Umudumuz Çelişkilerdedir

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Ayşe Emel Mesci’nin Cumhuriyet’te yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

DTCF Tiyatro Bölümü’nün değerli hocalarından, 2017 yılında KHK ile görevinden ve öğrencilerinden uzaklaştırılan Süreyya Karacabey, 14 Ağustos tarihinde Artı Gerçek’te önemli bir yazı kaleme aldı: “Brecht’in Önlenemez Ölümü.”

Bu yazının bende uyandırdığı düşünceleri, belleğimde canlandırdığı Brecht’li anıları paylaşmak istedim.

60’LARDA BRECHT

Tiyatroya başladığım 60’lı yıllarda, bugün “tiyatronun altın çağı” diye anılan devirde Brecht artık Türkiye’ye girmişti. Muhsin Ertuğrul her zamanki öncülüğünü göstermiş, Şehir Tiyatrosu’nda 1962 yılında Beklan Algan’a “Sezuan’ın İyi İnsanı”nı koydurmuştu. Ben bu oyuna yetişemedim gerçi ama sonraki dönemin “epik tiyatro” tartışmalarını gayet iyi hatırlıyorum. 1974 affıyla hapisten çıktıktan sonra önce Yılmaz Güney’in “Endişe” filminde oynamış, sonra Erkan Yücel’in davetiyle Ankara’ya, AST’a gitmiştim. Maksim Gorki’nin romanından Brecht’in uyarladığı “Ana” çalışılıyordu. Sonra Muhsin Hoca çağırınca Şehir Tiyatrosu’na gittim. İstanbul’da Vasıf Öngören ile tanıştım. O da 1969’da yazıp yönettiği “Asiye Nasıl Kurtulur?” ile başlayarak gerek kendi oyunları gerekse yönettiği Brecht oyunları ile Brecht’in tiyatro anlayışını gündeme getirmiş çok değerli bir tiyatro insanıydı. Ama asıl önemlisi “zamanın ruhu” farklıydı. 1960 sonrasının hareketli siyasal ve toplumsal ortamında, Küba’dan, Vietnam’dan, ulusal kurtuluş mücadelelerinden, genelde 68’den beslenen bir toplumsal iklim içinde, yeni bir dünya kurulabileceği inancı belki hiç olmadığı kadar güçlüydü. Hem dünyada hem de bizde…

Devamı için tıklayınız.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yanıtla