[Tuğçe Çelik’in Birgün’de yayımlanan haberini okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Kültür sanat camiası İsrail’in bitmek bilmeyen saldırılarına karşı Filistin ile dayanışmaya geçerken İsrail’e tavır almayı sürdürüyor.
Dünyaca ünlü orkestra şefi Ilan Volkov, Londra’daki BBC Proms konserinde sahnede yalnızca müziğiyle değil politik tavrıyla da öne çıktı. BBC Scottish Symphony Orchestra’yı yönettikten sonra söz alan Volkov, Gazze’de yaşananları “atrocious and horrific” (dehşet verici ve korkunç) diye tanımlayarak İsrail hükümetini eleştirdi ve dünyanın gündemine oturdu. İsrail’de çalışmama kararı aldığını açıklayan şef, Filistin’de yaşananların sanat için sessiz kalınamayacak bir vicdan meselesi olduğunu vurguladı. Volkov’un bu çıkışı izleyicilerden ve meslektaşlarından büyük destek gördü; klasik müziğin en köklü sahnelerinden birinde sanatın politik sorumluluğunu yeniden gündeme taşıdı ve müziğin yalnızca estetik bir deneyim değil, aynı zamanda adalet arayışının da sesi olabileceğini hatırlattı.
Protesto konuşmasında “Kalbimde büyük bir acı var… İsrail’den geliyorum ve orada yaşıyorum. Orayı seviyorum, orası benim evim. Ama olup bitenler dehşet verici ve korkunç… Masum Filistinliler öldürülüyor… İsrailli rehineler korkunç koşullar altında tutuluyor. Hepinizden bu deliliği durdurmak için elinizden geleni yapmanızı istiyorum” diyen Volkov, kültürel boykot yoluyla direnmenin önemini BirGün’e anlattı.
DELİLİĞİ DURDURMALIYIZ
Volkov, Filistin’de yaşananların uzun zamandır korkunç boyutlara ulaştığını vurgulayarak “Büyük bir kalabalığa hitap etme fırsatım oldu ve bu konuda sessiz kalamazdım. Filistinliler onlarca yıldır yerleşimci ve ordu şiddetinden muzdarip. Son iki yılda durum Gazze’de ve Batı Şeria’da hızla kötüleşti. 7 Ekim şokunun ve o günün suçlarının ardından İsrail hükümeti bunu bir intikam planını yürütmek için kullandı. Gazze’deki binaların yüzde 70’inden fazlasını, tüm altyapıyı, hastaneleri ve okulları yok etti. Gazze savaşı kimseye güvenlik sağlamayacak, tam tersine daha da güvensizlik yaratacak. İsrail hükümetinin tüm üyeleri savaş suçlusu ve derhal durdurulmalı” dedi.
İsrail’de çalışmama kararını kişisel bir vicdan seçimi olarak tanımlayan şef, “Bizden bir-iki saat ötede bunlar yaşanırken hiçbir şey olmamış gibi müzik yapmaya devam edemem. Durum çok acil ve bu deliliği durdurmaya yardımcı olmak için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışacağım” ifadelerini kullandı.
Konser sonrası aldığı destekten de söz eden Volkov, “Londra’da yönettiğim orkestra, 20 yılı aşkın süredir çok yakın dostlarım olan, Glasgow merkezli BBC Scottish Symphony Orchestra’ydı. Onlardan ve birçok dinleyiciden olağanüstü destek aldım. Benim gibi hisseden ve içinde bulunduğumuz bu durumda kendini tamamen çaresiz hisseden pek çok İsrailliden de destek aldım. Umarım bu daha fazla insanı harekete geçmeye yönlendirir” dedi.
Kariyerine yönelik olası olumsuz sonuçların kendisi için önemsiz olduğunu belirten şef, “Açıkçası bu konuda o kadar güçlü duygular içindeyim ki sonuçlarının ne olacağı benim için pek bir şey ifade etmiyor. İsrail hâlâ kısmen demokratik bir ülke ve Yahudiler düşüncelerini dile getirebiliyor. Ayrıca yıllardır dünyanın dört bir yanında en iyi müzisyenlerle çalışma ve bir kariyer kurma imkânına sahip olduğum için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum” ifadelerini kullandı.
Sanatın yalnızca estetik değil, aynı zamanda vicdani bir sorumluluk taşıdığını belirten Volkov, sözlerini şu şekilde noktaladı:
“Her insan kendi içinde önemli ve yakıcı olan ne ise onu yapmalı. Sanatın bir parçası da budur. Benim eylemlerimin dünyada faşizme ve ırkçılığa karşı direniş seslerini ilham verip güçlendirmesini umuyorum. Şu anda küçük bir eylem gibi görünebilir ama bazı insanları etkiler ve onları bir şekilde değiştirir.”
SİNEMACILARDAN İSRAİL FİLM SANAYİ BOYKOTU
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları tüm dünyadan tepki toplamaya devam ediyor. Emma Stone, Mark Ruffalo, Olivia Colman, Tilda Swinton ve Javier Bardem gibi isimlerin de aralarında bulunduğu bin 300’den fazla sinemacı, İsrail film endüstrisiyle tüm iş birliklerini askıya aldıklarını açıklamış, bu sayı kısa sürede 4 bine ulaşmıştı. “Filmmakers for Palestine” (Filistin için Sinemacılar) girişiminin yayımladığı bildiride, İsrail’in Filistin halkına yönelik politikaları “soykırım” olarak tanımlanmıştı. Sinemacılar, bu yapılarla ortaklık kurmayacaklarını belirterek sektör genelinde “Sessizliği kırın” çağrısı yapmıştı.
İSRAİL KABUL EDİLİRSE EUROVİSİON’DA YOKUZ
İsrail’in katılımına izin verilmesi durumunda 2026 Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmayacağını açıklayan ülkelerin sayısı da artıyor. İspanya Kültür Bakanı Ernest Urtasun, yaptığı açıklamada, İsrail’in Eurovision’a katılması durumunda somut adımların atılması gerektiğini belirterek, İspanya’nın katılımını sorguladığını söylemişti. İrlanda kamu yayıncısı RTE de İsrail’in katılımına izin verildiği takdirde İrlanda’nın yarışmaya katılmayacağını duyurmuştu. Slovenya kamu yayın kuruluşu RTV de İsrail’in gelecek yıl yarışmaya dahil edilmesi halinde Slovenya’nın Eurovision’a katılmayacağını açıklarken benzer açıklamalar Hollanda ve İzlanda’dan da gelmişti. Belçika ise kararını aralık ayında açıklayacağını belirtmişti.
OYUNCULAR EMMY TÖRENİ’NDE ADETA DERS VERDİ
ABD’nin en prestijli televizyon ödülleri olan Emmy Ödülleri’nin bu sene 77’nci kez gerçekleştirilen törenine İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırma yönelik tepkiler damga vurdu. Emmy sahnesi bu yıl sadece ödüllere değil, sanatın politik sorumluluğunu hatırlatan güçlü protestolara tanıklık etti. Oscar ödüllü İspanyol oyuncu Javier Bardem, kırmızı halıya Filistin kurtuluş mücadelesinin simgesi haline gelen kefiyeyle çıktı. Bardem, İsrail’in sürdürüğü soykırımı destekleyen, meşrulaştıran veya soykırama kaynak sağlayan hiçbir televizyon şirketiyle çalışmayacağını açıkladı. İsrail’e dönük ticari ve diplomatik yaptırımlar uygulanması gerektiğinin altını çizen Bardem, “Gazze’deki soykırımı kınıyorum. İsrail hükümeti durdurulmalı, uluslararası yaptırımlar uygulanmalı” dedi. Usta oyuncu, sözlerini “Free Palestine” (Filistin’e Özgürlük) sloganıyla bitirdi.
Törene damgasını vuran bir diğer konuşmayı ise Yahudi Komedyen Hannah Einbinder gerçekleştirdi. Ödül alırken sahneye “Free Palestine” (Filistin’e Özgürlük) rozetiyle çıkan Einbinder, ödül konuşmasında da dayanışma mesajı verdi. “Hacks” dizisinde sergilediği performansla “Yardımcı Kadın Oyuncu” dalında ödül alan Einbinder, ödül konuşmasında aynı zamanda Trump hükümetinin göçmen karşıtı adımlarını eleştirdi. 30 yaşındaki genç oyuncu konuşmasını “Sonuç olarak söylemek istediğim, s.keyim ABD Göçmen ve Gümrük Muhafızlarını (ICE), Filistin’e özgürlük!” sözleriyle bitirdi. Törenin ardından yaptığı açıklamada ise “Bir Yahudi olarak, Yahudi halkının İsrail devletinden ayrı olduğunu ifade etmek benim görevim. Dinimiz de kültürümüz de etnik milliyetçi bir devletin çok daha ötesinde” ifadelerini kullandı.