Müzisyen Olmak İnatla Üretmek, Direnmek Demek

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Ebru Çelik’in BirGün’de yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Müzisyenlik, yalnızca sanat dalı değil; aynı zamanda geçim sıkıntısıyla, görünmez emekle, politik baskılarla örülü bir yaşam biçimi. Kimi sahneye çıkabilmek için can atıyor kimi sosyal medyada görünür kalabilmek için algoritmalarla savaşıyor. Müzisyenler ise “Türkiye’de müzisyen olmak, sisteme direnmek, inatla üretmek demek” diyor.

Türkiye’de müzisyen olmak, çoğu zaman görünmez bir emek alanında, güvencesiz koşullarda hayatta kalmaya çalışmak anlamına geliyor. Sadece sahnede değil, kayıt odasında, sosyal medyada, evin salonunda ya da bar arkasında geçen hayatlar… Sanatını icra edebilmek için farklı işlerde çalışan müzisyenlerin gerçeği, sadece ekonomik değil aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir mücadeleye dönüşmüş durumda.

Kreşendo’nun “Müzikte Eşitlik”, “Türkiye’de müzisyen olmak demek” adlı raporu, Türkiye’de müzik sektörünün dezavantajlılarını, dijitalleşmenin çıktılarını, kadın-erkek eşitsizliğinin sanatta da yerini aldığını, pazarın dayatmasını, devletin gerici sansür uygulamalarını ortaya koyuyor. Rapora göre, Müzisyenlerin yalnızca yüzde 37’si kazandığı gelirle yaşamını sürdürebildiğini söylerken yüzde 55’i, 15 bin TL altında gelir elde ediyor, konser iptalleri de tuzu biberi oluyor. Diğer yandan rapor, ayda ikiden fazla sahne alan kadın müzisyenlerin oranı yüzde 9.3 iken, erkeklerde yüzde 44.2 olduğuna da dikkat çekiyor. Bu oran müzik sektöründe de kadın-erkek eşitsizliğini öne çıkarıyor. Mikrofonu bu kez raporda yer alan tespitleri bizzat yaşayan Türkiye müzik sahnesinden dört isme uzattık: Deneyimli müzisyen Aydilge, popüler kültürün henüz popüler etmediği Burnout grubunun vokali Ezgi Uyar, Çiçek Dürbünü grubu vokali Arkadaş Can Yıldırım ve müzik eleştirmeni Murat Beşer, müzisyenliğin yalnızca meslek değil, aynı zamanda bir direniş biçimi olduğunu hatırlatıyor.

Devamı için tıklayınız.
BirGün

Paylaş.

Yanıtla