Tiyatroda Eleştiri Panelinin Ardından

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bilindiği gibi Mimesis Çeviri Araştırma Dergisi ve Mimesis Sahne Sanatları Portali tarafından 25 Mart Pazar günü “Tiyatroda Eleştiri” başlıklı bir etkinlik gerçekleştirildi. Dünya tiyatrolar günü öncesine denk düşen bu etkinliğin, tiyatromuza emek veren her kesimden insanın gerekli şartlar oluştuğunda kolaylıkla biraraya gelip tiyatromuzun sorunları üzerine,  yapıcı ve birbirlerini anlamaya dönük bir yaklaşım içerisinde tartışabileceklerini çok açık bir biçimde ortaya koyduğunu düşünüyoruz. Bu etkinlikte de açıkça vurgulandığı gibi her kesimden tiyatrocunun eleştiri almaya ihtiyacı var. Eleştirinin olmadığı yerde sanatın da olamayacağı çok açık. Bu anlamda eleştirmen, tıpkı oyuncu, yazar ya da yönetmen gibi tiyatronun vazgeçilmez bir bileşeni olarak görülmek zorunda. Ama öncelikli olarak eleştirmenlerin kendilerini böyle görmeye ihtiyaçları var. Panelde de farklı şekillerde ortaya koyulduğu gibi eleştirmenin hem tiyatro camiasının olabildiğince içinde olması, bu camiaya ait sosyo-politik gözlemlerde bulunması ve belirli bir ortam analizine sahip olması; hem de olabildiğince dışardan bakarak tüm bu ilişkilerden sıyrılabilmesi gerekiyor. Bu ikili tavrın uygun bir denge içinde kurulamaması sorunlara yol açıyor: Tiyatro camiası ve onun özneleriyle aşırı haşır neşir olmak eleştirmenin sanatsal kriterlere dayalı olabildiğince nesnel bir değerlendirme yapmasını engelleyebildiği gibi, nesnel olma uğruna tiyatroyu var eden ve emek veren unsurlarla hiç empati kurmadan aşırı mesafeli bir tavır sergilemek de her şeye kadir mutlak eleştirmen figürünü ortaya çıkarmaktadır. Panele katılan konuşmacıların ve izleyicilerin fikir birliği yaptığı gibi, her iki örnek de tiyatromuzun ihtiyaç duyduğu eleştiri geleneğinin oluşmasına katkı sunmayan, hatta eleştirmenin gerek uygulamacılar gerekse izleyiciler nezdinde prestij kaybetmesine yol açan örnekler. Bu bağlamda eleştiri pratiklerinde diyalog yollarını kapamayan, birbirini anlamaya dönük bir yaklaşımın ağırlık kazanması için verilecek bir mücadeleye ihtiyaç duyulduğu açıktır. Umarız bu ve benzeri etkinlikler bu konuda sergilenen çabalara katkı sunar.

***

Bu mütevazi etkinliğin de açıkça ortaya koyduğu gibi 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü öncesinde tiyatromuzun tüm kesimlerinin ihtiyaç duyduğu şey, ortak akıl oluşturmaya dönük bir çaba. Bu konuda önemli bir eksiklik yaşanmasının bizce en önemli nedeni, geçmişte mücadelesi verilen ama çok kısa sürede rafa kalkan tiyatromuzu bir çatı altında örgütleme girişiminin sonuçsuz kalmasıdır. Böyle bir koordinasyona büyük bir ihtiyaç duyulmasına rağmen (şu anda varolan örgüt, grup ya da bireylerin daha çok kendi tiyatro pratiklerini yaşatmanın mücadelesini verdikleri de göz önüne alınırsa) yakın zamanda böyle bir girişimin yeniden oluşacağına dair bir veri göze çarpmamakta. Tüm bu koşullar altında nerede ve hangi şartlar altında olura olsun sonuçta tiyatronun yaşamasına, hayatta kalmasına katkı sunan herkesin bu özel gününü kutluyoruz. Tüm sorunlara rağmen tiyatro yaşamayı sürdürdüğü sürece ümit de var demektir.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: EDİTÖR

Yanıtla