[Ümit Güçlü’nün BirGün’de yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Ekonomik zorluklara ve kültürel daralmaya rağmen 2024-2025 tiyatro sezonu, cesur yapımlar ve derinlemesine anlatılarla iz bıraktı. Seyircinin alım gücü düşerken bağımsız topluluklar sahnede yaratıcılığın ve direnişin sesine dönüştü. Bu tiyatro sezonu sadece sahnelere değil izleyicinin ruhuna da damgasını vurarak sona erdi.
Bir tiyatro sezonunun daha sonuna geldik. Sahnedeki ışıklar, alkışların yankısı ve sahneden sızan replikler, ardında bir yılın hikâyesini bıraktı. 2024-2025 tiyatro sezonu yalnızca sahnede değil, seyircinin ruhunda da derin izler bıraktı. Ekonomik dalgalanmalar, toplumsal sarsıntılar ve kolektif ruh hâllerimizin sahnedeki temsilleri, bu sezon her zamankinden daha belirgindi.
Sezonun en dikkat çekici yönlerinden biri, tiyatro salonlarındaki seyirci profiline yansıyan ekonomik dönüşümdü. Artan yaşam maliyetleri, kültür-sanat harcamalarını önce sorgulattı, ardından ciddi şekilde daralttı. Özel tiyatrolarda bilet fiyatları ile seyircinin alım gücü arasındaki makas açıldıkça, seyir deneyimi daha dar ve ayrıcalıklı bir kitleye sıkıştı. Bazı özel tiyatrolar, büyük yapım şirketlerine entegre biçimde varlığını sürdürerek daha geniş olanaklara erişse de bu durum bağımsız tiyatro üretiminde çeşitliliği ve özgünlüğünü tartışmaya açtı. Kısıtlı bütçelere rağmen bağımsız tiyatrolar, sezon boyunca yaratıcı ve cesur işler ortaya koymaya devam etti. Ödenekli tiyatro kurumlarının, tiyatro perdesini herkes için aralamayı bir sorumluluk bilmesi gerekirken; Devlet Tiyatroları’nın bir sezonda aldığı iki ayrı zam kararı, özellikle dar gelirli izleyicilerin sanata erişimini daha da zorlaştırdı.
Devamı için tıklayınız.
BirGün