Hakikati Kim Üretir?: Kadın İfşaları Erkek İtibarına Karşı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Binnaz Saktanber’in T24’de yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Toplum, erkeğin itibarını korumayı kadınların güvenliğinin sağlanmasından daha kıymetli görür. Erkek ağları birbirlerinin itibarını korumak için dayanışır. Kadın beyanı bu iktidar sözleşmesini bozar. Tam da bu yüzden dirençle karşılanır, itibarsızlaştırılır, kenara atılır. Türkiye’de henüz bir şiddet failinin özür dilediğini, sorumluluk üstlendiğini, kendini rehabilite edeceğine dair kamuya bir söz verdiğini veya gerçek bir bedel ödediğini görmedik. Peki ifşalar neye yarıyor?

Birkaç hafta önce, Brad Pitt, yeni filmi F1 için ortalara çıkmış, çeşit çeşit pozlar veriyordu. Kolunda yeni kız arkadaşı, üstünde yepyeni kılıklar, yüzünde yeni bir yüz vardı, bütün ünlüler nereye yaptırıyorsa, o da oraya yaptırmıştı herhâlde. Sosyal medya hesapları Pitt’e methiyeler düzüyor, New York Times’da “Tanrı Brad Pitt’i Korusun” diye bir yazı bile çıkıyordu. Bu kolektif övgü halini görünce, Pitt’in karısına ve çocuklarına şiddet uyguladığı iddiaları geldi aklıma. Hem karısı Angelina Jolie’nin hem çocuklarının bu yönde beyanları vardı. Instagram hesabımdan vaziyeti anlatan bir story attım ve aldığım mesajlara şaştım kaldım. Çoğunluk Brad Pitt’in bir şiddet faili olabileceğine inanmıyordu. Daha da vahimi, Pitt’i değil, şiddet mağduru Jolie’yi suçluyorlardı: “O kadının da ne ruh hastası olduğunu unutma”; “Kim bilir nasıl delirtti adamı?”; “Sen de buna inandın mı?” diyen mesajlar vardı. Peki, insanlar neden bir kadının beyanına değil de Brad Pitt’in masumiyetine inanıyordu?

Çünkü hakikati kimin üreteceğini iktidar belirler. Erkek iktidarlarda hakikati söyleyen de erkektir. Hele ki bu erkek şöhretli bir isimse ayrıcalığı ikiye katlanır. Toplum, erkeğin itibarını korumayı kadınların güvenliğinin sağlanmasından daha kıymetli görür. Erkek ağları birbirlerinin itibarını korumak için dayanışır.  Zira bu, iktidarı sorgulanmadan sürdürebilmenin en temel şartıdır. Kadın beyanı bu iktidar sözleşmesini bozar. Tam da bu yüzden dirençle karşılanır, itibarsızlaştırılır, kenara atılır. Kadın dayanışması, bu direnci kırmanın yegane yoludur. Birbirine inanan kadınlar, suç ortaklığı rejimini bozar, erkek hakikatı kırar, yerine toplumsal bir hakikat koyar.

Tıpkı bu hafta Türkiye’de kadınların yaptığı gibi.

21 Ağustos Perşembe günü, Ozan Güven’in 7 Kocalı Hürmüz müzikalinde oynayacağının açıklanmasıyla başladı olaylar. Bahsettiğimiz isim, eski partneri Deniz Bulutsuz’u abajurla ve elleriyle darp ettiği gerekçesiyle silahla yaralama suçundan 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmış Ozan Güven. Oyunun yönetmeni Müjdat Gezen, Hürmüz’ü “feminist bir bakış açısıyla” sahneye koyacaklarını söylüyor ve oyun biletlerini kadınların alacağının altını çiziyor: “kocasını getirir, ailesini getirir…” Kadınların ailesini yanına katıp şiddet faili bir erkeği sahnede şarkı söyleyip dans ederken izlemek isteyeceği sanrısı, patriyarkal sistemin kendi gücüne inancının bir kanıtı. Güven de sistemin nasıl işlediğinin çok farkında bir cevap veriyor teklifi nasıl kabul ettiğini anlatırken: “Müjdat hoca oynamamı söyledi, ben de oynuyorum.”  Kendini denklemden çıkaran, olayın öznesi değil edilgen bir katılımcısı haline sokan ve sorumluluktan azade eden bu cevap, şiddet vakalarında  faillere yapılan muamelenin bir özeti gibi.

Zira Türkiye’de henüz bir şiddet failinin özür dilediğini, sorumluluk üstlendiğini, kendini rehabilite edeceğine dair kamuya bir söz verdiğini veya gerçek bir bedel ödediğini görmedik. Güven de hâkim kanının aksine piyasadan silinmedi, yapayalnız kalmadı. Gördüğümüz kadarıyla oyuncu arkadaşları ve çevresiyle sosyalleşiyor, galalara, maçlara gidiyor, dizilerde ve tiyatro oyunlarında yer almaya devam ediyor: Bir değişiklik olmadıysa yeni sezonda Tabii’nin Benden İçeri adlı dizisinde yer alması bekleniyor.

Güven’in 7 Kocalı Hürmüz macerası ise kadınların ısrarlı tepkileri ve sosyal medya paylaşımları sayesinde sona erdi. Bir gün sonra yapılan açıklamada oyundan “yaşanan tartışmaların projeye zarar vermemesi adına” “affını istediği” söylendi. Tam olarak iktidarın diliyle yapılmış bu açıklama da, asla sorumluluk almamanın şahı gibiydi. “Şiddet faili bir kişiyi ekibe aldığımız için seyirciden özür dileriz” demiyordu. Suçu “tartışma çıkarıp” projeyi bozan kadınlara atıyordu.

Yazının devamı iiçin tıklayın: T24

Paylaş.

Yanıtla