Namevcut Konferans

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Ayşe Draz’ın unlimited’da yayımlanan ve Stefan Kaegi ile yaptığı söyleşinin bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Yuvamızı yani dünyayı tehdit etmekte olan iklim krizi karşısında, özellikle gösteri sanatları alanında, karbon salınımını sıfırlayan bir turne formatı mümkün müdür ya da bunun çözümü bizleri sürekli kesilen Skype ve Zoom bağlantıları ile çevrimiçi bir mekânda buluşturmak yerine fiilen ve fiziken aynı mekânda bir araya getirebilecek bir format olabilir mi, kimin kimi temsil ettiğini ve bunu nasıl gerçekleştirdiğini belirleyen unsurlar nelerdir gibi soruları, gene bir temsil sanatı olan tiyatronun kendi olanakları içinde ele alan Namevcut Konferans, bir yandan icracı arasındaki sınırları yeniden tanımlayan öte yandan da dünyanın dört bir yanından hayatlarında bir tür “namevcudiyet” meselesiyle başa çıkmak zorunda kalan insanların hikâyelerini seyirciyle buluşturan, kışkırtıcı bir iş. Rimini Protokoll’ün kurucularından Stefan Kaegi ile sizler için Namevcut Konferans üzerine söyleştik. Bu söyleşiyi 6 Şubat’ta gerçekleşen depremlerden çok daha önce gerçekleştirmiş olmamıza rağmen, tekrar haberleştiğimizde Kaegi, Almanya’da yaşayan Türk asıllı birçok kişinin ailesinin de etkilendiği bu deprem haberini aldığında ne kadar üzüldüğünü ve geçmiş olsun dileklerini iletmemi istedi. Dayanışmayla ve kolektif belleğimizin canlı tutulmasıyla saracağımız yaralar için yolumuz uzun, vermemiz gereken savaş yorucu… Ama belki de Namevcut Konferans gibi sanatsal etkinliklerde bir araya gelmek, ihtiyacımız olan nefesi alabilmek açısından hepimize biraz olsun iyi gelecek. En azından ben böyle olacağına inanmak istiyorum…

Namevcut Konferans işi pandeminin sonucu olarak mı ortaya çıktı yoksa uzun süredir üzerinde düşünmekte ve çalışmakta olduğunuz bir sürecin neticesinde mi?

Daha önceden ortaya çıkmış bir fikirdi ancak pandemi ile birlikte yeni bir geçerlilik kazandı. Namevcut Konferans, aslında giderek daha da aciliyet kazanan bir sorun olan iklim krizi ve bizim, projelerimizle sıkça uluslararası turnelere çıkan bir topluluk olmamızla alakalı. Bu noktada kafa yorduğumuz sorulardan biri, devasa toplulukları, devasa sahnelemeleri ve kalabalık teknik ekipleri turneye çıkarmadan ve dolayısıyla muazzam miktarda karbon ayak izi bırakmadan, uluslararası bağlantıları nasıl sürdürebileceğimiz ve izleyicilerimizin uluslararası içeriklere erişmesini nasıl sağlayacağımız, bunun için nasıl farklı formatlar geliştirebileceğimiz idi. Uzun zamandan beri zaten Remote X gibi yapısal olarak farklı performans biçimleri türettik. Remote X için seyahat eden sadece üç kişi var ve kulaklıkları yerel olarak temin ediyoruz; ardından bu üç kişi tüm detayları geliştirmek için alanda üç hafta harcıyorlar ve böylece bir bütünü oluşturuyorlar. Bir yere uçup iki gösterim gerçekleştirip alkışları topladıktan sonra geri dönmekten epey farklı bir yaklaşım bu. Remote X’in yerel uyarlamaları ve dolayısı ile farklı şehirler üzerindeki etkisi farklı oluyor. Ayrıca yerel dilde gerçekleşiyor, kaldı ki bu da şimdi Namevcut Konferans ile ele aldığımız bir süreç. Çünkü her şey Türkçeye çevrilecek.

Devamı için tıklayınız.

Paylaş.

Yanıtla