Sanatta Hak İhlalleri/ Ocak 2021

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber / Sanat Meclisi’nin hazırladığı, Ocak 2021 Sanatta Hak İhlalleri Raporu’nu okurlarımızla paylaşıyoruz.

Yeni yılın ilk ayında salgın hastalığın yarattığı kriz ortamı sanat alanına öldürücü darbeler indirmeye başladı. İşte Ocak 2021’de sanat alanının yaşadığı sıkıntılar:

  • Sokak sanatçısı İzinsiz, Kabataş’taki inşaat alanı çevresinde üzerinde Devrim Erbil tabloları bulunan panellere yaptığı çizimler ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “Devletin egemenlik alametlerini aşağılamak” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla yargılanıyor. Sokak sanatçısı İzinsiz’in, Şubat 2020’de ressam Devrim Erbil’in Kabataş’ta yer alan bir reklam panosunda sergilenen İstanbul resminin üzerine, o dönem medyanın da gündeminde olan “yoksulluk nedeniyle gerçekleşen intiharları” konu alan bir iş yapması üzerine A Haber, Show TV, Akit, Takvim gibi medya medya kuruluşlarında “bir garip provokasyon” gibi başlıklarla haberleştirildikten sonra 5 kişi gözaltına alınmış; İzinsiz ise tutuklanmış ve bir süre Silivri Cezaevi’nde tutulduktan sonra tahliye edilmişti. İzinsiz hakkında bu işten dolayı “Devletin egemenlik alametlerini aşağılama” (TCK 300); daha önce yaptığı Erdoğan’la ilgili grafitiler nedeniyle ise “Zincirleme şekilde alenen cumhurbaşkanına hakaret” (TCK 299) suçlamalarıyla dava açıldı. İzinsiz’in tutuksuz yargılanmasına devam ediliyor. Bir sonraki duruşma 25 Mayıs 2021 tarihinde görülecek.
  • Denizli’nin Çameli İlçesinde tanınmış yerel sanatçısı Alper Çağdaş, pandemi nedeniyle düğünlerde mesleğini icra edemediği için ormanda çalışmaya başladı. Çağdaş, Çameli Orman İşletme Müdürlüğünden ekibi ile aldıkları tomruk işleme işinde hem çalışıyor hem de eğlendiriyor. Çalışma esnasında eline aldığı sazı ve davulu ile çalışma arkadaşlarını coşturuyor.
  • İstanbul’un Kadıköy yakasında müzik çalışmaları yapan müzisyenler karşı karşıya kaldıkları durumdan yakınıyorlar. Korona günlerinden devlet ve hiçbir kurumdan destek göremediklerini anlatan sanatçılar durumlarını şöyle anlatıyorlar; Ümit Taşkıran: ‘Etkilendi’ hafif bir tabir… Yok oldu sanki… Eskiden kenarda köşede bir yerde yapabiliyorduk artık o da yok. Birçok arkadaşım İstanbul’u terk etti, kalanlar sigortalı bir iş bulup çalışıyor. Evde müzik yapmaya devam edenler sıkıldı. Genel olarak birçok kişi bunalıma girdi. Sektörde müzisyen dışında da bir sürü kişi var. Sahne arkası, rodi, tonmaister, hatta mekân sahipleri, orada çalışanlar hepsi bir anda silindi ve nasıl toparlanır bilmiyorum. Devlet bu sektörü yok saydığı için ödenek de çıkarmıyor. Hiçbir bar sahibine “sen durumunu toparlayana, mekânını açana kadar şu kadar teşvik al” demiyor. Müzisyenler zaten sigortalı gözükmüyor. Ne kısa çalışma ödeneği ne de işsizlik maaşı, hiçbir şeyden yararlanamıyorsun.  Bunu bu devletten beklemek de saçma oluyor. Müzisyenlerin çoğu ülkeyi terk etmeyi düşünüyor. Kalanlar aile birikimine güveniyor, sektör değiştiriyor. Çaresiz kalıp intihar eden, intiharın eşiğine gelen çok müzisyen var. Nurullah Evyapan: Bu sektörde yevmiye ile aylık maaş ile ya da çaldığı konser başına ücret alan insanlar var. Birçoğunun başka hiçbir geliri yok belki birikimleri de yok. Bu süreçte hepsi işsiz, parasız kaldı. Üner Demir: Bakanlık 9 ay sonra bir açıklama yaptı. Bunun detayları açıklandı, proje olarak MSG, MÜYORBİR, MESAM ve diğer meslek birlikleri üzerinden proje sunulacakmış. Her birlik kendi projesini yapacak ve 1000’er lira gibi bir para alacak. Görünen o ki tek seferlik yapılacak bir şey ve işin komik kısmı buralara üye olmayan müzisyenler de var. Onlar da Yunus Emre Kültür Merkezi üzerinden ses kaydı atarak projeden faydalanabilecekler. Meslek birlikleri müzisyenlere destek olmak adına bu durumu kabul ettiler ama şöyle bir sıkıntı da var: İstenilen maddeler küçük düşürücü. Anket doldurmak, video göndermek, pandemi dönemi yaşanan sıkıntıları mektup olarak yazmak gibi şeyler isteniyor. Berberlere destek yollayacağınız zaman berberler odası berberlerin saç keserken videosunu ister mi? Müzisyenlere destek için dahi koşul aranıyor. Hem yazık hem de küçük düşürücü. Sosyal medyada konuştuğumuzda birçok arkadaşım bu duruma tepkili ama birçok müzisyen de mecburen bu koşulları sağlayıp para almak isteyecektir. Sema Mesin (Semoke): Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından pandemi süreci boyunca toplamda 2 bin lira destek alabilenlerdenim. Elbette bu miktar benim bir aylık ev kiramı ve faturalarımı bile karşılamak için yeterli olmadı. İstanbul gibi bir şehirde kiracı olan tanıdığım herkes, zaten kazandığı paranın yüzde 80’ini kiraya yatırıyor. Hayat pahalılığına bir de işsizlik eklenince durumun ne kadar içler acısı olduğu ortada. Tek yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Aile geçindiren biri için bu süreci düşünemiyorum bile. İstanbul Büyükşehir Belediyesinden bir kereye mahsus gıda yardımı aldım. Ayrıca içinde 6 yüz TL olan market yardım kartından da faydalandım. Askıda fatura da güzel bir dayanışma örneğiydi. Evimde doğal gaz yok. Bir aylık su faturamı askıya bırakmıştım. Bir günde ödeniverdi. Elektrik faturaları en yükseğiydi aslında. Keşke onlar için de mümkün olabilseydi ama malum. Yakın çevremde kirasını ödeyemediği için evinden ayrılıp şehri terk etmek zorunda olan, geçim sıkıntısı yüzünden ailesi dağılan ve kirasını ödeyebilmek için enstrümanını satıp müziğe veda eden çok sayıda arkadaşım var. Umarım hızlıca bu kara günleri geride bırakırız.
  • Tiyatrocu Ersin Umut Güler, kendi durumundan yakınırken tüm tiyatrocuların yaşadıkların tarif ediyor: Mart ayıyla beraber faaliyetlerimiz durdu. İstanbul, şehir dışı ve yurt dışında toplamda 35 civarı oyunumuz iptal edildi. O günden bu yana geçen sezonlardan devam eden Kürklü Venüs, Joko’nun Doğum Günü, Kapıların Dışında adlı oyunlarımız ve 27 Kasım’da 24. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında dünya prömiyerini yapan, 30 Kasım’da ikinci kez oynayan Gomidas adlı oyunumuzla sadece 7 kez sahneye çıkabildik. Tiyatromuz sekizinci yılına yaklaşırken başta Kültür Bakanlığı olmak üzere bugüne kadar hiçbir şahıs ve kuruluştan tek kuruş maddi destek almadı. Sahne emekçileri olarak borçlanarak yaşamaya çalışıyoruz.
  • Pandemi döneminde ekonomik sıkıntı içerisinde olan müzisyen, müzik emekçileri, yorumcu ve eser sahiplerini kapsayan bir proje planladıklarını ifade eden Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Sanatçıların projeler 30 Aralık’a kadar bakanlığımıza iletilecek ve ocak ayı itibarıyla projede yer alan müzisyen, müzik emekçileri, yorumcu ve eser sahiplerine ödemelerini yapmaya başlayacağız. Seyyanen kişi başı bin lira net ödeme olacak. Toplamda da 20-30 milyon civarında proje bedeli olacak” ifadelerini kullandı. Bakanlığın bu açıklamasına sanatçılar tepki gösterdi. Ayna Grubu’nun solisti Erhan Güleryüz, söz konusu yardım projesinin dilencilik olduğunu söyledi. Güleryüz, “Canım Bakanım, sen bana bir video gönder ben sana 1000 lira göndereyim. Ben 40 yıldır müziğe hizmet ediyorum. Atanmış bir insanın beni dilenci konumuna koymasına izin vermiyorum. Biz toplayıp para gönderelim, zaten halktan para toplamayı biliyorsunuz” Güleryüz, MSG, MESAM, MÜYORBİR’e de “siz nasıl temsilcisiniz” diyerek tepki gösterdi. Yasemin Göksu da Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda Bakanlığın uygulamasına tepki gösterdi, “Yardım için takla atmayacağım… Bugün bağlı olduğumuz meslek birliklerinden mesaj aldık. Sağ olsunlar… Kültür Bakanlığı biz sefil sanatçılara biner lira bağış lütfunda bulunmuş. Sanatçılara destek bunun adı. Ama bu biner lirayı da karşılıksız vermiyor. Görüşmeye giden meslek birliklerimize demişler ki, ihtiyacı olan müzisyen, şarkıcı, bestecilere para veririz ama karşılığında bir proje hazırlayın. Sanırsınız ki her ay bizi paraya boğacaklar. Hayır! bir defaya mahsus 1000 TL. MÜYORBİR de bize mesaj atmış. Demiş ki; ‘Bakanlıkla oturup konuştuk. Para verecekler ama durum böyle böyle… Biz de düşündük, taşındık bir proje tasarladık. Adı ‘İlk Sahne İlk Alkış’. Siz sahneye ilk çıktığınız yer, aldığınız ilk alkış konusunda hissiyatınızı anlatın, yanına da fotoğraf koyun varsa, onları da bize yollayın. Biz bunu bir kitap haline getireceğiz.’ Çok parlak bir proje doğrusu… Şu anki durumumuza, içinden geçtiğimiz pandemi sürecine… her şeye cuk diye oturmuş. Kitaba da basılacak ki, kimler başvurdu, kimler para aldı, onu da herkes bilsin! Hadi arkadaşlar oturun, işsizliği, ödeyemediğiniz faturaları, kiraları, evinize götüremediğiniz ekmeği her şeyi unutun. Deşin hatıralarınızı, geçmişe gidin… Ayıp ya ayıp… Ayıp denen bir şey var. Sanatçınıza destek için gerekçe mi arıyorsunuz? İçinden geçtiğimiz, dünyayı sarmış bir pandemi, dağ gibi işsizlik, yoksulluk, yoksunluk falan olabilir mi  bu destek için bir gerekçe acaba? Proje karşılığı tek sefer 1000 TL desteği protesto ediyorum. İdris Naim Şahin vardı hani bir zamanlar içişleri bakanımızdı. Ziyaret ettiği bir yerde, bakanın geldiğine sevinen bir yurttaşa ‘takla at da sevindiğini görelim’ demişti hani. Yardım için takla atmayacağım. Atmayacağım!”
  • MÜYORBİR (Müzik Yorumcuları Meslek Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Şeşen, ”Müzisyen arkadaşlarım şurada yanılgıya düşüyor. Bizim değerimiz bin lira mı? Hayır, beş bin lira verse beş bin lira mı? Bizim zaten parayla ölçülebilecek bir değerimiz yok. Sanatçının fiyatı olmaz” Kültür ve Turizm Bakanlığı Yunus Emre Enstitüsü, ‘yeni tip koronavirüs ile mücadele sürecinde, müzisyenleri teşvik etmek amacıyla’ proje başlatmıştı. Meslek örgütleri aracılığıyla proje karşılığı başvurulacak destek, bin lira bedelinde. Bin liralık yardım paketiyle ilgili olarak çoğu sanatçı tepki göstermiş ve ‘Siz bana video gönderin ben size bin TL vereyim’ demişti (Ocak ayı içerisinde düşünülen bu tutar, daha sonra genişletildi ve Şubat ile Mart aylarını da kapsayacak şekilde 3 bin TL’ye çıkarıldı). “10 bin lira verselerdi kendimizi sanatçı mı hissedecektik?” diye soran Şeşen özetle şöyle dedi: “Müzisyenler bana göre müziğini sanata dönüştüremiyor. Eğer o zaman biraz örgütlü olabilseydik, bu müzik sektörü bu yardımı çok daha önce alırdı, ama ne yazık ki müzisyenler, ‘örgüt’ lafından, ‘eylem’ lafından korkuyorlar. Çünkü onlar, belki birçoğu ‘Her koyun kendi bacağından asılır’ gibi sözlerle büyütülüyor. Bakanlık ise bağışta bulunamıyor, hibe yapamıyor. Karşılığında hizmet yapmadan ücret ödemesi gerçekleştiremiyor. Bu yüzden proje olarak biz müzisyenlerin sahneye çıktıkları ‘ilk günü’nü, anlatmalarını istedik. Hem böyle bir hatıra olsun hem de dijital arşiv olsun istedik. Belki ileriki dönemde de kitap olur diye düşündük. Projenin adı ‘İlk sahne ilk alkış.’ Müzisyen arkadaşlarım şurada yanılgıya düşüyor. Bizim değerimiz bin lira mı? Hayır, beş bin lira verse beş bin lira mı? Bizim zaten parayla ölçülebilecek bir değerimiz yok. Sanatçının fiyatı olmaz. Bunu bilsinler. 10 bin lira verselerdi kendimizi sanatçı mı hissedecektik? Bin lira yardımı alacağım zaten. İhtiyacım var. Bu ayıp bir şey değil. Bu benim ayıbım değil. Bu, sosyal devlet olmamanın ayıbıdır.”
  • Bursa’da UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Koza Han’da yer döşemeleri sökülüp yerlerine dokuya uygun olmayan Çin mermerlerinin döşenmesi tepkiler üzerine durduruldu. Koza Han’ın avlusundaki mevcut taşların da tarihi olmadığını söyleyen Mimar Seda Özen Bilgili, “Granit küp taşlar da buranın özgün döşemesi değil. İnsanlar o taşları da 600 yıllık sanıyor. Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bir yer. Kaldırımların dikkatli düzenlenmesi gerekiyor. Bunun için kurulan kurumların kâğıt üstünde kalmaması lazım” dedi. Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı Alinur Aktaş, geçtiğimiz günlerde yapılan tahribatla ilgili açıklamasında, avludaki baskı beton uygulamaların sökülüp tarihi dokuya uygun olarak yerine 550 metrekare doğal kırma granit küp taş uygulaması yapılacağını duyurmuştu. Bursa’da geçmiş yıllarda yapılan bazı restorasyon çalışmaları da tartışmalara neden olmuştu. 1326 yılında inşa edilen Alaeddin Bey Camiinin girişinin PVC doğramalarla kapatılması ve camiye bakır kapı takılması, İznik ilçesindeki tarihi Orhan Camii’ne (Ayasofya) restorasyon sırasında monte edilen buzlu cam ve plastik doğrama kapılar, Yerkapı Surları, Balibey Hanı, Bursa Kent Müzesi, İncirli Hamamı gibi tarihi yapıların restorasyon çalışması adı altında orijinal hallerinin bozularak modern yapılara dönüştürülmesi eleştirilmişti.

  • Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Türkiye Dans Sporları Federasyonu 6-12 Mart tarihleri arasında 56 saatlik “bale antrenörlüğü” programı yapılacağını duyurmuştu. Bale Sanatçıları Derneği ise duruma tepki göstererek, “Bale spor değil sanattır”kampanyası başlattı. Kampanyanın başlamasının ardından bir açıklama yapan federasyon ise bale ve modern dans branşları kurslarının ileri bir tarihe ertelendiğini duyurdu.
  • Kültür Bakanlığı, pandemi nedeniyle tiyatrolar için bir dizi destek paketi önerse de bir tiyatroya bağlı olmadan sigortasız çalışan oyunculara ilişkin bir çözüm sunulmadı. Oyuncular Sendikası Genel Sekreteri Sercan Gidişoğlu, 10 aydan bu yana yaptıkları başvurulardan bir sonuç alamadıklarını söyledi. Gidişoğlu, “Verilen desteği sahnelerin giderine ve oradaki çalışanlara böldüğünüz zaman tabii ki yeterli olmuyor. Kültür Bakanlığı’nın açıkladığı rakam, kültür bütçesi için çok düşük. Kültüre daha büyük pay ayrılmalı. Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi bireysel sanatçılara aylık insani gelir desteği sağlanmalı. Biz bir yıla varan süreç boyunca bunu başaramadık. Kanun bireylere destek sağlanmasına izin vermiyor… Ama serbest meslek makbuzu kesiyor, birçok sanatçı ve bu devlete ağır vergiler ödüyor. İşsizlik fonuna destek yapmadığımız için bize destek verilemezmiş! Sayıştay Kültür Bakanlığı’na izin veremiyor. Henüz maalesef zorunluluk haline getirdikleri bir kural yok. Tiyatroda oynayan bir oyuncu bir günde 3-4 farklı işi yapabiliyor. 9.00-18.00 bir yerde çalışan insanlar değiliz biz. O yüzden burada çok daha bütünsel bir politikaya ihtiyaç var” İsmini açıklamak istemeyen sigortasız bir oyuncu, yaşadıklarını “Birçok sanatçı gibi mecburen ben de ek işler yapmak zorunda kalıyordum. Bu işlerin çoğu da pandeminin ilk olarak vurduğu sektörlerin başında gelen hizmet sektörüydü; kafeler, barlar, restoranlar. Onların da kapanmasıyla daha da artan bir ekonomik kaosla karşılaştık” diye anlatıyor. Oyuncu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bazılarımıza gelen bin liralık yardım ise devletin sorumluluğunu bir şekilde üstünden atışının en ucuz bedeli oldu. Kaldığım evde üstüme düşen kira bedeli bin 500 lira iken o bin liranın hesabını varsın yetkililer yapsın… Ama şu sıra ne yaşadığımız konusuna gelirsek; düzensiz beslenme, sürekli belirsizlik halinin tetiklediği buhran ve tabi kocaman bir gelecek kaygısı.” Sigorta meselesinin çözülmesi için tiyatroların elinden geleni yapmaya hazır olduğunu fakat buna uygun bir işleyişin tiyatrolar için ekstra külfet getirmeden sağlanması gerektiğine vurgu yapıyor oyuncu. Sanatın bir ihtiyaç olarak algılanıp algılanmaması ideolojik bir tutum olduğuna vurgu yaparak, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Verildiği söylenen yardımlara baktığımızda bile hem miktarı bakımından hem de dağıtımdaki kayırmacı ya da özensiz ehemlerle bizde özel tiyatronun, dolayısıyla biz sanatçıların devlet nezdinde ne ifade ettiği-etmediği daha açık hale gelmekte.” İsmini açıklamak istemeyen bir diğer sigortasız oyuncu ise tiyatroların kapanması ile geleceğe daha umutsuz baktığını ifade ediyor. Bunun kaynağının ise ekonomik sorunların yanı sıra manevi haz ve isteği barındırdığı için bu mesleği icra edememenin duygusal çöküşü de beraberinde getirdiğini anlatıyor. Bugüne dek seyirci karşısına çok fazla çıkamamış genç kuşak oyuncular olarak hem kendilerini gösterme fırsatlarını belirsiz süreyle kaybettiklerini hem de işsizliğin ve geleceksizliğin manevi yükünün altına girdiklerini söylüyor. Oyuncu, çözüm önerisi olarak ise şunları sunuyor: “Parası olan sanatı yapar’ anlayışından kurtulmak ve kamu kaynaklarından sanatı ve sanatçıyı desteklemek, daha düşük bütçeli özel tiyatroları ekonomik rekabet ortamı içerisine atmadan geliştirmek. Genç oyuncuları tamamen ayrı olarak tiyatro yapmaya ekonomik imkânlarla birlikte teşvik etmek ve emeklerini kamu kaynaklarıyla güvence altına almak.”

Salgın hastalığın sanat etkinliklerine geçtiğimiz yıl getirdiği kısıtlamalar alandaki krizi bir yangına çevirdi. Müzik, tiyatro, dans gibi kitleleri bir araya toplayan etkinliklerinin toptan durması, ardından kafe, bar ve yemekli eğlence yerlerinin de süresiz kapanması, tiyatro dans gösterilerinin durmasına ve alanda çalışan, buradan evine ekmek götüren sanat emekçilerini ölümcül bir uçuruma itti. Geçtiğimiz yılın mart ayından bu yana devlet katından dar bir kesime verilen komik destekler ise hiçbir derde deva olmadı. Yeni yılın ilk ayında sanatın her kesiminden imdat çığlıkları yükseliyor. Ortada henüz bir çözüm yok. Salgın hastalığın bitmesinden başka bir çıkış yolu görünmüyor. Salgın hastalıkla ilgili ise her gün yeni kara haberler yayılıyor. Sanat alanının geniş bir kesimi kafasını adeta kuma sokmuş felaketli sonu bekliyor. Durum ciddiyetini can yakıcı bir halde koruyor.

Paylaş.

Yanıtla