Antik Yunan’dan Bugüne Uzanan Antigone: ‘’Zabel’’

Pinterest LinkedIn Tumblr +

 

Bu yazı, 6. Nilüfer Tiyatro Festivali kapsamında, 9 Nisan Mart-15 Nisan 2018 tarihleri arasında Prof. Dr. Tülin SAĞLAM ve tiyatro eleştirmeni Yavuz PAK’ın moderatörlüğünde düzenlenen ‘Genç Eleştirmenler’ atölyesi kapsamında yazılmıştır. Bir hafta süren atölyeye İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü, Erzurum Atatürk Üniversitesi Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık Bölümü,  Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık ve Dramaturgi ASD, Uludağ Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık ASD, Kocaeli Üniversitesi Dramatik Sanatlar Bölümü öğrencilerinden  toplam altı öğrenci katılmış, atölye kapsamında altı oyun izlenmiş ve değerlendirilmiştir. Atölyenin sonunda öğrenciler tarafından kaleme alınan eleştiri yazılarını, kültür sanat ve tiyatro portalları Hürriyet Kitap Sanat, Tiyatro Dergisi ve Mimesis’te takip edebilirsiniz.

Nehir Dinç

’Ey karanlık mezar! Ey kayaların arasında oyulmuş gelin odas! Ey atalarımın şehri! Dinleyin ölüme giden bu kardeşinizi. Tanrılar hangi kanunu çiğnedim ki ben? Tanrılara karşı vazifemi yaptığım için bana Tanrısız dediler. Fakat ne olursa olsun, eğer Tanrılar böyle uygun görüyorsa ben tahammül edip suçlu olduğumu itiraf ederim fakat, bunlar suçlu iseler, dilerim ki bana haksız yere yaptıklarından bin beterine uğrasınlar!’’ (Antigone- Sofokles)

1878 Üsküdar doğumlu, Ermeni asıllı feminist  yazar Zabel Yeseyan’ın hayat hikayesinden yola çıkarak Aysel Yıldırım ve Duygu Dalyanoğlu tarafından kaleme alınmış olan “Zabel”, Sovyet Ermenistan’ında bir hapishane hücresinden  geçmişe uzanan bir yolculuğu hikaye ediliyor. İstanbul, Anadolu, Paris ve nihayet Sovyet Ermenistan’ında son bulan bu yolculuk, özgürlük ve çağdaş kadın hakları savaşçısı Zabel’in mücadelesini anlatıyor.

Oyun, soğuk ve gri bir hücrede, Zabel’in sorgu komiseriyle karşılaşmasıyla başlıyor. Ermeni milliyetçiliği yapmak ve Fransız casusu olmakla suçlanan Zabel, suçlamaları kabul etmesi için yapılan tüm baskıya rağmen dik duruşundan ödün vermiyor. İlk sorgu bitiminde hayatını anlatmaya başlayarak, kişisel tarihinde bir yolculuğa çıkıyor. Oyun boyunca, sorgu komiserinin hücreden çıkışıyla canlandırılan anılar, Zabel’in müebbet hapis cezasına çaptırılmasına kadar devam ediyor. Kişisel olduğu kadar, toplumsal tarihi de içine alan bu yolculuk, Zabel’in kendi doğumuna tanıklık etmesiyle başlıyor ve ‘’doğum ve ölüm’’ arasında geçen, altmış beş yıllık tarihsel bir sürece tanıklık etmemizi sağlıyor. Daha ilkokul sıralarında, beslenme saatinde zengin bir arkadaşının fakir bir arkadaşının önünde kiraz yemesine isyan eden Zabel, kirazları yere atarak haksızlığa ilk baş kaldırısını gerçekleştiriyor. Ailesine gelen şikayet üzerine,  ’’Ben yapmam gerekeni yaptım, tıpkı Antigone gibi!” diyor.

Zabel’in ilk isyan idolü Antigone’dir. Sofokles’in ünlü oyununda, Antigone’nin kardeşleri Eteokles ile Polyneikes taht kavgasına tutuşurlar ve ikisi de aynı çatışmada hayatlarını kaybederler.  İki kardeşin ölümünden sonra tahta Kreon çıkar ve yurdunu savunan Eteokles’i kahraman ilan ederek O’nun için görkemli bir cenze töreni düzenler. Polyneikes’i ise vatan haini ilan eder ve cenazesinin  gömülmemesini, bedeninin kurda kuşa yem olmasını ister. O’nun için ağlayanları bile cezalandıracağını açıklar. Antigone, doğal bir hakkının iktidar tarafından gasp edilmesine isyan eder ve kardeşinin cesedini toprağa verir. Öfkeden çılgına dönen Kreon ise, ceza olarak onu kayalık yeraltı mahzeninde diri diri ölüme bırakır. Nişanlısı Haimon (Kreon’un oğlu) Antigone’yi kurtarmaya gider ancak O’nun kendisini asmış olduğunu görerek canına kıyar. Bir cesaret ve başkaldırı hikayesi olan Antigone’nin öyküsü Zabel’i derinden etkiler.

Haksızlık karşısında susmayan, iktidara başkaldıran, toplumsal meseleleri ve toplumdaki kadının yerini ele alan bu kahramanı, Zabel’i ergenlik çağında etkileyerek O’nu yazmaya yönlendiren ilk feminist kadın yazar Sırpuhi Düsap izler.

Oyun boyunca Zabel’in insanca yaşam, özgürlük ve kadın haklarına adanmış çileli yaşamından kesitler canlandırılıyor. Geçmişe yapılan yolculuklarda, sahne geçişleri, müzikleri, ışık ve gölgelendirme teknikleri oyuna dinamizm katılıyor. Sorgu hücresinde kullanılan mavi lokal ışık gerilimi çok iyi veriyor.  Anıların canlandırdığı renkli pano, zaman zaman panonun arkasından verilen ışık, gölgeler,  danslar, üst üste konulmuş mobilyaların anılarla birlikte mekana yerleştirilerek tozlu anıların canlandırılması ve sahne tasarımının işlevsel sadeliği oldukça başarılı. Sahilde ergen Zabel ve arkadaşını rahatsız eden gölge karakter haricinde,  hiçbir erkek karakterin oyunda yer almaması oyunun feminist kimliğini güçlendiriyor.

“Zabel”, kadının tarihsel gücünü sergileyen, feminist bakışı merkeze alan bir oyun.  ‘’Kalemin kılıçtan daha keskin ‘’olduğuna inanan, hayatı boyunca karşılaştığı tüm yıkımlara rağmen inandığı yolda dimdik yürüyen, yoksunluklara, zulme, baskıya ve hatta işkenceye direnen bir kadının hikayesi. Bildiği doğrulardan asla şaşmayan, cesur,  direngen ve haksızlıklar karşısında Tanrılara boyun eğmeyen çağdaş bir “Antigone”  hikayesi…

Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık Bölümü ASD, 3. Sınıf Öğrencisi

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Nehir Dinç

Yanıtla