Sanatın Politik Ekonomisi-II / Türkiye’de Oyunculuğun Politik Ekonomisi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Sacit Hadi Akdede

Bu yazı İktisat ve Toplum Dergisi, Sayı 142’de de yayımlanacak.

Giriş

Bu konudaki bir önceki yazıda genel olarak sanat alanının politik ekonomi açısından nasıl incelenebileceğine ilişkin, çok ayrıntıya girmeyen, bir başlangıç yapmış, o yazıda politik ekonomi alanının önemli bir konusu olan gelir dağılımı meselesini sanat alanını aklımızda tutarak incelemiştik.  Çeşitli üretim faktörlerinin (emek, sermaye) hem kendi aralarında hem de kendi içlerinde üretimden aldıkları payları karşılaştırmak, bu alanda hem bilgi birikimimizi arttırmak hem de iktisadi hayatı etkileme gücüne sahip olan toplumsal karar alıcılara bir fikir vermek bakımından önemlidir. Bu yazıda oyunculuk mesleğinin ya da sanatının politik ekonomisine ilişkin bazı noktaları ele alacağız. Oyuncuların oyunculuk mesleğini icra ettikleri üretim alanlarında, bu üretimden dolayı yaratılan toplam gelirden ne kadar pay aldıkları konusu hem oyuncuların kendi aralarındaki gelir dağılımı hem de sermaye sahibinin elde ettiği gelir bakımından oldukça önemli araştırma alanları yaratır. Bu yazıda bu tartışma alanlarının birkaçına ilişkin daha yakından bakacağız.

Öncelikle oyunculuk mesleğinin tanımı ile başlayalım. Aktör ya da oyuncu, Türkiye’de hiçbir mevzuatta bildiğim kadarıyla tanımlanmamıştır. Amerika’da çalışma istatistiklerine göre (Bureau of Labor Statistics) aktör şöyle tanımlanmıştır: Aktör sahnede, televizyonda, radyoda, videoda veya film yapımlarında ya da eğlence, bilgi veya eğitim ve öğretim için diğer ortamlarda rol yapabilir, oynayabilir, çeşitli durumları canlandırabilir.  Seyirciyi eğlendirmek veya bilgilendirmek için ciddi veya komik rollerde oynayabilir, jest ve vücut hareketi ile karakteri veya rolü yorumlayabilir. Dans edebilir ve şarkı söyleyebilir (Bu son ikisi aktör olmak için şart değildir).

Aktörlüğün bu tanımı eğer aktörler/oyuncular tarafından da kabul ediliyorsa, mesleğin tanımlanmasından sonra, onun iktisat biliminin araçları ile incelenmesine geçebiliriz.

Bu konu niye önemli olsun ki?

Bu konu kültür ve sanat ekonomisi açısından istihdam koşulları, sözleşme biçimleri, gelir dağılımı ve aynı zamanda da devletin sanatı ve sanatçıyı destekleme modellerini daha iyi anlamamız bakımından önemlidir. Oyunculuğun politik ekonomisi olarak alt başlık attığımız bu alanı öncelikle, tanımı yukarıda yapılan aktörlerin (Oyunculuk ile aktörlük bu yazıda birbirinin yerine kullanılacaktır) öncelikli çalışma biçimlerine ve alanlarına bakarak ayrıntılandıralım.  Bu ayrıntıya girmeden önce, sadece oyuncuların değil, hemen hemen bütün sanatçıların, hayatlarının bazı dönemlerinde ya da çoğu kısmında geçinebilmek, hayatlarını sürdürebilmek için ikinci, hatta üçüncü işlerde çalıştığını vurgulamak gerekir. Kültür ve sanat ekonomisinin çok iyi bilinen bir olgusu, sanatçıların halkın ortalama eğitim seviyesinden daha yüksek bir eğitim seviyesine sahip olmaları, bunun yanında da kendilerine denk eğitim seviyesine sahip olan insanların ortalama gelirlerinden daha düşük bir ortalama gelir elde etmeleri durumudur. Örneğin National Endownment for the Arts (Ulusal Sanat Kurumu) verilerine göre 2019 yılı için Amerika’da 25 yaş üstü ve bütün sene “tam zamanlı” çalışan aktörlerin yüzde 61’ı en az dört yıllık bir fakülte mezunu iken (İlle de sanat ile ilgili bir fakülte değil) aynı yaş kategorisindeki ve aynı çalışma süresine sahip olan toplam çalışanların yüzde 37’si en az dört yıllık bir fakülte mezunudur. Buna karşın bir yıl boyunca (50 hafta) “tam zamanlı” çalışan aktörlerin medyan geliri yıllık (vergiden önce) 41 bin dolar iken, toplam çalışanlar açısından medyan gelir 48 bin dolardır; veriler 2019 yılına özgüdür.  Diğer bir deyişle, aktörler bir anlamda toplam çalışan nüfustan daha fazla eğitimli iken toplam çalışanlardan medyan ölçü bağlamında daha az gelir elde etmektedirler. Akılda tutulması gereken diğer bir nokta, aynı kurumun verilerine göre aktörlerin neredeyse yüzde kırkı (%37.8) “kendi kendinin çalışanı” (self employment) iken toplam çalışanların sadece yüzde 9’u “kendi kendinin çalışan” konumundadır. Diğer bir deyişle, Amerika’daki aktörlerin yüzde kırkı freelance konumunda çalışmaktadır. Böyle olunca, sağlık sigortalarını kendileri yaptırmakta, emeklilik hesaplarını kendileri açmakta, özel emeklilik satın almaktadırlar. Bu durum Amerika için çok şaşırtıcı değildir.

Bunlara ek olarak, sanatçıların kendi aralarındaki gelir dağılımı konusu da incelemeye değerdir.  Genel olarak “sanatçı” olarak tanımlanan insanların kendi arasındaki gelir dağılımı diğer tüm mesleklerin kendi aralarındaki gelir dağılımından daha bozuktur; örneğin sanatçıların kendi arasındaki gelir dağılımı mühendislerin kendi arasındaki gelir dağılımından daha bozuktur.  Sanatçılar arasında da gelir dağılımı bozukluğunun en yüksek olduğu alanlar oyunculuk ve müzisyenliktir.  Gene Amerika’nın Ulusal Sanat Kurumu’nun verilerine göre, Amerika’da sanatçılar arasında en fazla ücret dengesizliği olan grup oyunculardır. Örneğin oyuncular arasındaki gelir dağılımı, orkestra şefleriyle karşılaştırınca, daha bozuktur.

Genellikle gözlenen bu olgulardan sonra oyunculuğun iktisadi açıdan incelenmesine geçebiliriz.

Oyuncuların işleri ve istihdam alanları

Oyuncular da hemen hemen tüm sanatçılar gibi her zaman olmasa da hayatlarının bazı dönemlerinde, genellikle birden fazla işte çalışırlar.  Amerika’daki Ulusal Sanat Kurumu verilerine göre oyuncuların yüzde otuzunun ikinci bir işi vardır. Oyuncular bu konuda müzisyenlerden sonra ikinci sırada gelmektedir.  Birden fazla işte çalıştıkları zaman, diğer işler oyunculukla ilgili olabilir; oyunculuk dışında da olabilir. Şimdilik oyunculuk dışındaki işleri bir tarafa koyalım. Örneğin, oyuncunun garsonluk yapması, bir kafe çalıştırması, kahve işletmecisi olması gibi. Bu örnekleri vermemin nedeni bu işlerin özelikle Avrupa ve Amerika’da oyuncuların en çok “oyunculuk dışı” işleri olarak gözlenmesi, kayıtlara geçmesi, çalışmalara konu olması durumudur. Neden bu işler oyuncuların oyunculuk dışında en çok teveccüh ettiği işlerdir? Bu sorunun yanıtı olarak da bu işlerin esnek çalışmaya olanak tanıması, bu mesleklerin birer kariyer meslek olmaması, bu işlerde çalışırken bir “seçme” (audition) çıktığı zaman, oyuncunun örneğin garsonluk işi için hemen kendi yerine bir arkadaşını bulabilmesi, çalışma gününü ve saatini çabuk değiştirebilmesi gibi nedenler sıralanır. Bu konunun ayrıntılarını başka bir yazıya bırakarak oyuncuların oyunculukla ilgili birden fazla işte çalışma durumuna geçebiliriz.

Oyuncu denince genellikle tiyatro oyuncusu anlaşılırdı. Artık günümüzde oyuncu deyince dizi oyuncusu anlaşılır oldu. Bunun böyle olması da çok doğal çünkü bundan örneğin 150 yıl önce televizyon teknolojisi yoktu ama tiyatrolar ve tiyatro oyuncuları vardı. Günümüzde birisi oyuncu olduğunu söyleyince öncelikle hangi oyunda oynadığı değil hangi dizide oynadığı sorulmaktadır.

İlk önce, Türkiye örneğinden, ödenekli tiyatrolar (devlet tiyatroları, şehir tiyatroları) dışındaki tiyatroları akılda tutarak gidelim. Bir tiyatro oyuncusu için genel olarak birkaç istihdam biçimi vardır.

  1. Tiyatro oyuncusu tiyatro grubu (Kâğıt üstünde hukuki bir varlık, fiziki tiyatro binası değil) kurucusudur. Kendi yapımlarında sahneye çıkar. Bu durumda oyunlarını sahnelemek için kiraladığı salonun kirası, oyuncu yevmiyeleri, sigortası, diğer yapım maliyetleri gibi harcamaları vardır. Geliri de bilet satışlarından elde ettiği gelir ve varsa devlet yardımı veya diğer bağışlardır. Vakit bulursa, başka tiyatro oyunlarında da gerekirse yevmiyeli sahneye çıkar.
  2. Tiyatro oyuncusu belli bir tiyatro grubunun sigortalı oyuncusudur. O gruptan düzenli maaş alır. Başka tiyatro gruplarının da yapımlarında vakit buldukça ve talep oldukça sahneye çıkar, yevmiye alır.
  3. Ne tiyatro sahibidir ne de bir grubun sigortalı çalışanıdır. Bir grubun daveti üzerine, ya da seçmeler sonucu bir yapımda görev alır, orada çeşitli biçimlerde yapılan sözleşme hükümlerine göre, genellikle yevmiyeli çalışır.

Bir oyuncu, eğer ödenekli tiyatro oyuncusu değil ise ve sadece tiyatro oyunculuğu yapacak ise, yukarıdaki istihdam biçimleriyle sınırlı demektir. Bu istihdam biçimleriyle bir oyuncunun, eğer çok meşhur bir oyuncu değilse, bilet satışlarından elde ettiği gelirle veya yevmiyeleriyle hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Bu yargıya oyuncular sendikasına 2018 yılında çevrimiçi uygulanan bir ankette, sorduğumuz bir soruya verilen yanıtlardan varmaktayız. Ya oyunculuk dışında başka bir iş yapacak ya da tiyatro oyunculuğu dışındaki işlerin peşinden koşacak demektir: dizilerde oyunculuk gibi, reklam filmlerinde oyunculuk gibi, seslendirme gibi… Bu bakımdan, sadece tiyatro yaparak geçinmek, ödenekli tiyatrolarda çalışan oyuncular için geçerli olabilir

Türkiye’deki ödenekli tiyatrolarda kadrolu çalışan oyuncular geçmiş yıllarda toplam oyuncu sayısının çok büyük yüzdesini oluşturmakta idi. Dolayısıyla, ödenekli tiyatro oyuncuları arasında, ödenekli kurum tiyatrolarındaki görevlerinin dışında, hem kendi tiyatro grubunu kuran vardı, hem de başka gruplarda oyunculuk yapanlar… Üstüne, tiyatro oyunculuğu dışında, dizilerde ve seslendirmede de görev almaktaydılar.   Günümüzde, oyuncu sayısı artmış durumdadır; hemen hemen her meslekten insanın artması gibi. Artık ödenekli tiyatrolarda çalışan oyuncular, toplam oyuncu sayısının (çalışan ve işsizler olarak) çok büyük bir yüzdesini oluşturmamaktadır. Piyasaya yeni giren ve ödenekli tiyatrolarda da çalışma olanağı bulamayan oyuncular, sadece tiyatro oyunculuğundan da geçinemeyeceklerine göre, tiyatro dışındaki oyunculuk işlerine yönelmektedirler. Bundan dolayı, hayatında sahne oyunculuğu yapmadan “set” oyunculuğu yapan oyuncu sayısı artmıştır. Tiyatro dışındaki oyunculuklar da daha yüksek gelir getirdiğinden, o işler için rekabet artmaktadır. Artık tiyatro dışı oyunculuk alanları, seslendirmeler, reklamlar, diziler özel tiyatro oyuncularının ya da bütün oyuncuların rekabet alanındadır. Toplam oyuncu sayısı artmış olmasına karşın, oyuncular için iş alanları ya da iş sayıları da aynı hızla artmış mıdır?

Filmler, diziler, reklamlar, seslendirmeler, vb.

Tiyatroların sağladığı istihdam olanakları diğer oyunculuk “mecralarının” sağladığı istihdam olanaklarından çok azdır. Bir tiyatro oyununun ortalama maliyeti (eğer ortaya çıkan ürünü “seyirci sayısı” olarak alırsak), bir dizinin ortalama maliyetinden daha fazladır.

Tablo 1 Ortalama seyirci sayıları (DT Ankara)

Sezon Ortalama Seyirci Sezon Ortalama Seyirci
2008-2009 296 1949-1950 191
2009-2010 281 1950-1951 300
2010-2011 269 1951-1952 335
2011-2012 288 1952-1953 391
2012-2013 274 1953-1954 445
2013-2014 285 1954-1955 500
2014-2015 290 1955-1956 458
2015-2016 289

Kaynak: 1949-1956 sezonlarına ilişkin bilgi Metin And, Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu kitabından alınmıştır. Diğer sezon verileri yazarın DT verilerini kullanarak yaptığı kendi hesaplamalarıdır. Sayılar en yakın tam sayıya yuvarlanmıştır

Tablo 1 Ankara’daki temsillerin ortalama seyirci sayısını 60 yıl arayla karşılaştırmaktadır. Burada toplam seyirci sayıları verilmemiştir. Nüfus artışından dolayı elbette toplam seyirci sayısı artmıştır (İlgili okur yazarla bağlantı kurabilir). Ortalama seyirci sayısı ise 60 yıl sonraki verilerde çok azalmış durumdadır. Nüfus içinde de tiyatro izleyici oranı artmamaktadır.  Bu durumda seyirci başı ortalama maliyetler düşürülememektedir.

Ayrıca, salgından önce 2018 yılının Şubat, Mart aylarında İstanbul’da sahnelenen ve hakkında veri toplayabildiğimiz 200 tiyatro oyunun istatistikleri (Ayrıntılarına yazardan talep edilerek ulaşılabilir), tiyatroların gittikçe küçülmekte olduğu (oyuncu sayısı) yargımızı destekler niteliktedir. Tiyatro oyunları ortalama 4 oyuncu gerektiren metinlerden seçilmiş durumdadırlar. Ayrıca, tiyatro salonları ya da oyunun icra edildiği mekanların koltuk kapasitesi 200’ün altındadır. Daha önce de hem Türkiye verisi hem drama online (İngiltere) verisini kullanarak yaptığımız analizlerin (Akdede, Ginsburgh, Uçkaç, Social Science Journal, 2021) benzeri bir durumla karşı karşıyayız: Tiyatrolar gittikçe hem küçük mekanlara hem de daha az sayıda oyuncu gerektiren oyunlara mahkûm olmaktadırlar. Bu farklı bir teatral estetik yaratabilir. Konunun bu kısmı bu yazının dışındadır. Diğer bir deyişle hem seyirci sayısı bakımından (tiyatroya olan talep) hem de oyuncu talebi (tiyatro arzı) bakımından tiyatrolar oyuncular için önemli istihdam alanları olmaktan çıkıyorlar.

Tablo 2. Oyuncular ve istihdam alanları matrisi

 

İstihdam Alanları

  Oyuncular
Ödenekli tiyatroların kadrolu oyuncuları Diğer oyuncular (Özel tiyatro oyuncuları, bağımsız oyuncular ve hiç tiyatro oyunculuğu yapmamış oyuncular)
Sadece ödenekli tiyatrolarda oyunculuk yapanlar A B
Ödenekli tiyatrolar dışındaki tiyatrolarda oyunculuk yapanlar C D
Tiyatro dışında (TV, dizi, film, reklam, seslendirme, vb.) oyunculuk yapanlar E F

Tablo 2 mümkün olan istihdam alanlarını ve harflerle (A;B;C;D;E;F) belirlenen bölümler olası oyuncu sayılarını gösteriyor olsun. Türkiye’deki oyuncu sayısı tam olarak bilinmemektedir. En azında herhangi bir resmî belgede oyuncu sayısına ilişkin bir bilgi yoktur. Bununla beraber şöyle bir sıralama yapabiliriz: B<?C<A<E<F.  Eğer bu sıralama doğru ise veya birçok tiyatrocu tarafından kabul ediliyorsa, o zaman oyuncular için asıl istihdam alanları olarak tiyatro sahnelerinin yerini “setler” ve “stüdyolar” almaktadır ya da çoktan almıştır.  2021-2022 sezonu içinde, rastgele seçilmiş yüz (100) dizi hakkında repliği olan oyuncu sayıları bakımından yaptığımız bir araştırmaya göre (İlgili okur verilerle ilgili daha ayrıntılı bilgiyi yazardan isteyebilir), dizilerde ortalama oyuncu sayısı, çocuk oyuncular dışarda tutulmak üzere, 23 (yirmi üç) olarak bulunmuştur.  Bu durumda bir sezonda yüzlerce film, dizi, reklam filmi, seslendirme vb. işi olduğuna göre oyuncular buralarda çalışacak veya iş arayacak demektir.

Yaratılan gelir ve paylaşımı

Bu alanlar (film, dizi, reklam filmi, seslendirme vb), tiyatro sanatının üretim süreci ile karşılaştırılınca, kapitalist üretim biçimine tam olarak entegre olmuş alanlardır. Dolayısıyla, çalışanlar, emek sahipleri, sermaye sahipleriyle geliri dağılımı konusunda karşı karşıya gelirler. Bununla birlikte, ünlü oyuncular, ki kapitalizmin vitrini olduklarını geçen yazıda belirmiştik, sermaye faktörünün yanında yer almak eğiliminde olabilirler. Bunun yanında dizilerin ve kapitalizme entegre olmuş eğlence sektörünün toplumsal refah açısından değerlendirilmesi (yaratılan gelir ve paylaşımı) ve çeşitli devlet müdahaleleri (ücret düzenlemeleri, vergiler, vb.) başka bir yazının konusudur. Bu yazı dizisi için, aşağıdaki yargılarla bu bölümü noktalayalım.

Seyirciler dizilere mahkûm edilmekte, ancak dizilerde çok meşhur olmuş oyuncuların oynadığı çok az sayıda oyuncu gerektiren oyunlar seyirci çekmektedir. Tiyatro, diziler aracılığıyla, kapitalizmin orta göbeğine çekilmeye çalışılmakta; diziler, televizyon ve meşhur oyuncular aracılığıyla metalaşmaktadır. Bu arada, seyircinin sanatsal beğeni düzeyinin nasıl etkilendiği konusunda nesnel çalışmalar ise oldukça azdır.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Sacit Hadi Akdede

Yanıtla