Atilla Cansever: Pandemi Sürecinde Almanya’da Sosyal Devletin ne Olduğunu Gördük

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Ayşegül Karakülhancı’nın Gazete Duvar’da yayınlanan söyleşisini paylaşıyoruz

Sanat yönetmeni ve oyuncu Atilla Cansever, Almanya’daki pandemi sürecini ve sanatçıların neler yaşadıklarını anlattı. Cansever, “Kapama süreci devam etse de yine açıkta kalmayız diyoruz” dedi.

Almanya, korona virüsü salgınında 3. dalganın etkisi altına girdi. Günlerdir sayılar yükseliyor, yoğun bakım üniteleri doluluk nedeniyle alarm veriyor ve kapanma önlemleri devam ediyor.

Başbakan Angela Merkel, pandeminin başında ilk defa halka seslendiğinde, “Bugün, daha önceden alışık olmadığımız bir yöntemle sizlere sesleniyorum. Durum ciddi. Sizler de durumu ciddiye alın” diyerekAlmanya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük sınamayla karşı karşıya olduğunu vurgulamış, “Bu boyutta, birlik içerisinde dayanışma göstermemizin kaçınılmaz olduğu bir zorlukla karşı karşıya kalmamıştık” ifadelerini kullanmıştı.

Hükümet, korona virüsü salgınının ekonomiye, sosyal ve kültürel hayata vereceği zararların sınırlandırılması içinönlemler alırken Merkel, “Tüm yurttaşların, kendilerine düşen sorumluluğu tümüyle kavramaları halinde, bugün karşı karşıya olduğumuz sınamadan başarıyla çıkabileceğimize inanıyorum” demişti. O günden bugüne bir yıl geçti. Almanya’da da zaman zaman sert önlemler alındı, bazen bu önlemler bulaşma sayısında düşüş yaşanınca gevşetildi. Pandeminin başından itibaren iki kez Merkel hükümeti, küçük ve orta işletmecileri veya tek ve serbest çalışan kişileri desteklemek amacıyla ekonomik yardım paketi açıkladı. Almanya hükümeti, ekonomik yardımın finans hacmini 2020’de 10 milyar euro olarak belirledi. İkinci yardım paketi ise 25 milyar euro olarak açıklandı.

Ülkede korona virüsü salgını da, kapanma da devam ediyor. Bu süreçte Almanya’da Türkiyeli olan işletme sahibi olan çok sayıda esnaf, sanatçı da salgının beraberinde getirdiği zor koşullardan etkileniyor. Korona virüsü yardımlarının ne derece etkili olduğunu, Alman hükümetinin bu süreci doğru yönetip yönetmediğini Tiyatro Ulüm’ün kurucusu, sanat yönetmeni ve oyuncu Atilla Cansever ile Gazete Duvar için konuştuk. Cansever, korona virüsü salgınında sanatçıların, tiyatroların nasıl ayakta kaldığını, neler yaşadıklarını anlattı.

Ulüm Tiyatrosu ne zaman kuruldu?

Ulüm Tiyatrosu, 1998 yılında Almanya‘nın Ulm şehrinde kuruldu. Tiyatronun isminde ki “ü” harfi Ulm şehrine Türklerin “ulüm” demesinden kaynaklanıyor. Oyunlarımızı gazeteci Aydın Engin yazıyor. Almanca oynamaya birkaç yıldır başladık. Almanca oynamaya başladığımızdan beri ben de hem Aydın Engin ile birlikte yazmaya başladım hem de onun yazdıklarını Almancaya çevirip, Alman seyircilere uyarlamaya çalışıyorum. Aydın abinin son dönem Cumhuriyet gazetesi davasından dolayı yedi buçuk yıl kesinleşmiş cezası var. Dava Yargıtay’a gitti. Bu nedenle de yurt dışına çıkış yasağı var. Biz de bu süreçte ancak uzaktan birlikte çalışabiliyoruz.

Pandemi, tüm dünyada olduğu gibi Almanya’da da her alandan sanatçıların çalışma hayatını olumsuz etkiledi. Kimi ülkeler pandemiyi sert yaşadıkları için o ülkelerdeki sanatçılar da ekonomik ve üretim açısından zor zamanlar geçirdi veya geçiriyor. Pandeminin üçüncü dalgası Almanya’yı etkisi altına aldı ve kapanma uzadı, önlemler sertleşti. Almanya’da tiyatroda bir oyuncu ve sanat yönetmeni olarak bu süreci nasıl geçiriyorsunuz?

İlk olarak 2020’nin Mart ayının ortalarında kapanma başladı. Bizim de en yoğun turne dönemimize denk geldi. Hamburg, Bremen, Landshut gibi birçok şehirde ülkenin güneyinden kuzeyine arka arkaya tüm oyunlarımız anında iptal oldu. Bazı oyunlarımız, pandeminin ne kadar süreceğini anlayamadığımız için iki ay veya üç ay sonraya ertelendi. Sonra görüldü ki süreç uzuyor ve sürekli yeni önlem paketleri açıklanıyor… Bu önlemler açıklandıkça sürekli olarak oyunlarımız iptal oldu. 2020 yazı sonrasında Eylül ayı ortasından itibaren durum düzeldi ve tekrar başladık. Ulm’de belediyenin her yıl yapılan tiyatro festivalinde oyunumuzu oynadık. Fakat oyunumuz pandemi koşullarında sahnelendiği için her koltuk arasına 1,5 m mesafe bırakarak, seyircilerin oyunu maskeyle izlediği, hijyen kurallarına harfi harfine uyarak oynadık. Bunun dışında Rüsselsheim’da Şehir Tiyatrosu’nda bir oyunumuz oldu. 865 kişilik salona sadece 126 kişi aldılar. Landshut’ta Alman sendikalarının düzenlediği bir organizasyonda 500 kişilik salona sadece 70 kişi aldılar. Bu oyunlardan bir iki gün sonra, Ekim ayında enfekte olan kişi sayısı yükselince oyunlarımız yine iptal oldu. O günden bu güne kadar da oyun oynayamadık.

Devlet, tüm sektörlere kapanmadan kaynaklı mali yardımda bulundu. Siz de sanatçı olarak bu yardımlardan yararlanabildiniz mi?

Geçen sene Mart ayında pandemi nedeniyle kapanma başlar başlamaz hemen bir hafta sonra ilk acil yardım paketi devreye girdi ve hemen bakanlıktan haber geldi. Tiyatromuz, Ulm belediyesinin desteklediği bir tiyatro olduğu için oradan zaten bir proje desteğimiz var. Ama onun dışında oyunlarımız iptal olduğu için, tiyatrodan kazandığımız bütün gelirler ortadan kalkmış oldu. Sadece belediyeden aldığımız yardımla tüm giderleri karşılamamıza imkân yok. O nedenle ilk yardımdan biz de faydalandık. Bizim gibi tüm küçük işletmelere dokuz bin euro yardımda bulundular. Yardımın arkasından da iş ve işçi bulma kurumundan kısa dönem çalışma ödeneği devreye girdi. Maaşların yüzde yetmişe yakın bir kısmı bu kurum tarafından karşılandı. Pandemi bitmeyip, vaka sayıları da yükselmeye devam edince, yeni önlem paketleri devreye girdi.

Ne zaman Angela Merkel, eyalet başbakanlarıyla toplantı yapsa, toplantı biter bitmez hemen akabinde Eyalet Kültür Bakanlığı’ndan bize bilgilendirme geliyor. Kısa bir süre içerisinde yeni yardım paketinin açılacağını ve bir hafta sonra başvuru belgelerinin yollanacağını söylüyorlar. Muhasebeci veya mali müşavir aracılığıyla hemen başvuru yapabilirsiniz deniliyor. Biz de onlar aracılığıyla başvurumuzu yapıyoruz. Biz 2020 Mart ayından itibaren Almanya’da ilk olarak gerçek anlamda sosyal devleti gördük, sosyal devleti yaşıyoruz diyebilirim. Açık yüreklilikle söylüyorum, Angela Merkel ve partisine hiç oy vermediğimiz halde birçok arkadaşımızla oturup konuştuğumuzda Merkel’e, bu kadar vicdanlı, bu kadar ahlaklı davranışlarından dolayı şapka çıkardık. Bizim gibi küçük işletme olan tüm tiyatroların, tüm diğer sektörlerdeki işletmelerin de, eğer hiç gelirleri yoksa her ay düzenli ödenmesi gereken giderlerinin yüzde doksanı devlet tarafından karşılanıyor. Ancak belirli bir gelir kazanıyorsa işletmeniz o gelir düşülüp, ona göre hesaplanıp, geri kalan ne lazım geliyorsa o destek yapılıyor. Bu şekilde biz de kimseye muhtaç olmadan bugüne kadar geldik. Bundan sonra nasıl devam eder bilemiyorum ama en azından devlete güvenimiz var. Devam etse de kapanma süreci, yine açıkta kalmayız diyoruz. Devlet daha pandemi sürecinin başında Başbakan nezdinde bu güveni bize verdi. Kendimizi yalnız hissetmiyoruz.

Herhangi bir tiyatroya, kuruma bağlı olmayan sanatçılara devlet nasıl yardım etti?

Tek çalışan oyuncu, ressam, karikatürist artık sanatın hangi dalında üretim yapıyorsa o sanatçılara da ayrıca yardım paketi hazırlandı. İşletmelere yapılan yardım kadar olmasa da onlara da yardım yapılıyor. Alman devleti gerçekten müthiş bir imtihan verdi. Hiç kimseyi açıkta bırakmadı. Ben burada Berlin’de okudum. Üniversitede toplum politikası dersinde sosyal devlet politikası da okudum. Zor bir durumda, bu kadar dayanışma içinde olunacağını gerçekten düşünememiştim. Açıkçası böyle bir destek beklemiyorduk.

Bu süreci siz nasıl atlatıyorsunuz?

İlk başlarda çok ağır gelmedi. Ama olay uzadıkça, belirsizlik arttıkça moralimiz de olumsuz etkileniyor. Bizim yine de çok şükür bir işimiz var. Hiç olmazsa provalarımızı belirli şartlar altında olsa da yapıyoruz. Beş, altı aydır iki kişi, hiç test getirmeden birlikte prova yapabiliyoruz. Hem oynadığımız oyunları unutmamak için hem de yeni planladığımız oyunlar üzerinde ikişer kişilik gruplar halinde çalışabiliyoruz. Hepimiz birlikte prova yapacak olursak, herkesin negatif olduğuna dair test sonucu getirmesi gerekiyor. Ama çevremizdeki tanıdıklardan hiç işe gidemeyen, sadece evde yaşamak zorunda kalan kişilerden depresyona girenler olduğunu da duyuyoruz.

Bu süreçte online ortamlarda oyunlarını sahneleyen tiyatro grupları veya oyuncular oldu. Siz bunu tercih etmediniz mi?

Kendi aramızda dijital proje tekliflerini konuştuk elbette ama ona pek aklımız yatmadı. Biz, komedi oynuyoruz. Tiyatroda seyirci zaten çok önemli bir enstrüman, yani işimizin olmazsa olmazı ama komedi oyunlarında daha da çok seyirciye ihtiyaç var. Komedi, matematiksel yapısı olan bir oyun tarzıdır. Es’ler, kahkaha ve alkışların araya girmesi lazım. Düz oynarsanız kimseyi güldüremezsiniz. Bunu sit-comlarda olduğu gibi kahkaha makinesiyle falan yapmamız lazım, onu da yaptık biz. Kanal D’ye on yıl önce on beş bölümlük bir sit-com çekmiştik. Seyirci olmadığı için, tiyatroyla karşılaştırdığınızda pek tatsız tuzsuz bir şey olduğunu biliyoruz. Onun için bu işe hiç girmedik. Bir de repertuarımızda olan tüm oyunları hala oynuyoruz. Şimdi dijital ortama yüklersek şifreyi falan kırıp yayınlayabiliyorlar. Oyunlarımız bu biçimde yayılırsa bu kez salgın bittiğinde nasıl oynayacağız diye endişe ediyoruz. Ulm’de pandemiden bu yana ilk defa Perşembe akşamı insidanz değeri iki yüzün üstüne çıktı. Ama bu rakam İstanbul’da 804, yani feci durumda İstanbul. Bütün ailem, akrabalarım herkes İstanbul’da çok endişe ediyoruz. Baden Württemberg eyaletinde 164 insidanz değeri var ve bu nedenle pazartesi günü ek önlemler açıklanacak. İstanbul’da durum çok daha ciddi ama alınan ekstra önlem falan yok.

Ama önlemlerin her eyalette farklılık göstermesi veya ülke çapında alınan ortak önlemler kafaları karıştırıyor diye eleştirenler, hatta protesto edenler de oldu.

Bu duruma bizim hiç kafamız karışmadı. Eyalet Kültür Bakanlığı’ndan alınan önlemler bize bildiriliyor, biz de onlara uyuyoruz. Burada da gösteri yapıyorlar. Geçen hafta Ulm’de pandemi önlemlerine karşı olan bin 500 kişi eylem yaptı. Bunu çok saçma buluyoruz. Bir de bu eylemlerde Almanya’nın aşırı sağcı partisi AfD’nin etkisi olduğunu da biliyoruz. Almanya’daki kurumlar arasında bu konuda yapılan tartışmaların yerinde olduğunu da biliyoruz. Burada demokratik bir süreç işliyor. Keşke Türkiye’de de böyle olsa. Tüm eyalet başbakanları, şansölye, federal sağlık bakanı falan hepsi oturup karşılıklı tartışıp, kararları öyle alıyorlar. Görüş ayrılıkları da yaşıyorlar ama yine de bir uzlaşıya varıyorlar. Kararlar çok demokratik bir ortamda alınıyor.

Türkiye’deki sanatçı arkadaşlarınızla onların durumu hakkında bilgi alıyor musunuz?

Onların durumları maalesef çok kötü, hiç yardım alamıyorlar. Çok zor şartlar altında yaşıyorlar, tiyatrolarını kapatanlar var. Ailelerinin yanlarına dönenler var, ayrı yerlere kira vermemek için evinden çıkıp tiyatrolarında yatanlar var. Çok zor durumdalar. Küçük bir Türk-Alman tiyatrosu olarak Türkiye’deki arkadaşlarımıza maddi olarak da yardım etmeye çalışıyoruz. Bazıları örneğin oyun oynuyorlar, oyun linklerini yolluyorlar. Hemen oyunlarına çok sayıda bilet alıyoruz vs.

Sanatçı olarak gözlemlediğinizde, sizce Türkiye ve Almanya toplumları pandemi sürecini nasıl geçirdiler veya geçiriyorlar? Mesela Türkiye’de yaşlılar çok yıprandı. Bazen linç yaşadılar. Uzaktan eğitim de çok mağdur oldu çocuklar. Belli meslek grupları tamamen güvencesiz ve işsiz kaldı.

Türkiye’deki toplumun oldukça büyük bir kesiminin yöneticilerin çok daha ilerisinde olduğunu, daha fazla şeyi öngördüğünü düşünüyorum. Burada halk sağlığından sorumlu resmi kurum Robert Koch Enstitüsü bazı kararlar alıyor ve hükümet de bu kararlara uymak zorunda kalıyor, keşke Türkiye’de de Türk Tabipler Birliği karar mekanizması içinde olsaydı. Kendi alanında çok başarılı bilim insanımız, profesörümüz, doktorumuz bu sürece bire bir katılamadı. Türkiye’deki Başkanlık sisteminin iflas ettiğinin en güzel örneklerinden biri pandeminin iyi yönetilememesi oldu. Hatırlarsanız burada pandeminin başında başbakan Angela Merkel çıktı ve gerçekleri takır takır söyledi. Halkın şu kadarı bu virüse yakalanacak, şunları şunları yapmamız lazım diye anlattı. Gerçekleri bizden saklamadılar. Halk da buna karşı, durumu anladı ve “Evet demek ki tehlikeli bir süreç var. Sosyal devlet bana yardım ediyor. Beni tek başıma bırakmıyor şimdi benden de koyduğu kurallara uymamı istiyor. Ben de bir vatandaş olarak bu kurallara uymak zorundayım” dedi. Türkiye’de devlet, vatandaşlarına yeterli yardımda bulunamadığı gibi, vatandaşlar da devletin kendilerinden istediği kurallara uymuyor.

Asker uğurlamaları, düğünler devam etti. Çok acayip şeyler oldu. Mesela parti kongreleri yapıldı. Bu nasıl açıklanabilir ki? Türkiye’de de işin ehli işbaşında olsaydı, TTB karar alma mekanizması içine katılsaydı, o zaman eminim ki Türkiye pandemiyi çok daha farklı yaşayacak, atlatacaktı. Bu kadar insan vefat etmeyecekti. Sağlıkçıların Allah yardımcıları olsun, muhteşem iş yapıyorlar.

Paylaş.

Yanıtla