Sanatın Politik Ekonomisi-I

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Türkiye’de Oyunculuğun Politik Ekonomisi

Sacit Hadi Akdede

A: Politik ekonomi her konuya uygulanabilir mi?

B: Evet hemen hemen her konuya.

A: Her kapıyı açan bir çilingir diyorsunuz…

B: Evet daha iyi benzetme olamazdı gerçekten.

A: Akademisyenliğin politik ekonomisi olur mu?

B: Akademisyenlik hem de mükemmel bir inceleme konusu olur politik ekonomi için.

A: Batılılaşmanın ya da yeni Osmanlılığın politik ekonomisi olur mu peki?

B: “Tadından yenmez” bir konu olur üstelik. Hele Türkiye’de üstü kaymaklı ekmek kadayıfı olur.

Yalnız beni mazur görürseniz, bir yazı yazacağım, ona başlayayım.

A: Hangi konuda yazacaksınız? Politik ekonomi mi?

B: Evet, sanatın politik ekonomisi.

A: Yok artık! Saçmalamayın Allah aşkına! Ekonomi hangi cüretle sanatın yanında yer alıyor! Sanat ekonomi sözcüğüyle bir arada kullanılamayacak kadar yücedir. Biri arşıâlâda diğeri yerin dokuz kat dibinde! Sanat ve ve ekonomi (Iııhhh)

B: Siz sanatçı mısınız?

A: Evet

B: Ne sanatçısı?

A: Oyuncuyum.

B: Şu anda bir proje var mı?

A: Nasıl, anlamadım?

B: Yani oyunculuktan gelir elde ettiğiniz bir proje var mı bugünlerde?

A: Politik ekonomi o konularla da mı ilgili?

B: Evet.  Bu kadar basit (!) konularla da uğraşıyor işte.

A: Birkaç günlük seslendirmeler dışında proje çıkmadı uzun zamandır.

B: Tiyatro alanında başka bir düzenleme olsaydı, belki var olan işlerden bir kısmında da sen olurdun.

A: Şu politik ekonomiyi, lafı çok uzatmadan bir anlatır mısın?

B: Sanatçılar hem anlar hem sezer, işimiz çok kolay olurdu aslında, ama şimdi anlatacak zamanım yok. Bu yazıyı vereyim, yazı bu konu hakkında. Vaktiniz olursa isterseniz bir göz atarsınız.

Politik ekonomi ne iş yapar

Politik ekonomi ücret, üretim faktörü gelirleri, gelir ve servet dağılımı, kâr oranları, sömürü oranları gibi öncelikle yaratılan değerin nasıl bölüşüldüğü ile ilgili konuları inceler.  Politik ekonominin sanatın bir alanı olan oyunculuğa uygulanması ise, oyuncuların emek piyasaları (nerede nasıl çalıştıkları, istihdam koşulları, işsizlik durumları), oyuncuların gelirleri (ya da bazı sanatçılar için elde ettiği rantlar), oyuncuların sisteme (kapitalizme) veya piyasaya entegre olmaları veya ol(a)mamaları, aralarındaki gelir dağılımı farklılıkları ve bu farklılıkların nedenleri gibi konuları inceler.

İmdi oyunculuğun politik ekonomisini incelemeye geçmeden önce, genel olarak üretim ilişkilerine ilişkin birkaç kişisel yargıda bulunalım.  Eğer kapitalizmi bir restorana benzetirsek, kapitalizm bu restoranın ana caddeye bakan cafcaflı, “albenili vitrinine” şöhrete kavuşturduğu sanatçıları, futbolcuları (sporcuları) koyar.  “Albenili vitrini”, TV, Bilgisayar ekranı (netflix, spotify, vb.), magazin basını, ulusal ve uluslararası popüler müzik dünyası, kapitalizmin “öldürücü rekabeti”ni gösteren spor müsabakaları mekânları gibi de düşünebilirsiniz. Albenili vitrinin arkasında, kuytu bir köşede, kapitalizmin soğan kokan mutfağında, patates, soğan doğrayanlar işçiler; garsonluk yapan şık beyaz yakalı idareciler, güzel yemek yapan, yeni buluşları, yeni tatları ortaya çıkaran, aşçılar olarak da mühendisler, doktorlar, bilim insanları, meşhur olmayan diğer sanatçılar ve akademisyenler, vardır.  Çok pahalı restoranda yemek yiyenler de patronun patron arkadaşlarıdır, ama onlar vitrindeki masalara oturmazlar, daha arkalardadırlar, göze batmak istemezler.  Kapitalizm en çok geliri patronlardan sonra, “albenili vitrindeki” şöhretli sanatçılara ve futbolculara verir. Güzel yemekleri üreten ve pişiren mühendisler, bilim adamları ve akademisyenleri, diğer sanatçıları ise “vitrindeki şöhretliler” kadar kazanamaz.  Soğan doğrayanlar ise anca geçinebilirler; o restoranda satılan yemekleri yiyecek paraları yoktur.

Sanatçıların ve futbolcuların hepsi mi şöhret olur? Hayır olamaz. Peki şöhret olan sanatçı ve sporcu şöhret olmayanlardan çok çok daha iyi sanatçı ve daha iyi sporcu mudur? Hayır, ille de çok çok iyidir denemez. Peki neden bazıları şöhret oluyor da bazıları olamıyor? Soruyu şöyle soralım: Aynı yeteneğe (Ölçmek çok zor olsa da) sahip olan iki sanatçı ya da sporcudan biri şöhret olurken diğeri neden olamıyor? İki önemli açıklama var bu soru için. Birincisi şans faktörü (doğru zamanda tesadüfen doğru yerde olmak) ve ikincisi de “bağlantılar” (ana, baba torpili ya da ana veya babadan miras kalan şöhret, dernek-vakıf, kulüp-loca desteği, tarikat-cemaat desteği, etnik-dini-mezhepsel-hemşeri desteği, siyasi destek, etkili kişilerle yakın ilişkiler, vb).  Şöhret olma yolunun önemli bir kısmı bu “bağlantılardan” (connections) geçiyor.

“Canım şöhret olmanın ne sakıncası var ki, halk şöhretli sanatçılar veya sporcular hakkında konuştukça onlar hakkında dedikodu yaptıkça mutlu olur, günü renklenir, mutlu insanların olduğu toplumda da toplumsal refah artar.  Diğer bir deyişle, şöhretliler toplumsal refahı arttırır. Kıskançlık yapmanın alemi yok!” gibi bir cümleye politik ekonominin, özellikle de heterodoks politik ekonominin (Marksist politik ekonomiyi kapsar) söyleyeceği birkaç “lafı” vardır. Bu “laflardan” biri, ikisi hakkında aşağıda kısaca söz edilmiştir.

İlk olarak, biraz önce de vurgulandığı gibi, kapitalizm vitrine şöhretli sanatçıları ve futbolcuları (sporcuları) koyar. Bunlar “rızanın inşası”nı sürdürürler (manufacturing consent). Rızanın inşası, “Sistem (kapitalizm) iyidir, hatta kapitalizm senin için en iyi sistemdir, sen de çok çalış senin de olur, sen de günün birinde şöhretli ve zengin biri olabilirsin” demektir.

İkinci olarak, şöhretlilerin olduğu dünyada, sanatçılar ve sporcular arasında gelir çok dengesiz dağılmaktadır. Dünyadaki meslekler arasında gelirin en dengesiz dağıldığı üç meslek grubu müzisyenler, oyuncular ve futbolculardır.  Bu meslek gruplarında “kazanan parsayı toplar” (winner takes all) durumu vardır. Aslında kazanan parsayı toplar durumu ekonominin hemen hemen her sektöründe görülmeye başlamıştır. Bununla beraber en çok görülen alan sanat, eğlence ve spor, özellikle futbol alanlarıdır. Kazanan parsayı toplar demek çok az sayıdaki şöhretli sanatçı ya da futbolcunun sektörde yaratılan gelirin çok büyük bir kısmını alması, geriye kalan çok sayıdaki sanatçının da geriye kalan çok az geliri kendi aralarında paylaşması demektir.  Şöhretli sanatçı ile şöhretli olmayan sanatçının arasındaki olası sanatsal yetenek farkının gerektireceğinden daha fazla bir kazanç/gelir/rant farkı vardır. Bu duruma “kazanan parsayı toplar” durumu denir.  Şöyle düşünün iki yetenekli oyuncudan, biri çok meşhur, diğeri değilse, meşhur olan muhtemelen meşhur olmayanın 100 katı ve hatta daha fazla gelir elde ediyordur. Bunun yanında, meşhur olanın yeteneği (Objektif olarak ölçmek mümkün olmasa da) meşhur olmayandan 100 kat daha fazla değildir. Aynı durum sporda ve diğer sanat dalları arasında da geçerlidir. Çok büyük bir takımda oynayan bir futbolcu ile profesyonel olan ama bir ilçe futbol takımında oynayan çok iyi bir futbolcu arasındaki gelir farkı çok fazla olmasına karşın, yetenek farkı çok büyük olmayabilir.  Burada bir rant söz konusu olmaktadır çünkü yeteneğin gerektirdiğinden daha fazla gelir elde edilmektedir.

Kazanan (Meşhurlar) parsayı toplar

“Kazanan parsayı toplar” durumunun ortaya çıkabilmesi için, öncelikle ilgili sektörde ölçek ekonomisi (scale economies) durumu olmalıdır. “Ölçek ekonomisinin” buradaki anlamı, izleyici sayısının çok olması demektir. Örneğin opera sanatçılarının kendi aralarındaki gelir dağılımı, oyuncuların kendi arasındaki gelir dağılımından daha dengelidir çünkü opera alanındaki ölçek ekonomisi sinema ya da tiyatro kadar değildir; sinema ve tiyatro seyirci sayısı opera seyirci sayısından çok fazladır.  Aynı şekilde popüler müzik sanatçıları arasındaki gelir dağılımı, orkestra şeflerinin kendi aralarındaki gelir dağılımından daha bozuktur. Orkestra şefleri genellikle birbirlerine yakın gelir elde ederler, buna karşılık popüler müzik şarkıcılarının kendi aralarındaki gelir dağılımı ise çok bozuktur: Şöhretliler parsayı toplar. Aşağıda Amerika’da popüler müzik şarkıcılarının gelir dağılımına ilişkin bir grafik verilmiştir.

En fazla kazanan yüzde 1’lik gruptaki popüler müzik sanatçılarının toplam gelirden aldıkları pay 1982 yılından 2017 yılına kadar sürekli artmıştır. 2017 yılından yaratılan gelirin yüzde 60’ı civarında gelir elde etmişlerdir. En fazla kazanan yüzde 5’lik grubun içindeki sanatçılar ise, yani yüz sanatçının en çok kazanan beşi, toplam gelirin yüzde 85’ine yakın bir geliri elde etmektedirler. Geriye kalan yüz sanatçının 95’i ise, gelirin geriye kalan yüzde 15’ini kendi aralarında paylaşmaktadırlar.  Ayrıca, en fazla kazanan gruba girince sadece popüler şarkıcılıktan değil, reklamdan, TV’den vb. de gelir elde edilmektedir. Bu tür gelirler aşağıdaki grafikte yoktur.  En fazla kazanan yüzde 1’lik, yüzde 5’lik sanatçı grubunda olanlar çok para kazanıyor mu ki diye sorulabilir. Bu gruptaki sanatçılar, iktisadi hayatta profesyoneller diye adlandırılan meslek grubunun içinde en çok kazanan kesimi oluşturmaktadır.  Örneğin, Michael Jackson’ın ölmeden önce kazancının az mı çok mu olduğuna okuyucular karar versin. Şu anda mirasçıları da 70 yıl belli bir telif geliri elde edeceklerdir. Diğer bir deyişle hem sağken hem de öldükten sonra da 70 yıl bir gelir elde ediliyor.  Özellikle müzikte (depolanan ve gelecek zamanda gösterilmesi, kayıttan da olsa icrası mümkün olan sanatlarda), meşhur sanatçıların “hem ölüsü hem dirisi” parsayı toplamaya devam eder; yenilerin ortaya çıkmasına bir dereceye kadar engel olabilir. Böyle bir durum, heykel, resim, tiyatroda söz konusu değildir çünkü tiyatro depolanamayan, gelecekte gösterilemeyen bir sanat dalıdır. Resim ve heykel ise sanatçı tarafından satıldıktan sonra artık alıcının özel malı olmuştur.

En fazla kazanan (Top Performers) sanatçıların bilet satış gelirlerinin toplam gelir içindeki payları

Kaynak: Krueger, Rockonomics, 2019

Aşağıdaki grafikte ise, hangi sanatçının kaç defa dinlendiğine ilişkin bilgi var.  Reytingde birinci olan sanatçı (drake) 6 milyardan daha fazla dinlemiş.  Reytingi 2500’üncü sırada gelen BigSmo grubu ise 25 milyon defa dinlenmiş. Bunlar aslında çok dinlenenler grubundaki sanatçılar.  Yılda 10000 defa dinlenen sanatçı acaba reytingde kaçıncı sırada ve ne kadar para kazanıyor? Grafikten görüldüğü gibi, konveks eğrinin çok hızlı bir şekilde aşağı düşmesi söz konusu. Bu dağılım gelirin de aynı derecede aşağı düşmesine işaret etmektedir. Diğer bir deyişle, ilk sıralardaki reytingleri yüksek sanatçılar çok fazla gelir elde ederken, binlerce sanatçı sanatlarının dışında başka işlerde çalışmak zorunda kalmaktadır.  Bu durum da kazanan parsayı toplara bir örnektir.

Streaming (Milyar)

Sanatçı reytingi

Kaynak:  Krueger, Rockonomics, 2019.

Kapitalist sistem içinde, kazanan parsayı toplar durumunun önüne geçilebilir mi? Maalesef geçilemez. Kapitalist sistem içinde, çeşitli vergi uygulamaları ile bazı önlemler alınabilir. Bu konuları ve oyunculuk alanının politik ekonomi açısından daha ayrıntılı incelenmesini bir sonraki yazıya bırakalım.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Sacit Hadi Akdede

Yanıtla