Dikmen Gürün
Prof. Dr. Sevda Şener 22 Temmuz 2014 tarihinde, 86 yaşında vefat etti. 11 yıl önce bugün. Ankara Üniversitesi ve yurtdışındaki eğitiminden uzun uzun söz etmeyeceğim. Bölümün öncü kurucularından Prof. Dr. Melahat Özgü’den devraldığı bölüm başkanlığı sürecinden de… Tek söyleyeceğim şu ki arkasında değerli eserler bıraktı Sevda Şener. Tiyatro tarihi üzerine, Türk tiyatrosunun dünden bugüne işlev ve yönelimleri üzerine yaptığı araştırmalar her daim güncelliğini koruyan çalışmalar olarak anılır. Musahipzade Celal, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Kutsi Tecer, Cevdet Kudret, Melih Cevdat Anday, Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Dinçer Sümer, Adalet Ağaoğlu, Özen Yula ve daha nice yazarımıza uzanan incelemeler, bilimsel eleştiriler onun kapsayıcı çalışmalarına sadece birkaç örnektir. Çağdaş Türk Tiyatrosunda İnsan, Çağdaş Türk Tiyatrosunda Ahlak, Ekonomi, Kültür Sorunları, Cumhuriyetin 75. Yılında Türk Tiyatrosu, Gelişme Sürecinde Türk Tiyatrosu zengin ve aydınlatıcı kitaplarından bazılarıdır.
PIRILTILI YILLAR
Yukarıda, “Arkasında değerli eserler bıraktı” dedim Sevda Şener için. Evet, arkada bıraktıkları arasında, eski deyimle ondan “feyzalmış” nice öğrencisi de vardır. Yetiştirdiği hocalar, eleştirmenler, yazarlar… Özetle, tiyatro insanları…
1975 yılında Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Kürsüsü’ne doktoramı yapmak üzere başvurduğum gün tanıdım Sevda Şener’i. Uzun uzun konuştuk. Tez danışmanım oldu. Bugün de saklarım ikinci buluşmamızda önüme koyduğu uzun okuma listesini. Bir kütüphaneden diğerine koşarak, Ankara ve İstanbul arasında mekik dokuyarak, sevgili Metin And Hoca’mın arşivinde yüzerek, Sevda Şener Hoca’mı ve bir süre de Özdemir Nutku Hoca’mı derslerinde dinleyerek keyifli yıllar geçirdim. Öğrenmenin sonu olmadığını öğrendim. Desteğini bir an bile eksik etmedi üzerimden Prof. Dr. Sevda Şener. O, her daim ışığından yararlandığım tatlı sert hocam, dostum, arkadaşımdı benim.
Yıllar sonra gerek İ.Ü. Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji bölüm başkanı olarak çalışırken gerekse Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde ders verirken hep onu örnek aldım kendime. Alıyorum da.
BİR TEŞEKKÜR İFADESİ
Çok yakın zamanda tamamlanacak olan Türk Tiyatrosunu Eleştirilerle Okumak (1950 -1980) adlı kitabım da, bu ekonomik krizde kaderi ne olur bilemem ama, kendisine yıllar önce yazma sözü verdiğim çalışmamdır. Bana kazandırdıkları için bir teşekkürdür.
Ne kadar hızlı akıyor zaman. 2012 yılında İKSV’ye veda etmeden önce, 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nde onur ödülümüzü Sevda Hoca’ya sunarken ben de onurlanmıştım öğrencisi olarak. Ve o güzelim akşam, o güzelim kalabalık önünde bir kez daha vermiştim kendisine yazmamı arzu ettiği bu kitaba dair sözümü. Belki biraz uzun sürdü sözümü tutmam ama köprülerin altından sular her zaman sakin akmıyor.
VE SEVDA ŞENER DİYOR Kİ…
Sevda Hoca’ma, Sevda Hoca’mıza, onun Ocak 2014’te 2. baskısı yapılan ve Dost Yayınları’ndan çıkmış olan Tiyatroda Yaşam-Oyun İlişkisi kitabındaki sözleriyle veda etmek istiyorum:
Bizim tiyatromuzda, geleneksel oyun kurgulama yöntemlerini kullanarak bilinen yaşam oyunlarını sergileme alışkanlığını sürdüren oyunlar yanında, oyunun kaynağını tarihte söylencelerin yansıttığı kültürün kökeninde arayan oyunlar da, gerçeği yüzümüze çarpma girişimini deneyen oyunlar da yazıldığını görüyoruz. Yeni gelişmeler karşısında yaşanan şaşkınlığı aşmak için, kendi gerçek kimliğimizi tarihte ya da söylencelerde arayan tiyatro oyunlarında da çeşitli aldatmacalara rastlıyoruz. Oyun oynama, aldatma eğiliminin toplumsal ve bireysel kimliğimizin bir parçası olduğunu görüyoruz. Döngü tamamlanmıştır. Her dönemde tiyatro bize tarihsel, toplumsal, kültürel koşulların biçimlediği bir hayat oyununun içinde yer aldığımızı, yaşadığımız ortamın bize biçtiği rolleri oynadığımızı göstermiş, maskelerimizi düşürmüştür.