AKM’ye Dönmeden Bize Huzur Yok

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Opera sanatçısı ve rejisör Aydın Gün’ün öncülüğünde 1960’ta kurulan İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), şu günlerde 50. yıl heyecanı yaşıyor.

Geçtiğimiz cuma günü Kadıköy Süreyya Operası’nda 50. yıl konseri düzenleyen İDOB, sonrası için özel bir program ya da kutlama düşünmüyor. İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan’la 50. yıllarını, İstanbul’da bu yıl ilki yapılan Opera Festivali’ni, bale yarışmasını ve operaya olan ilgiyi konuştuk. Söz döndü dolaştı, artık bir yılan hikayesine dönen ve kimseye yâr olmayan Atatürk Kültür Merkezi’ne geldi.

Bu yıl ilk kez bir opera festivali yapıldı. Nasıldı festival, sonuçları ne oldu?

Uluslararası festival, cesaret isteyen bir şey. Uzun zamandan beri düşünüyorduk. Genel müdürümüz Rengim Gökmen’in verdiği cesaretle hayata geçti. İlk yılında çok büyük katılım beklenmez. Buna rağmen beklentinin üstünde bir başarı oldu. Asıl maharet kurumsal hale getirebilmekte. Dünyanın pek çok yerinde yaz aylarında Bregenz, Bielefeld, Bonn, Stuttgart opera festivalleri yapılır. Türkiye’de bir tek Aspendos’ta var, orada da opera ve bale bir arada. İstanbul’daki sadece opera festivali ve Türkiye’de bir ilk.

Opera Festivali’nin sloganı ‘Opera şehre iniyor’ şeklindeydi, opera halka indi mi gerçekten, bunun arkası gelecek mi?

Slogan öyleydi ama bazı çevrelerce yanlış anlaşıldı. “Opera dağda mıydı da şehre iniyor?” denildi. Sonuçta reklamın kötüsü olmaz. Festivalin görevi operayı daha çok gündeme getirmektir. Amaç da yurtdışındaki festivallerle boy ölçüşebilecek bir program sunarak halkı o tarihler arasında operaya doyurmak.

Opera Türkiye’de hâlâ bir ‘seçkinler sınıfı’ sanatı olarak görülüyor. Bu anlayışı giderecek neler yapıyorsunuz?

Opera başka ülkelerde de tüm halkın izlediği bir sanat değildir. Şimdi biz köylere kasabalara opera götürsek inanın dalga geçerler. Çünkü operanın içinde her şey var; müzik, dans, tiyatro, sinema… Dolayısıyla o karışımın bir tanesinden bile bihaberseniz, bu size operayı çirkin göstermeye yetecektir. Avrupa, gelecekte operaya kim gelecek telaşında ve gençler için temsiller yapıyorlar. Bizim genç bir toplum yapımız var, geliyorlar operaya. Yine de geleceğin opera izleyicisini ve sanatçısını oluşturacak gençler için temsillere önem veriyoruz. Tarihî mekânlarda tarihî operaları oynuyoruz.

Bir de II. İstanbul Uluslararası Bale Yarışması var…

Bale yarışmasının uluslararası yarışmalar birliğiyle ilişkili olarak kendini kanıtlaması mutluluk verici oldu. Şimdiden dünyanın en önemli bale yarışmalarından biri oldu bile.

Avrupa’da opera biletleri biraz daha pahalı. Buna rağmen Türkiye’de operaya talep oldukça az. Bilet fiyatlarının düşük olmasını etkiliyor mu bu arz-talep meselesi?

Dünyanın hiçbir yerinde opera para kazandırmaz. Amaç insanlığa yatırımdır. O yüzden devlet tarafından destekleniyor. Para kazanma düşüncesi sanatın seviyesine zarar verir. Ama bir gün ekonomik bir mantığa oturacak. Bir paket sigara fiyatına opera olmaz. Bu, saygınlığına da zarar veriyor. İnternetten bakıyoruz salon dolu, temsile çıkıyoruz, boş. O gün bir maç varsa, ‘öteki temsile giderim’ diye düşünebiliyor. Ama 200 TL olsa bir arkadaşına verir biletini.

AKM’siz İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti payesini geride bıraktık. 50. yılını kutlayan İstanbul Devlet Opera ve Balesi bu yılı da mekânsız geçirecek gibi görünüyor. Size bırakılsa nereyi isterdiniz?

Opera ve bale sanatları için, görselliği sağlayacak bir fiziki altyapının olduğu sahneler gerekiyor. O devasa dekorları anında kaçırabileceğiniz genişlikte bir mekân. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) bunu başarıyordu. Onun için ‘ağlıyoruz’ şu an. Ama çıkarken çok sevinerek çıktık. Yenilenmiş bir AKM düşüncesi de beni heyecanlandırdı. Maalesef öngörülen süre iyi kullanılamadı. Süreyya Operası’nı zaten kullanıyorduk. Orası da çok güzel ama AKM ile kıyaslanamaz. Bir kere sahnenin etrafı duvarla çevrili ve dekor kaçırma olayı yok. İmkânlar kısıtlı olunca repertuar da ona göre oluyor. Kısaca AKM olmadan bize huzur ve mutluluk olamaz.

Peki, AKM yıkılıp yerine Avrupa’daki devasa örnekleri gibi bir opera binası yapılmasını ister misiniz?

Elbette isterim. Önemli olan şu: Opera binaları şehir dışında olmaz. Yeri tam burası olmalı. Avrupa’da bütün opera evlerini bilirim. Her birinde bizim muazzam camilerimizde olduğu gibi insan kendini küçücük hisseder. İstanbul’da da mimarisi ile insanda estetik bir baskı oluşturan ama sadece içinde opera ve bale yapılan bir bina olmalı. İstanbul’a bir yabancı gözüyle baksam Haydarpaşa Garı’nı görünce, galiba burası opera derdim. Gelgelelim AKM’nin yıkılmasını doğru bulmayanlardanım. Çok basit bir tadilata ihtiyacı vardı. Her eskiyen binayı yıkacak mıyız?

50. yıl için özel olarak düşünülen projeler var mı?

50. yıla ait çok özel bir çalışma yapabileceğimiz koşullarımız yok. Yapabileceğimiz en iyi şey bir konser yapıp, 50 yıl önce ilk eserde görev almış ağabeylerimize ve ablalarımıza bir teşekkür plaketi verip nostaljik bir gece yaşamak. Onu da yaptık… İnşallah AKM’ye bir gün dönersek, on sene sonra 60. yılımızı görkemli bir şekilde kutlarız.

Zaman

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.