Bir Aile Albümü; Travmatik Yakınlıklar, Ölümcül Mesafeler / Yeni Perform ve “Terk Edilmiş Kıyılar // Negatif Fotoğraflar”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Serpil CANALAN*

Melez Sanat Düşüncesi ile Dijitalleşen Bir Sahne; Yeni Perform

Çağımızın sanat anlayışını belirleyen şey; yaratıcılığa esnek, mümkün   ve çoğul bir ifade alanı sunan “melez” düşünme biçimidir. Elbette salt sanatta değil, sosyal ve pozitif bilimler arasındaki birbirini sınayan zenginleştirici temas, eğitim alanında farklı disiplinlerin bir arada kullanılması hiç kuşkusuz ki düşünce ve üretimi daha güçlü, çok sesli ve daha sağlam bir zeminde yapılandırıyor. Sanatlar arasındaki kesin sınırları ortadan kaldıran, disiplinlerarası etkileşimden bütünleşik bir harmoni çıkaran melezleşme; farklı disiplindeki sanat dallarını sentezleyen, anlamı, biçimi, olguyu ve estetiği; kompleks, çok sesli, doğurgan bir sınırsızlık evreni tahayyülü ile inşa eder. Görme biçim ve perspektiflerini özgür ve sınırsız kılan, okuma ve yapılandırması yerleşik alana sığmayan melez düşünme ve yaratma biçimi, çok sesli yapısından dolayı dinamiktir. 

Dijital olanaklar ve dijital iletişim araçları fotoğraf, resim, video, enstalasyon gibi sanat dallarında uzun bir süredir deneysel üretimlerin ana malzemelerinden biri olarak kullanılmakta. Sınırsız olanaklara sahip dijital mecra ve dijital gelişmelerin bir araç olarak sanatla sentezindeki sonucu; yaratıcı, deneysel, çok yönlü, birçok kavram ve farklı deneyimi bir arada düşünmeyi gerektiren karma pratiklere dönüştürmekte.  Nitekim gündelik olana ait pratikler de dijitalleşmenin sınırsız olanakları ve çok kaynaklı sonuçları üzerinden yaşanılmakta. 

Sanat tarihine bakıldığında arkaik dönemlerden günümüze kadar sanat ve teknoloji kaçınılmaz bir etkileşim içinde olmuştur. Sanat, her koşulda teknolojiyi üretimine ve yaratıcılığına dahil ederek, kendi kimyasına uyum sağlayan bir dönüşümle, teknolojik unsuru başkalaştırmayı bilmiştir. Nitekim özellikle son yüzyılda teknolojik gelişmeler dijitalleşme ile birlikte, toplumsal yapıyı ve kültürü de belirleyen katalizör bir etken olmuştur.  Toplumsal, sosyal ve kültürel olandan bağımsız düşünülemeyecek olan sanatın teknoloji ile ilişkiselliği insanla ilgili olanın değişimine dayanır. Bu çerçevede hem içerik hem de biçimsel olarak sanatın hali hazırda dijital evrenin sonucu olan dijital kültürün ve bu kültürün yeni insanı; “dijital bireye” ulaşma çabası, dijital kültürün dili ve yöntemleri aracılığıyla iletişim kurması ve üretimine bir bilimsel disiplin olarak dijital olanı dahil etmesinde bir beis olmasa gerek.

Pandemi döneminde uzun vadede ekonomik sıkıntılara çözüm getirmek, seyirciden kopmamak ve tiyatroyu sürdürülebilir kılmak adına birçok özel tiyatro, dijital platformlarda oyunlarına ait kayıt ya da çevrimiçi naklen yayınlarla seyirciyle buluştu. Bu yayınlar izleğinde tiyatro alanında gerek uygulayıcılar gerekse de kuramcıların dahil olduğu bir “dijital tiyatro” tartışması yapılmaktaydı.  Bu tartışmalar “dijital tiyatro nedir, ne değildir?” noktasında biraz kavramsal olarak kaygan ve belirsiz bir zeminde yürütüldü. Tiyatronun dijitalleşmesi konusuna dair fikir ayrılıklarının çok net ve bilhassa muhafazakâr bir yaklaşımla karşılanmış olmasının nedeni; sanıyorum biraz da dijital tiyatronun tanımı, uygulama biçimlerine dair yeterli deneyimin, değerlendirmenin ve kesin bir tanımının olmamasıydı. Özellikle yurt dışındaki dijital tiyatro örnekleri ve gelişmeleri düşünecek olursak yapılan tartışmaların, tiyatrodaki dijitalleşme ile konvansiyonel tiyatro anlayışını karşılaştırma gereğinin biraz önyargılı yaklaşımdan ibaret olduğu görülse de bu hesaplaşmanın, kıymetli bir anlama çabası olduğu ve ülkemizdeki dijital tiyatro uygulamaları, teşebbüsleri için düşünsel sağlam bir zemin oluşturacağı kanaatindeyim. İşte tam da bu tartışma zeminin ortasında dijital tiyatro fikrine paniksiz yaklaşan, sözünü ettiğim hesaplaşmayı kurumsal olarak yapmış, dünya tiyatrosunu yakından takip eden yapılanmalardan biri olan Galata Perform, dijital bir sahne kurdu.

Deneysel, alternatif, yenilikçi metin, sahneleme ve atölye üretimleriyle tanıdığımız Galata Perform, bu tiyatro anlayışını yaklaşık bir yıl önce dijital mecraya “Yeni Perform” adıyla taşıdı. Dijital bir sahne olan Yeni Perform; metin, tasarım ve sahnelemede kullandığı dijital olanaklar, disiplinlerarası yaklaşımla melez düşünme yöntemini benimsiyor. Yeni Perform; dijital tiyatro uygulaması bağlamında tiyatronun ontolojik tanımındaki “canlılık, şimdi ve buradalık” kuralını sorgulayan, seyir rejimini yeniden kuran, tiyatronun geleneksel ve klasik yapıdaki ön kabullerini yeniden düşünmeye davet eden, yeni ihtimal ve pratiklerin keşfine kafa yoran bir şiarla üretmekte.

Yeni Perform sahnenin, dijital mecraya özel tasarladığı ve seyirciyle çevrimiçi buluşan oyunlarından biri olan, Ferdi Çetin’in kaleme aldığı, Yeşim Özsoy’un yönettiği “Terk Edilmiş Kıyılar //Negatif Fotoğraflar”; ses tasarımı, video, fotoğraf, dijital animasyon ve sinema gibi farklı sanat disiplinlerini bir arada kullanan, bütünleşik çoğulcu yapısıyla oldukça ilgi çekici bir melez sanat örneği. Terk Edilmiş Kıyılar //Negatif Fotoğraflar; disiplinlerarası etkileşimle sahnenin ifade alanı ve uzamını esneten, seyirci ve seyir alanı arasındaki alışıldık bir arada olma mecburiyetini ihlal ederek, seyir deneyimini “namevcudiyet” ve “mesafe” üzerinden yeniden kuruyor. Yeni bir seyir deneyimi sunan bu projenin, oyunculuk kavramına da bambaşka ihtimallerle farklı ufuklar açtığı muhakkak. 

Metin Olarak; “Terk Edilmiş Kıyılar //Negatif Fotoğraflar”

Ferdi Çetin; özgün, yaratıcı ve derinlikli üslubuyla post-modern anlatı formunda başarılı örnekler veren bir yazar. Terk Edilmiş Kıyılar// Negatif Fotoğraflar oyununu hem metin hem de sahneleme merkezinde okuyabilme konusunda yazarın “Evimizi Böyle Yaktım” adlı ilk öykü kitabının rehberliğinden yararlandığımı söylemeliyim. Bu öykü kitabıyla edindiğim okurluk deneyimi ve bu kitaptan yola çıkarak Çetin’nin yazarlığına ilişkin yaptığım birtakım referans çıkarımların, “Terk Edilmiş Kıyılar// Negatif Fotoğraflar”ı anlama yolculuğuna katkısı büyüktü. 

Ferdi Çetin, öykülerini teatral biçimde de var olabilecek dönüşüme sahip ikinci ya da alt bir form potansiyeli ile tasarlıyor. Yazarın “Sahneleneceğini bilen öyküler” olarak tanımladığı bu özelliği; yazınsal anlatının oluşumunda görsel anlatıya da evrimleşmesini sağlayan bir iç bağ, gizil bir yan aksiyon alanı olarak anlıyorum. Metnin edebi olanla, yazınsal kurmacaya ait bir özde teatral eylemsellik, görsellik ve metaforlarla anlaşacak bir alternatif anlatı yapısının inşası olarak açıkladığım; “Sahneleneceğini bilen öyküler” tanımı kuramsal anlamda bir zihin uğraşına davet ediyor. Edebiyat ve tiyatro arasında çizilmiş keskin sınırın, ki tiyatronun aslında bir edebiyat olarak görüldüğü dönemin yaklaşımını da düşünecek olursak; “Sahneleneceğini bilen öyküler” tanımı iki türün iç içe düşünülmesiyle şimdilerdeki keskin sınırın ortadan kalkması anlamına geliyor. Edebi ve teatral özü aynı form içerisinde paralel ölçüdeki bir iddiayla taşıyan bu yapı; tiyatro ve edebiyatı farklı bir biçimde yeniden yakınlaştırıyor. Tiyatro metni okunmak için değil sahnelenmek içindir, şeklindeki kanı da böylece yıkılmış oluyor. Bu anlamda “Sahneleneceğini bilen öyküler” tanımı, bana kalırsa edebiyat ve tiyatro ilişkisini yeniden düşünmemizi gerektiriyor.

Öte yandan yazarın metinlerinde, düz yazı- nesir (öykü) ve şiir de türsel olarak bir yakınlaşma içinde. Terk Edilmiş Kıyılar// Negatif Fotoğraflar adlı metni, alt alta dizeler şeklinde şiir, yan yana yazıldığında ise bir düz yazı şeklinde okumak mümkün. Biçimsel olarak çoklu bir okuma şansı. Bu açıdan şiir ve öyküyü de birbiri içinde var eden karma ve kendi dışındaki başka bir türde ya da biçimde de yaşayabilen bukalemun bir yapıdan söz edebiliriz.

İmgeler ve imgelerin çağrışımlarıyla düşünen, tasarlayan, anlam arayışının kendisini bir anlama dönüştüren, nesnelerin, kodların, mekanların, kişilerin, görünen ve görünmeyenlerini bu arayışın içinde birbiriyle çarpıştıran, her şey arasında ilişki kurmaya çağıran ve markajına giren her neyse onu tepetaklak bir perspektiften görmeyi deneyen ancak hiçbir perspektife de itaat etmeyen bir tarzı olduğunu düşündüğüm yazarın dili ise; abartısız, sade bir şiirsellikte. Dilin ahengini belirleyen ve biçimleyen şeyin anlamın kendisi olması metni; yormayan, uzaklaştırmayan, içeriğin özünü aşmayan ölçülü bir sese kavuşturuyor.  Dildeki ses ve tını; şiirselliğe özgü rengin peşinde olmaktan ziyade kurmacanın son derece kendi iklimine özel metaforların, kelimelerin ve dizgelerin kendi doğal ve bağımsız var olma halinden kaynaklanıyor. Bu da yazarın dilini özgünleştiriyor. Dil ve dizge; imgelerin, metaforların görselliğini tamamlayan kompozisyonel yapının birer parçası. Dil ve anlam rekabetinin olmadığı bilinçli, kendini tanıyan bir üslup olarak açıklayabileceğim Terk Edilmiş Kıyılar// Negatif Fotoğraflar, metin olarak düşsel bir kabuğun bütünü sarmaladığı, ritmi düşmeyen şiirsel bir monolog ve adeta notalarıyla hikâyeleşen bir müzik yapıtı.

Bir sanat okuru, alımlayıcısı olarak hangi tür sanat olursa olsun, izledikten sonra anlamını, etkisini ve daha da önemlisi uyandırdığı soruları, kaygıları uzun vadede sürdürebilen, çoğaltabilen katmanlı eserlerin bellekle ilişkisinin daha kalıcı olduğunu düşünüyorum. Bu tarz eserler; öğretici, uyarıcı, başkaca konu, bilgi ve kavramlara taşıyıcı, anlamları birbirine bulaştırarak görme biçimlerini zenginleştiren, günümüzü, günümüz insanının kompleks ve arketipsel meselelerini daha derinden düşündürebilme yetkinliğine sahip. Bu açıdan , “Terk Edilmiş Kıyılar// Negatif Fotoğraflar”, tam da bu beklenti ve kanıya önem veren okuru, yüzeyden derine çeken, meselesini parçalı imgelerin çağrışımıyla bütünleyen bir şiir, bir öykü, bir edebiyat ve bir tiyatro eseri.

(Bu inceleme yazısı iki bölümden oluşmaktadır. Bu bölümde; bir dijital sahne olan Yeni Perform’un yapılanmasına, “Terk Edilmiş Kıyılar// Negatif Fotoğraflar” oyun metni ve yazarı Ferdi Çetin’nin yazarlığına değindim. İleriki günlerde yayınlanması planlanan ikinci bölümde ise; söz konusu oyunun tematik evreni ve sahnelenmesine ilişkin analizi yapılacaktır.)

*Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatik Yazarlık Mezunu

Uludağ Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü Master Öğrencisi

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Serpil Canalan

Yanıtla