Dünya Yanıyor, Yaşasın Tiyatro!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu’nun sendika63’de yayınlanan yazısının bir kısmını paylaşıyoruz.] Sahneyi, özgürce sanat yapmak için hayatlarını kaybeden sanatçıların cenazelerine bile tahammül edemeyen günümüz Kreonlarına bırakamayız. Sahneyi; “ticaretin gelişmesini isteyen”, “piyasaya huzur getirmek” için her yolu deneyen günümüz Arturo Uilerine bırakamayız.

Hepimiz biliyoruz: Tiyatro gizleneni, görünmeyeni gösterir. Sahnede olanları görürken, olmayanları hayal ederiz. Sahne bomboş olsa bile; oyuna dokunan birçok kişi olduğunu görürüz. Tiyatrocular ve “izleyiciler”in, oyun denilen o uğrakta, seyir hâlinde olduğunu hissederiz. Hep birlikte…

Yazgının bazen kahramanın en “güçlü” özelliği nedeniyle değişebilmesi gibi; tiyatro da güçlü olduğu bu yerlerden yara aldı. Hayal ürünü ilişkileri taşıyan metaların dünyası kapitalizmde, insanlar arasında gezinen, ama “gizemli” başka bir şey, bu dünyanın ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Virüsün kendi başına değil; toplumsal ilişkilere ve iktidar yapılarına göre, yani kapitalizmin doğurduğu eşitsizliğin yansımalarıyla zarar verdiğini gördük. Pandemi sürecinde tiyatro yapma ve geçinme olanaklarımız gitti: mekânlarımız, araçlarımız ve en önemlisi insanlarla buluşmalarımız… İktidarın ilk adımı, tüm emekçi kesimlere yaptığı gibi tiyatroyu gözden çıkarmak oldu. Sermaye kurtarma operasyonları yapılırken; emekçiler olarak biz, açlık ve hastalık kıskacına bırakıldık. İktidarların örgütsüzleştirmek ve parçalamak için her türlü yöntemi denediği halkın farklı kesimlerinin; kriz dönemlerinde nasıl da bir bütün olarak algılandığını ve yok sayıldığını yine hissettik. Aynı yokluğa reva görülen tiyatro da “kendi” var olma mücadelesine başladı.

Tiyatrolar ayakta kalmaya çalışırken, iktidar bu dönemi bir baskı ve ele geçirme süreci olarak örmeye çalışacağının işaretlerini veriyor. Tiyatro emekçilerini “tacir” olarak gören anlayış, tiyatroyu “sektör” olarak kayıt altına almanın, denetleyebilmenin, susturabilmenin ve sermayenin katılaşmış ellerine bırakmanın hesaplarını yapıyor. Pandemi süreciyle eli kolu bağlanmış bir rehine gibi görülerek, tiyatrodan, birkaç yasa maddesine ve belki biraz desteğe karşılık; kendinden kopararak tavizler vermesi bekleniyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın davetiyle 14 ve 20 Mart tarihlerinde yapılan toplantılarda, Tiyatro Kooperatifi ve Oyuncular Sendikası’nın taleplerinin “sadece özel tiyatrolar için değil, diğer sektörler için de olanaksız” olduğunu söyleyen[1], ama sermaye için “normalleşme”yi dayatan iktidar; sınıfsal tavrını net olarak gösteriyor. Tiyatroyu “sektör”[2] olarak görmekte ortaklaşılan bu toplantılardan sonra, 5 Mayıs’ta yapılan düzenlemeyle, “amatör tiyatrolar” ibaresi, özel tiyatro projelerine yapılacak yardımlarla ilgili yönetmelikten silindi. Aynı düzenlemeyle tacir sayılmayanların, vakıfların ve derneklerin yardım alması kaldırılırken özel tiyatroların, bakanlığın sistemine kayıtlı “tacir”ler olması şartı getirildi [3]. 23 Mayıs’ta da özel tiyatroların bu sisteme kayıt işlemleriyle ilgili bir yönetmelik yayımlandı.[4] Elbette, devlet desteklerine ve sponsorlara bel bağlamadan tiyatro yapmaya çalışan ve tiyatroda yeni denemelerin taşıyıcısı olan “amatör”ler için, bu düzenlemenin bir etkisi yok. Ama tiyatronun kapitalist bir alan olarak tanımlanmaya çalışıldığının, iktidarın her türlü denetimine tabi kılınacağının ve bu çember içinde olmayan tiyatrocuların yok sayılacağının veya yok edilmeye çalışılacağının sufleleri bunlar.

“Kadife koltuk”lara oturup dünyanın ve tiyatronun iktidarlar elinde çırpınışını mı izleyeceğiz? Her aşaması beraber örülen tiyatronun yeniden sahnelere dönme mücadelesinde beraber hareket etmekten başka yolumuz yok. Ama meta ilişkilerinin dışında, sermaye ve iktidarın koyduğu sınırların ötesinde düşünmeye ihtiyacımız var. “Sektör” tanımlarını bir kenara koyarak, diğer emekçilerle yürümeye ihtiyacımız var. Tiyatronun “kendi için” çözümü, tiyatroyu bağımlı kılacak yasalarla ve desteklerle değil; diğer emekçilerle buluşmasıyla “olanaklı”. Biz de kültür-sanat üretimi yaptığımız mekânlarımızı, oyun sergilediğimiz sahnelerimizi ve tüm araçlarımızı yitirsek de emekçilerle buluşmaktan vazgeçmeyeceğiz.[5] Tiyatroyu yok etme çabalarına karşı tiyatronun özgürlüğünü ve geleceğe uzanan sözlerini savunmaya devam edeceğiz. Tiyatronun gerçeklik üzerindeki sis perdesini kaldırma gücünü paylaşmayı sürdüreceğiz.

Devamı için tıklayınız

sendika63

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.