Operaya İlgi Duymayanlar Bile…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Şefik Onat’ın T24’de yayınlanan yazısını paylaşıyoruz

Şu karantina döneminde, -yavaş yavaş kısalsa da- evde kapalıyken, dijital ortamda hayretle seyredilecek bir gösteri var; dikkatinize getirmek isterim

Operaya ilgi duymayanlar bile en azından Mozart’ın “Sihirli Flüt” adlı bir operası olduğunu duymuştur sanırım. Singspiel denilen, dialogların da yer aldığı türdeki “Sihirli Flüt”ün librettosu, hafif, eğlenceli, büyüler-cadılar-periler-canavarlar, iyilik-kötülük, yalan-gerçek, aydınlık-karanlık, cehalet-bilgelik gibi ögeler üzerine kurulu, felsefi mesajlar (bazıları masonik olduğunu iddia eder) taşıyan bir fantezi, bir masal gibi görünür. Halbuki temelinde hem yazarının hem bestecisinin zamanın büyük güçleri “derebeylik” ve “kilise”ye karşı duruşunu yansıtır; zamanın seyircisi olan “halk”ın da verilen mesajları çok iyi algıladığı bilinir. O librettoyu Alman tiyatro yazarı ve oyuncusu Emanuel Schikaneder 1791’de kaleme almıştır; Mozart ise yapayalnız, hasta, sefil, yoksul, yerleşik düzen tarafından reddedildiği döneminde, ölümünden hepi topu iki ay önce bestelemiştir eseri.

Peki… Her zaman yerleşik düzene karşı olduğu bilinen, çok farklı, çağdaş, hatta ürkütücü yorumlarıyla tanınan İngiliz yönetmen Graham Vick, “Sihirli Flüt”ü alıp, günümüzün sosyal ve siyasal yapısı, terör- insan hakları – mülteciler – markaların piyasa hakimiyeti – sonsuz zenginlikler/aç toplumlar – din savaşları gibi ögeler üzerine kurup, fantastik bir gösteriye dönüştürürse ne olur? Bana kalırsa, operaya ilgi duymayanlar bile hayretle seyreder!

Macerata, Orta İtalya’nın doğusunda, Adriyatik Denizi sahillerinden pek uzakta olmayan tarihi bir kent. İlginç özellikleri var. Bunlardan biri Roma İmparatorluğu döneminde, ünlü Roma hamamlarının hemen dışında yer alan ve sferisterio adı verilen spor alanlarından en güzel örneklerinden birine sahip olması.

Romalılar için hamam sefası çok önemli bir sosyalleşme, buluşma fırsatı sağlamasına ilaveten sadece yıkanma değil, arınma ve vücut bakımının yapıldığı, ayrıca bunlara egzersiz ve sporun eklemlendiği bir ortamdı. Vücutların yağlanması ardından sferisterio’da egzersiz yapılır, top oyunları oynanır, güreşe tutuşulurdu. Farklı kıta ve ülkelerdeki kalıntılarda, bu alanların bazılarının dört, bazılarının iki tarafının kolonadlarla çevrilmiş olduğu görülüyor. Bazılarının bir tarafında ise çok yüksek bir duvar bulunuyor.

Macerata kentindeki ünlü sferisterio alanının da bir tarafı 18 metre yükseklikte, 88 metre uzunlukta bir duvarla sınırlanmış; karşısında ise eliptik, uzun, çift katlı, kolonadlı bir yapı yer alıyor.

Devirler değiştikçe bu alanda oynanan oyunlar da değişmiş elbette; ne popülerse ona evrilmiş. 16. yüzyıldan başlayarak gelenekselleşecek pallone col bracciale* oyununun sahası olmuş; derken benzer başka top oyunlarına, boğa güreşlerine, sirklere, onlar da futbola bırakmış yerini. Ara sıra tiyatro oyunları da sahnelenirmiş bu alanda ama ilk kez 1921 yılında bir opera, Verdi’nin “Aida” eseri sunulduğunda pek beğenilmiş, üzerinde çok konuşulmuş, “Aslında burası kentin opera mekânı olarak kullanılmalı!” denmiş.

Aradaki dönemde II. Dünya Savaşı, toparlanma yılları falan derken, ancak doğru dürüst 1967’de başlatılan Sferisterio Opera Festivali bu alana sahip çıkacak; 1980’den itibaren adını Macerata Opera Festivali olarak değiştirecek; bu festival kentin tarihini ve talihini de dönüştürecektir. Kolonadlı katlardaki sütunlar arasına yerleştirilmiş localarıyla dünyanın localara sahip tek açık hava opera mekânıdır Sferisterio di Macerata; arzuya göre 3 bin 500–4 bin 500 arasında değişebilen seyirci kapasitesine sahiptir.

Aşağıda vereceğim link’le şu sıralarda dijital ortamda (farklı dillerde altyazılarla) seyredilebileceğiniz “Sihirli Flüt”, 2018 yılındaki festivalde Arena Sferisterio Derneği, Valencia Kraliçe Sofia Sanat Sarayı ve Birmingham Operası’nın ortak yapımı olarak uluslararası bir kadroyla, İngiliz, İtalyan, Rus, Ukraynalı, Fransız, Alman, İspanyol sanatçılarla sunulmuş. Büyük ustalar hayat vermiş: Yönetmeni yukarıda andığım Graham Vick, koreografı Ron Howell, orkestra şefi Lothar Koenigs, dekor ve kostüm yaratıcısı Stuart Nunn.

Bu satırların yazarı ciddi bir opera dinleyicisidir ama o kadar; sanatçıların performanslarını yorumlamaya kalkışmayacak kadar haddini bilir! Fakat anlatmak istediğim zaten eserin yapımı. İki yandaki 10’ar metrelik kanatları da hesaba katılırsa 60 metre uzunlukta ve 15 metre derinlikteki sahnede ve sağına soluna yerleştirilen mülteci kampı çadırlarıyla sunulan “Sihirli Flüt”, bir masal seyretmek, dinlemek niyetiyle gelen seyircinin suratına 21. yüzyıl gerçeklerini çarpıyor, şaşkınlığa uğratıyor. Bir yorumcu, “Mozart bu operayı hem kendisinin hem de müziğinin yüksek sosyete tarafından reddedildiği, dışlandığı son döneminde bestelemişti. Operanın şimdi Macerata Festivalindeki yorumunu seyredenlerin bir bölümü o dönemde seyrediyor olsalardı mutlaka yuhalarlardı” diyor (nitekim az da olsa bazı akşamlar böyle tepkiler almış Vick’in yorumu) ve ekliyor:

“İnsanların alışkanlıklarından sıyrılıp bu yorumu kabullenmeleri kolay iş değil. Ancak bir kez seyretme imkânları var ve eğleneceğim derken geçirdikleri şok öylesine büyük ki, karmaşık ve zengin söylemini özümseyebilmelerine meydan vermiyor.”

Derdini anlatmak için pek çok simge ve metafor kullanmış Graham Vick; ölüme giden süreci ifade etmek üzere günümüzde idam mahkumlarına giydirilen turuncu tulumdan tutun da, yerleşik düzenin baskıcı gücünü temsilen buldozere ve polise, ekonomik, sosyal/teknolojik ve vicdani güçleri (karanlık ve kötülükler olarak) Avrupa Merkez Bankası (€), Apple şirketi () ve Vatikan (ⴕ) simgeleri ve binalarıyla yansıtmaya kadar, pek çok. Başka bir şey daha yapmış, klasik librettosunu günümüz İtalyancasına çevirtmiş; operayı her yönüyle güncelleştirmiş böylece.

Sahnede Graham Wick ve Ron Howell’in Macerata halkı ve son yıllarda oraya kapağı atmış mülteciler arasından seçtiği 70–80 kişi kalabalıkları oynuyor. Kadın-erkek öğrenciler de var aralarında, banka memurları, öğretmen, çöpçü, gazeteci, sporcu da, kimi şişman, kimi zayıf, uzun ya da kısa, yaşlısı da genci de, kent sınırlarında kurulmuş mülteci kampından getirilenler de. Özellikle hiçbir sahne deneyimi olmayanlar arasından seçilmiş bunlar. Ustalarla 100 saat provadan ve eğitimden sonra kendilerine büyük piyango vurmuş gibi hissediyorlar. Sahnede koşuyor, kavga ediyor, dövizler taşıyarak gösteriler yapıyor, polisle çatışıyor, saldırılarda bulunuyor, sevişiyor, yaşıyor ve ölüyorlar. Sessiz kalabalık onlar, zaman zaman sadece fısıltı halinde sesleri duyuluyor. İşin en ilginç yönü de performanlarının tamamen doğaçlama olması; her gece farklı davranışlar sergileyebiliyorlar. Ustalar temel akışı öğretmiş, kilit noktaları anlatmış, sonra “Yaratın!” demiş. Bunların bazılarının yazdıklarına ya da uzatılan mikrofonlara söylediklerine rastladım araştırırken. “Empatiyle, cesaretle, şevkle, sevecenliğimiz ve yaratıcılığımızla oynuyoruz; daha doğrusu yaşıyoruz, yaşatıyoruz” demiş birisi…

Bugüne kadar dünyada en fazla sahnelenen opera Verdi’nin “La Traviata” eseriymiş istatistiklere göre; peşinden kovalayan, ikinci sıraya yerleşen ise gündemimizdeki “Sihirli Flüt”. Böyle sahnelenmesine pek rastlayamazsınız…

Temmuz 2021 başına kadar şu adresten ücretsiz izleme imkânınız var:

T24

Paylaş.

Yanıtla