29. İstanbul Tiyatro Festivali, eylülde açıklanacak programından ipuçları vermeyi sürdürüyor.
Programda yer alan uluslararası gösterilerden bir tanesi daha açıklandı. Geçtiğimiz yıl Edinburgh Festivali’nde kapalı gişe oynayan, Perulu topluluk Teatro La Plaza’nın kurucusu ve sanat yönetmeni Chela De Ferrari imzalı Hamlet, Türkiye’de ilk kez 24-25 Ekim’de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak. Küratörlüğünü Mehmet Birkiye’nin üstlendiği festival programının tamamı eylül ayında duyurulacak.
BİR VAROLUŞ HİKAYESİ
Shakespeare’in zamana ve coğrafyaya meydan okuyan klasiği Hamlet’in bugüne dek Peru, İspanya, Fransa, Belçika ve Çin başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında defalarca sahnelenen bu uyarlamasında karakterlere Down sendromlu sekiz oyuncu hayat veriyor.
Yenilikçi yaklaşımıyla dünya çapında adından övgüyle söz ettiren yönetmen ve yazar Chela De Ferrari’nin bu uyarlaması, Hamlet’in “Olmak ya da Olmamak” monoloğundan hareketle, günümüzün gelenek ve normlarını sorguluyor. Shakespeare’in klasik eserine farklı bir yorum getiren uyarlamada, Down sendromlu bireyler kendi hikâyelerini sahneye taşıyor. Farklılıkları yok sayan konformist yaklaşımları eğlenceli ve esprili bir dille eleştiren yapım, ortak duygularımızı yüceltirken bireysel farklılıklarımızla var olmanın ve bu şekilde bir arada durmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
Hamlet’in bu uyarlamasını yenilikçi kılan, orijinal metnin ruhuna sadık kalırken bir yandan da bu öykünün 21. yüzyılda nasıl yeni bir anlam bulabileceğini keşfe çıkması. Sahnedeki sekiz oyuncu, Hamlet’in hikâyesini kendi arzuları ve hayal kırıklıklarıyla harmanlayarak izleyiciye sunuyor. Bu yorumda Hamlet, sadece acı çeken bir figür değil; sorgulayan, direnç gösteren, mücadele vererek kendi sesini bulan, var olmakta ısrar eden bir karakter. Oyuncular hikâyelerini kimi zaman insanın içine işleyen sözlerle, kimi zaman protest şarkılar veya fiziksel tiyatro öğeleriyle anlatıyor.
Oyunculukta “kusur” olarak kabul edilecek konuşma zorlukları, uzun duraklamalar ve teklemeler, sahnede başlı başına güçlü ifade araçlarına dönüşüyor. Hamlet’in bu versiyonu, izleyicilere temsilin farklı yollarını düşündürürken güzelliği bazen daha önce hiç bakmadığımız yerlerde, hiç görmediğimiz biçimlerde bulabileceğimizi hatırlatıyor. Hamlet rolü birden fazla oyuncu arasında dönüşümlü olarak canlandırılıyor; Ophelia karakteri üç farklı oyuncunun performansıyla hayat buluyor. Bu yaklaşım, anlatıyı birey merkezli bir dramdan kolektif bir varoluş hikâyesine dönüştürüyor.
Birgün