Yok Böyle Bir ‘Münasebetsiz’

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Nil Özer(Star Gazete)- Francis Veber tarafından yazılan, Donkişot Tiyatro tarafından sahneye konulan ‘Münasebetsiz’ oyununda Zafer Algöz, Melih Ekener, Kerem Fırtına, Hidayet Erdinç, Seda Akman ve Erkan Pekbay oynuyor.

Olağanüstü performansıyla büyük alkış alan Devlet Tiyatrosu sanatçısı Zafer Algöz,  Münasebetsiz oyunuyla tiyatroya ‘merhaba’ diyen Seda Akman, oyun hakkındaki sorularımızı cevapladı.

– Münasebetsiz’i biraz anlatabilir misiniz?

Münasebetsiz aslında çok eski, vodvil tarzında bir oyun. Fransız yazar daha kalabalık bir kadro ile yıllar öncesinden bunu yazmış, 2000’li yıllarda yeni versiyonunda yazar kadrosunu biraz daha daraltıp daha tempolu bir oyun haline getirmiş. Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy ve karısı Carla Bruni kasabaya ziyarete gelecekler. Kasabada belediye sarayı gibi bir yere geliyorlar, bunların gelecekleri yerin tam karşısında otel var bu otelin yanyana iki odasındaki adamların karmaşık durumları anlatılıyor. Adamın biri, Sarkozy’e suikast için gelmiş, diğeri ise Carla Bruni’nin paparazzi için fotoğraflarını çekmek için gelen fotoğraf muhabiri. Tesadüf 8 yıldır ayrı yaşadığı karısı da aynı kasabada, hem Carla Bruni’nin fotografını çekerim, hem de karımı belki görebilirim diye bir umutla gelmiş. İstediği gibi olmuyor karısından istediği ilgiyi göremeyince intihar etmeye kalkışıyor, bir anda otelde trafik birbirine karışıyor. Bir türlü diğer adam planladığı suikasti yapamıyor. Çünkü hayatına hiç tanımadığı bu münasebetsiz adam giriyor ve planları altüst ediyor.

– Münasebetsiz’in hayatınıza girmesi bir kader. Kadere inanır mısınız?

Zafer Algöz: İnanırım tabii. Benim kadere inancım şöyledir: Allah insanların önüne iki kapı çıkarır. O labirentlerin içinde bir kapıyı açıp diğer kapıyı kapatmakla tercih yapmakla geçer hayatımız. Hep iki seçenek arasında kalırız birine karar veririz, yine iki kapı çıkar karşımıza. Neticede tabii kader denen bir şey var. Ama Allah insanlara akıl ve fikir vermiş. Nasıl olsa her şey alnımızda yazıyor diye kaderimizde ne varsa o olur yerine biraz da insan kendi kaderini kendi belirler diye düşünüyorum.

– Ekip nasıl bir araya geldi? Provalar nasıl geçti?

Zafer Algöz: Provalarımız 1.5 ay kadar sürdü, çok iyi geçti. Bana teklif ettiklerinde Melih Ekener ile oynayacağımı biliyordum. Diğer arkadaşlar için söz sahibi oldum. Sevdiğim, anlaştığım oyuncu arkadaşlarımla beraber olmak istedim. Tiyatro canlı bir performans, bir spor kulübü gibi kollektif olarak yapılan bir iş. Bu alanda herkesin birbiriyle iyi anlaşması gerekir. Arada eğrelti otlarının olmaması gerekir. Dikenlerin olmayacağı bir kulis yaratmak derdimizdi. Kuliste insanlar birbiriyle eğlenirse performansı da etkiler.

– Ünlü bir oyuncumuz ”Akıl sağlığımı tiyatroya borçluyum. Aksi takdirde televizyonla ömür geçmez” demiş. Katılıyor musunuz?

Zafer Algöz: Sonuna kadar katılıyorum. Televizyonculuk mesleğini seçen insan için sadece profesyonel anlamda önemli olan mecra. Para kazanmak amacıyla yapılan bir iş. Tiyatro herkesin yapabileceği bir sanat dalı değil. Zor bir iş. Tiyatronun en güzel tarafı verdiğimiz o emeği performansı 2, 2.5 saat içerisinde dur, kalk, kestik, tekrar yapalım deme şansınız yok. Sahneye bir çıkıyorsunuz, baştan sonuna kadar devam ettiriyorsunuz. Onun dışında sinemada kalıcı yaptığınız bir film 50- 60 yıl sonra tekrar gösterime girebilir öyle bir şansınız var. Televizyon dizisi çekmenin sanatsal bir anlamda değeri yok, yani magazin dergisi çıkarmak gibi bir şey. Yapıyorsunuz çekiyor bitiyor demode oluyor.

Ondan sonraki bölümü çekmek için panik başlıyor.

Devlet Tİyatrosu ve özel tİyatro arasIndakİ Fark nedİr acaba?

Zafer Algöz: Aslında bir farkı yok. Devlet imkanları ile iyi şartlarda sahneye çıkıyorsunuz. Devlet olanakları ile kiracı bile olsanız tutmuş olduğu salon en azından maksimum standartlarda oyun oynayabileceğiniz yerler oluyor. Halka daha ucuza ulşatırıyoruz oyunları, sadece devlet tiyatroları değil özel tiyatrolarında bilet fiyatları Avrupa standartlarına göre altında. Avrupa’da kişi başına ayırdıkları bütçe 100 lira bizde ise kişi başı 10 liradır. Avrupa’ya göre 10 kat daha düşük. Devlet Tiyatroları bu nedenle çok önemli. Türkiye’nin her yerine turne yapan 13 bölgede 800’e yakın oyuncuya sahip. Kültür ordusu diyebiliriz. Ben de bu kültür ordusunu içerisinde yer aldığım için çok gurur duyuyorum. Şu anda Donkişot’la beraber yola çıktık, burada olmaktanda çok memnunum. Sonuçta ben bir oyuncuyum.

Sİzİn oyuncu olma öykünüz nasIl?

Seda Akman: Oyunculuğu ben seçmedim aslında bana geldi, bir müzik kanalında program sunuyordum, reklamlarda oynuyordum, Uğur Yücel Yazı-Tura filmi için benimle görüşmek istemiş. Uğur Yücel gibi usta bir oyuncu ve yönetmenin teklifini hemen kabul ettim. Setin ilk günü benim migrenim var, stresten migrenim başladı, nasıl kayda girdim, ne yaptım çok net hatırlamıyorum hem heyecandan, hem migrende ağrısından. İş bittiğinde Uğur abiye sarıldım, ”Kızım, istiyorsan yürü ama yüreğini hiç bozma bu yeter” dedi.

İlk tİyatro oyununuz, nasIl karar verdİnİz?

Seda Akman: Hiç unutamayacağım bir andır. Sağolsun Zafer aradı, “Louise karekterini senin oynamanı istiyorum. Senin yapacağına inanıyorum” dedi. Çok şaşırdım ben de çok

istedim benim için bambaşka bir heyecan olacağını söyledim. Bu kadar iyi oyuncu arasında sakil olmak hiç istemezsiniz, onlara yetişmek zorundasınız. Karşınızda çok profesyoneller var.  Hem çok iyi bir şey, hem de çok zor. Koşmanız lazım sürekli. Zafer bana o gücü verdi, “Yanındayız sana yardımcı olacağız” dedi. Provalar sırasında çok değişik duygular yaşadım, bir gün kaçsam gitsem ne işim var dedim, bir gün kendimi müthiş hissettim.

Sahneye çIktIĞInIz İlk akŞam duygularInIz nasIldI?

Seda Akman: Sahneye çıkacağım ilk gün hayatımda böyle bir heyecan yaşamadım. Hani bir an ordan kaçmak istresiniz ya öyle bir şey. Dizlerimi hissetmiyordum heyecandan. Yürüyemiyeceğimi hissettim. Ağzımdan hiçbir laf çıkmayacak gibi geldi. Enteresan bir duyguymuş sahneye çıkınca tabii ki herşey değişiyor. Tiyatro sahnesinden seyirciyle buluşmak bambaşka bir şeymiş. Dizi, sinemayla alakası yok. Bugüne kadar tiyatroyu hep özel tutarlardı. Aşık olurlar ya tiyatro ustalarını şimdi daha iyi anlıyorum. Çok başka birşeymiş, başka duygularmış. Tarifi imkansız…

Sİz hep dİk duran, sert bİr kadIn profİlİ çİzİyorsunuz projelerİnİzde…

Seda Akman:  Evet, doğru söylüyorsunuz. Çünkü öyle başladım. Louise karekteri de böyle dik bir kadın. Şimdi yeni bir işe başladık Karakol diye bir dizi, orada bir polisi canlandırıyorum ama bu karekteri biraz yumuşatmaya karar verdim. Daha neşeli, espirili, güler yüzlü bir kadın polis olacak. Aslında günlük hayatımda çok espirili, eğlenceli bir  kişiyim.

Münasebetsİz oyunununda seyİrcİ neler bulacak?

Zafer Algöz: En başta şunu söylemeliyim düzeyli bir komedi bulacaklar. Herkesin zevk alarak seyredeceği bir komedi diyebiliriz. Yaşadığımız bu sıkıntılı günlerde çocuktum babam haberleri seyrederken sinirleniyordu ben babamın yaşına geldim hala sinirleniyor. Sürekli felaket haberleri, hep gerginlik insanın içi stresle dolu. Münasebetsiz oyununda sıkıntılardan, gerginliklerden birbuçuk saat uzaklaşmayı, gülmeyi vaad ediyoruz. Eminim gelen seyircilerimiz çok iyi vakit geçirecektir.

StarGazete

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.