tüm tiyatroların ve mesleklerini icra eden tüm yaratıcı, icracı tiyatro emekçilerinin nitelikli tiyatro yapma, nitelikli oyun üretme koşullarının yaratılması, düzenlenmesi, haklarının korunması ve teminat altına alınması sağlanmalıdır. Sanat alanında kamusal akıl ile üretim yapan tiyatrolara tüm dünyada olduğu gibi özerk bir işleyiş hakkı ve kamu desteği sağlanmalı ve bu yasalarla teminat altına alınmalıdır. Kamu desteği ve özerk bir yapılanma olmadan sanatsal üretim ve nitelikli yaratım özgürce yapılamaz. Kamusal akılla üretim veren tüm tiyatrolar piyasa koşullarına yenik düşmeden desteklenmeli ve korunmalıdır. Bu tanımlar ve tarifler yapılmadan yürütülen sanat alanındaki işleyiş, piyasa koşullarına yenik düşeceğinden sürdürülebilir sağlıklı bir kültür, sanat politikasından ve yapılanmasından bahsedilemez.

Kültür Bakanlığı, her sene tiyatrolar için ayrılan hibenin çoğunu Devlet Tiyatrolarına ayırıyor. Özel tiyatrolar ise bu ödeneklerden yeterince faydalanamıyor.

Yavuz Akkuzu, Amed Şehir Tiyatrosu, Oyuncu
“Dijital kütüphane” dışında tiyatrolara doğrudan bir destek paketi ben bilmiyorum. Bu konu için de bizden örnek verecek olursam; Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü bizim Tartuffe oyunumuzun çekimi, kurgusu, dijitale aktarımı ve oyuncu bedeli karşılında vergisi düşürülmemiş haliyle 11.750 Lira destekte bulunmayı kabul etti. Şimdiye kadar yaklaşık 3,5 yıldır devlete verdiğimiz vergi, stopaj ve SSK primleri toplam ödemelerimizin yaklaşık 15’de 1’i. Bu oran kapitalist devlet anlayışını güzel özetliyor aslında. 1 verip 15 almak.

Devletin bu tutumuna karşı biz tiyatrocular tiyatro yasasındaki “tacir” statüsünün acilen değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu her yerde vurgulamalıyız. İkinci somut, açık ve bazı tiyatro camialarına eleştirellik de içeren önerim ise özel ve devlet tiyatrolarına ayrılan bütçelerin eşitlenmesini gündemimize taşımak.

Yılmaz Sütçü, Oyuncu
Bakanlık ve Devlet bu tarafa bakmamayı seçti, gözlerini bizden kaçırıyor. Yokmuşuz gibi davranıyor. Yüzlerce tiyatro birleşip Tiyatromuz Yaşasın inisiyatifini oluşturdu. Binlerce imza toplandı. Bakanlıktan ses çıkmadı. Göstermelik ve geçici çözümlerle resmen oyalandık.

Devlet sanata ve kültüre acilen yardım elini uzatmalıdır. Taleplerimizi dinlemeli, ihtiyaçlarımızı idrak etmelidir. Kültürün ve sanatın yok olması çok ciddi bir uzuv kaybına yol açacak, hepimiz için geri dönülmez bir çöküşe neden olacaktır. Düşüncesi bile korkunç.

8.
Özellikle Gezi sonrası, bazı tiyatrolara destek ödemelerinde kesintiye gidildi. Bu süreci ve şu anki durumu bu bağlamda nasıl değerlendirirsiniz? Bağımsız tiyatroların Türkiye’deki ekonomik durumlarını nasıl görüyorsunuz?

Söyleşilerin devamı için tıklayınız: T24

Paylaş.

Yanıtla