Mayıs ayı, sahnelerden galerilere, konser salonlarından beyaz perdeye kadar uzanan geniş bir sanat yelpazesiyle geliyor. İstanbul’dan Ankara’ya uzanan bu kültür sanat takvimi, tiyatrodan müziğe, operadan sergilere kadar pek çok disiplinde izleyiciyi büyülü bir yolculuğa davet ediyor. Şehirlerin ruhunu sanatla tazelemek isteyenler için Mayıs, kaçırılmaması gereken bir ay olacak.
Müziğin büyüsü, 1 Mayıs’ta CSO Ada Ankara’da “Retro Azerbaycan Mahnıları 2” konseriyle başlıyor. Ankara Türk Dünyası Müzik Topluluğu ve sanat yönetmeni Cem Gürdal, Azerbaycan’ın zengin müzik mirasını çağdaş yorumlarla sahneye taşıyor. Gelenekten geleceğe uzanan bu renkli repertuvar, dinleyicilere unutulmaz bir akşam vaat ediyor. Müzikal zenginlik, 4 Mayıs’ta yine CSO Ada Ankara’da sahneye taşınacak Zeugma Ensemble “Bahar Konseri” ile devam edecek. Ulaş Kurugüllü yönetimindeki oda orkestrası, Oğuzhan Balcı, Murat Akçay, MA. Alyamani ve Ari Aliciyan gibi değerli bestecilerin eserlerinin yanı sıra, Tanju Okan şarkıları ve Türkçe tangoları içeren keyifli bir program sunacak. 15 Mayıs’ta ise Zorlu PSM’de Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası sezon finalini yapacak. Şef Carlo Tenan yönetimindeki orkestraya, genç keman virtüözü Ziyu He eşlik edecek. Sezonun bu son büyük buluşması, klasik müzik severler için kaçırılmayacak bir deneyim olacak.
Tiyatro
Tiyatro sahneleri de Mayıs ayında dopdolu. 3 Mayıs’ta Zorlu PSM’de sahnelenecek “Şakşakçılar”, Çağlar Çorumlu’nun oyunculuğuyla Paris kulislerinin absürt hikâyesini sahneye taşıyor. 4 Mayıs’ta yine aynı mekânda, Enis Arıkan ve Şebnem Bozoklu’nun başrollerinde olduğu “Balina”, geç kalınmış bir baba-kız kavuşmasını duygusal bir dille anlatıyor. 5 ve 12 Mayıs tarihlerinde Touché by N Kolay sahnesinde düzenlenecek “Edebiyat Suare” etkinliklerinde, edebiyat ve sahne sanatı buluşuyor; seyirciler anlatıya doğrudan katılıyor. 6-10 Mayıs tarihleri arasında Ankara Küçük Tiyatro sahnesinde izleyicilerle buluşacak “Kadınlar, Filler ve Düşmemek İçin Tutunulan Hikâyeler” oyunu ise bu sezonun en dikkat çekici yapımlarından biri olarak öne çıkıyor. Yunus Emre Gümüş’ün yazdığı, Sibel Erdenk’in yönettiği bu sahneleme; birbirinden habersiz, birbirine çok yakın yaşayan üç kadının yalnızlık, direniş ve hafıza dolu hikâyelerini anlatıyor. Günlük hayatın küçük detaylarında saklı kocaman duygular, çamaşır suyu kokan koridorlarda, gece sessizliklerinde yankılanıyor. Kadınların yaşadıklarını, unutulmaz birer direnç öyküsüne dönüştüren oyun; seyirciye hem kahkaha hem de kalpte derin bir sızı bırakıyor.(Yazının devamı için buraya tıklayınız…)
