Tek Kişilik Commedia Dell’Arte

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber – Bir Commedia Dell’Arte gösterisi -daha doğru söylemek gerekirse- bu komedi geleneği içinde bir varyasyon olarak betimlenen- Kıyıya Oturmanın Böylesi adlı oyun, 23 Aralık 2010 Perşembe akşamı Kumbaracı 50’de sergilendi. Merve Engin’in 12 ayrı Commedia dell’Arte karakterini canlandırarak icra ettiği gösteri, bir solo performans.

Başlamak üzere olan oyuna hazırlık yapan oyuncunun, 12 kişilik kumpanyanın diğer elemanlarının “köprü trafiğine takıldıkları için geç kalacaklarını” öğrenmesi sonucu, tüm gösteriyi tek başına oynamaya karar vermesi ile start alıyor. Commedia dell’Arte geleneği içinde, Commedia Gabriellina stili olarak adlandırılan, tüm karakterlerin tek bir oyuncu tarafından canlandırıldığ stil, Merve Engin’in bir saati aşan, seyirci ile etkileşim içerisinde seyreden icrasıyla keyifli bir seyirliğe dönüşmüş. Kanava, masklar ve süpervizörlüğü Antonio Fava’ya ait olan gösteri önümüzdeki günlerde de devam edecek.

Şans eseri, Antonio Fava’nın da Türkiye’de olduğu ve oyunu izlediği gösterime katılınca, kayıt aletlerimizi Antonio Fava ve Merve Engin’e uzatma ve onlarla sohbet etme fırsatı bulduk.

Antonio Fava, bize süpervizörlüğünü yaptığınız bu çalışmadan biraz bahseder misiniz?

Bu projeyi gerçekleşirmek için Merve ile ortak çalıştık. Bu projeyi şu yüzden hayata geçirdik; ekolümün de temsil ettiği bir geleneğin unutulmuş bir parçasını, Commedia Gabriellina stilini, tekrar kazanmak ve insanlara kazandırmak için. Bu stil, aslında bir oyuncunun tek başına, yani solo performans olarak, tüm oyunu oynamasının olanaklarını araştıran bir çalışma. Geçmişte, 16. Yüzyılda yaşamış bir aktör var; Giovanni Gabriel isimli. Büyük bir kumpanyası var. Normalde bu oyunu tüm kumpanya birlikte oynuyorlar ve her bir karakter ayrı bir aktör ya da aktris tarafından canlandırılıyor. Ama bazen aynı oyunu Gabriel tek başına icra ediyor. Bu gösteri hakkında belli belgelere ulaştım; tekniğini çalışma ve detaylandırma imkanı buldum. Bu oyunda bunu model aldık.

İstanbul’da bir hafta çalıştık. Hikayenin tamamı aşama aşama oluşturuldu. Ben daha sonra İtalya’ya dönmek zorundaydım ama teknolojinin türlü olanaklarından yararlanarak çalışmayı takip ettim.

Bu oyun, icracının olaraklarını sonuna kadar kullanan ve aslında çalışmalarda tamamlanmayan bir oyun. Elbette ortada bir metin var ama metnin son hali, sahnede o gün ya da o akşam oynanan hali. Metin, icra sırasında, büyük ölçüde seyirciyle birlikte şekilleniyor. Gösterinin keyifli yanı da bu sanırım.

Merve modern soytarı tekniklerine başvuruyor; seyirciyle etkileşimin kapılarını açık tutmaya çalışıyor. Ve izlerken şu izlenime kapılıyoruz; “küçük bir kız çocuğu” etrafındaki 10 küsür oyuncakla oynuyor ve onları konuşturuyor. Seyirci de bir kere bu konsepti algılayıp benimsediğinde, naif ve samimi bir üslup doğuyor. Oyuncunun virtüözitesi açısından konuşursak; Merve karakterleri birebir ve ayrıntılandırarak oynamıyor. Karakterlere dair belli ipuçları veriliyor ve gerisi daha serbest bir tarz içinde oynanıyor.

Doğru olan bence bu. Karakter hakkında belli bir bilgiye sahibizdir ve tekniği biliyoruzdur ama kişisel tadımızı ortaya koyarız. Merve kendi kişisel malzemesini ortaya koyuyor bu oyunda ve bu çok insani. Birebir oynamaktansa, kişisel lezzeti ortaya koymak daha doğru. Komedyada teknik bilirsiniz ama karakterin insani yanını ortaya koymak için tekniği unutmanız gerekir, çünkü seyirci karakterin insani yanını seyreder, tekniği değil. Teknik sizin profeyonel işinizdir.

Peki Merve, süreç senin açından nasıl işledi, genel hatlarıyla bahsedebilir misin?

Hacettepe 2004 mezunuyum. Geçtiğimiz yıl, Talimhane tiyatrosunda yapımcılık yapıyordum, bir oyunda da oynuyordum. Sekiz oyunun her tür organizasyonu; hangi dekor nerede, hangi oyun hangi saatte, bunların hepsiyle uğraşmak zorlayıcıydı. Bir süre sonra kendimi bir iş kadını gibi hissetmeye başladım. Talimhane’nin çalışanı değil gönüllüsü olmaya karar vedim. Bütün arkadaşlarıma, haydi birlikte bir iş yapalım dedim. “Pazar var mı, nasıl yapacağız, tekstin var mı?” gibi bir sürü cümle ile karşılaşınca en sonunda bunu tek başıma yapmaya karar verdim.

Stil Fava’nın okulundaki stilden hareketle gelişti. Orada bir eğitim sürecine dahil olmuştum. “Tek başıma yapabileceğim, bana en az maliyetle geri dönecek iş bu galiba” dedim. Antonio’yu aradım, aramadım msn’de konuştum, malum her şeyi ucuza getirmeye çalışıyorum. Dedi ki; elimde böyle bir Kanava var. Kanava bu arada oyunun iskeleti oluyor. Tamam dedim. Daha evvelinden elimde olan maskeler vardı. Fava sağolsun olmayanları da getirdi, hediye etti. Ve böyle bir süreç başladı. 1 Ekim’de Türkiye’ye geldi. O sıralar beni Kumabaracı ‘dan Nilgün Kurt aradı, salonun programını yapıyormuş; “27’sine kadar oyunun hazır olur mu?”, diye sordu. Ben “bilmiyorum” dedim. O da “Tamam ben 27’sine oyunu koyuyorum” dedi. Başka şansım yoktu, ama iyi ki öyle yaptım. Çünkü bilirsiniz, herkesin enteresan tepkileri oluyordu. “Ne? Tek kişilik oyun mu?”, “Cesaret ister”, tarzı. Ben oyunu Ankara Festivali’ne yani Kasım sonuna yetiştiririm diye düşünürken, 27 Ekim’i hedefleyince birden yoğunlaştım ve bir baktık oyun çıktı.

Bahsettiğin kanavayı siz etlendirdiniz herhalde?

Sinema dilinde tretman denen iskelet vardır, üzerine senaryo yazılır. Antonio aslında bana o tretmanı verdi. Yani canovacchi – kanava. Belki Fava da bahsetmiştir; Commedia dell’Arte’de önce karakter gelir sonra tekst. Örneğin ilk maddem: “İsabella Lelio’dan bir mektup alır ve Lelio’nun İstanbul’a gitmesi gerektiğini öğrenir” idi. Önce bu kısmı doğaçladık. Bu şekilde aşama aşama oluştu senaryo.

Hayli interaktif bir oyun yapmışsınız …

Konuşabilen bir partnerim olmadığı için seyirci ile etkileşim içinde bir performans kurduk. Fava Commedia dell’arte oyuncusunun “seyirciyi dinleyebilen bir oyuncu olması gerektiğini” söyler. Benim de o türden bir oyuncu olduğumu düşünüyor. Seyircinin ne istediğini algılayabiliyorum. Seyirci hep var ve Commedia dell’Arte için temel. Fava’nın bana öğrettiği en önemli şeyse, hata ile barışık olmak, hatanın farkında olmak ve hatanı seyirciyle paylaşmak.

Aysel Yıldırım / MİMESİS

 

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.