[Sanat Meclisi’nin hazırladığı “Sanatta Hak İhlalleri” raporunu okurlarımızla paylaşıyoruz.]
Yaz boyu politik alanda tutuklamalar sürdü gitti. Sanat alanında hak ihlalleri de yoğunluğunu korudu. İşte Ağustos 2025 de sanat alanının başına gelenler:
- Sanatçı Müjdat Gezen’e bir yıl önce gazeteci Ayşenur Arslan’la “Bizim Ev” adlı programda söylediği sözler nedeniyle soruşturma açıldı. Soruşturma gerekçesi halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek oldu. Gezen’in programda kullandığı, “Müslümanlarda ölen kişi annesinin ismiyle gömülür. Çünkü Anadolu’da bir laf vardır, anan kesin anandır ama baban belki babandır” cümlesi soruşturmaya gerekçe olarak gösterildi. Müjdat Gezen’in, Emniyet’e verdiği ifadede, “Bu cümlelerimle de kadınların toplumdaki yerine dikkat çektim” dedi.
- Grup Yorum müzik topluluğunda yan flüt çalan Ali Aracı uzun zamandır Sincan hapishanesinde kuyu tipi bir hücrede. Aracı da suçu henüz bulunamamış tutsaklardan biri. Haftalar önce başladığı süresiz açlık grevi direnişini sürdürüyor. Bugünlerde 42 kiloya düşmüş durumda. Daha önce işkencede kaburgası kırıldığı ve batma olduğunu için nefes almada zorlanıyor. Adalet Bakanlığı yetkilileri durumu incelemek üzere geldikleri cezaevinde Ali Aracı’ya süresiz açlık grevini sürdürüp sürdürmediğini sorup oradan ayrılmışlar. Sanat çevreleri bir sanatçının kuyu tipi hücreye kapatılmasını protesto ediyorlar. Protestoların yoğunlaşması sonucu Ali Aracı kuyu tipi hapishaneden çıkarıldı.
- Film Yönetmenleri Derneği, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne bağlı olan ve yaklaşık 10 bin filmi barındıran Türk Film Arşivi’nin, üniversitenin ilgili yerleşkesinin boşaltılmasıyla birlikte akıbetinin belirsiz hale geldiğine dikkat çeken bir açıklama yayımladı: “Son beş yılda arşivin durumu, binasının deprem tehlikesi gerekçe gösterilerek boşaltılması ve çözülemeyen hukuki süreçler nedeniyle giderek daha da belirsiz bir hale gelmiştir ve Türk Film Arşivi sahipsiz kalmıştır. Film arşivinin kaybı, bir orman yangınında yok olan ağaçlar gibi geri dönüşsüz olacaktır” ifadelerine yer verdi. Film yönetmenleri, arşivin günümüz koşullarına uyumlu hale getirilerek canlı bir organizma gibi yaşatılması gerektiğini vurguladı ve ‘genç kuşakların zengin Türk sinema birikimiyle tanışabilmesi için arşiv erişime açılmalı, gerekli arşivleme koşulları sağlanmalı ve dijital kopyalama çalışmaları hızlandırılmalıdır’ çağrısında bulundu.
- İstanbul Kilyos’ta düzenlenmesi planlanan Zeytinli Rock Festivali, Sarıyer Kaymakamlığı tarafından iptal edildi. Festival organizasyonu, daha önce Bölge İdare Mahkemesi’nden yürütmeyi durdurma kararı almıştı. Ancak yapılan son açıklamada bu kararın iptal edildiği ve etkinliğin gerçekleştirilemeyeceği duyuruldu.
- Müzik alanını yasaklara boğan iktidar Grup Yorum üzerinde de baskı ve sansürünü sürdürüyor. Topluluğun bu konudaki açıklaması şöyle: “AKP iktidarı 9 yıldır Grup Yorum konserlerini yasaklıyor. 22 Grup Yorum emekçisini tutsak ediyor, kuyu tipi hapishanelere sürgün ediyor, tek başına tecritte tutuyor. Sansür uyguluyor; Grup Yorum’u her yerde yasaklamaya, Yorum ismini halkın hafızasından silmeye çalışıyor. Ancak yine de Grup Yorum’u ve türkülerini susturamıyor. 2025 Mayıs ayı sonunda Grup Yorum’un şarkılarına yönelik getirilen yasak kararlarıyla Youtube’tan 454 video, Spotify’dan ise Yorum’un tüm albümleri kaldırılmıştır. Özgür medya platformları olarak gösterilen Youtube ve Spotify’ın aldığı bu kararın ne meşru ne de hukuki bir yanı vardır. Bu kararda, faşizmin keyfiyetine, yasakçılığına, Grup Yorum’a yönelik saldırılarına ortak olma vardır. Özgürlük değil, faşizmden yana taraf olma vardır.”
- Kültürpark Platformu, İzmir’in en büyük yeşil alanı olan Kültürpark’ta yaşamın sürmesi için yazılı bir açıklama yayımladı. “Bugünkü sorunlarının çözümü, geleceğin planlanması, yönetilmesi ve gelecek nesillere ulaştırılması için demokratik bir Kültürpark Meclisi’ni de içerecek şekilde katılımcı ve çoğulcu bir yönetim modelini benimsemiş ve uygulayacak bir yönetim istiyoruz” denilen açıklamada son olarak talepler sıralandı: “Kültürpark’taki yüzde 5 emsal kararlarının uygulanmasını, fazlalıklardan parkın arındırılmasını… Korunacak yapı stokunda yer alan yapılardaki; onarım ve restorasyonların şeffaf ve katılımcı bir süreçlerle gerçekleştirilmesini… Söküleceğine dair 2002 yılında yazılı taahhüt verilmiş olan hangarların hemen kaldırılması için gereken işlemlerin başlatılmasını… Basmane Çukuru arazisinin tüm geçmişinde farklı kamusal alan nitelikleriyle Kültürpark’ın parçası olduğunun göz ardı edilmemesini… Kültürpark’ta yeni yapılaşmayı aklına getirmeyecek, ‘parktaki müzeler yeterli, ağaç müzesi hariç yenisine ihtiyaç yok’ diyecek, sert zemin ve beton alanlardan parkı temizleyecek bir anlayış… Parkın taşıma kapasitesini aşan, ekolojisini zorlayan, sermayenin çıkarlarını kollayan faaliyetlerin desteklenmemesini… Kültürpark’ın her metre karesi dolarla satılan bir ticari alan olmaktan çıkartılıp, kurucu iradenin söylediği gibi, ‘doğa ve yaşamın içinde öğreten Halk okuluna dönüştürülmesini… Ticari bir kuruluş olan İZFAŞ’ın halkın Kültürpark’ı ile ilişkisinin hemen kesilmesini… Parkımızın belediye, akademik meslek odaları, Kültürpark Platformu gibi ilgili aktörlerle kurulacak, eşit oy hakkına sahip bir Meclis aracılığı ile yönetilmesini… Kültürpark’ın ekolojisinin korunsun, yok olmasına göz yumulmasın, gözü bu vahada olan sermaye parka destekçi yapılmasın istiyoruz.”
- İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi, Antalya Müzesi’nin yıkım kararına dair itirazlarını dile getirdi: “Deprem performans analizi raporunu talep ettik ama bize ulaşan bir belge yok. Meslek odaları ve STK’ların görüşü dikkate alınmadı, kamuoyu sürecin dışında bırakıldı, bilimsel veriler göstermelik sunumların arkasına itildi” dedi. İkinci Başkan Erman Aydın, “Var olduğu iddia edilen rapor neden paylaşılmamaktadır? Mevcut müzenin korunarak güçlendirilmesi neden masadan kaldırılmıştır? Kamuoyu neden yok sayılmaktadır?” ifadelerini kullandı. Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ise, “Marjinal gruplar, istemezükçüler olarak yaftalanıyoruz. Sunduğumuz gerekçelere yanıt vermek yerine ötekileştiren açıklamalar yapılmasını doğru bulmuyoruz” dedi.
- İzmir’de çok sayıda tiyatro, “İzinsiz olarak eğitim öğretim faaliyetinde bulunmak” iddiasıyla para cezasına çarptırıldı ve binaları mühürlendi. İzmir Tiyatroları Derneğince yapılan açıklamada, “CİMER şikayetleri üzerine yürütülen işlemlerde, ihtaren süre verme de dahil olmak üzere, tiyatrolar lehine herhangi bir yasal hak gözetilmediği gibi, üstelik ‘şüphe’ gibi, ‘düşünülmektedir’ gibi yaklaşımlarla tiyatroların kapatılması endişe vericidir” denildi. Han Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni ve İzmir Tiyatroları Derneği Başkanı Rüçhan Gürel ise, “Biz bir tiyatroyuz ve oyun hazırlıyoruz. Oyuna ön hazırlık süreci var, provalar var. Örneğin mizansen çalışmaları, akış provaları, genel provalar yapılıyor. Sonra oyun seyirci ile buluşuyor. Bunu eğitim olarak kabul ediyorlar. Ben niçin dört sene Mimar Sinan Konservatuar’da okudum? Niçin pedagojik formasyonum var? Neden 30 yıl Devlet Tiyatrosunda çalıştım? Bir nevi operasyon yapılıyor. Tiyatro oyuncusunu tiyatrocular yetiştirir. Bırakın güzel sanatlarla güzel sanatlar ilgilensin… Kültür Bakanlığına yıllardır anlatmaya çalışıyoruz: Bizim koruma kalkanımız kim? Aslına bakarsanız biz kamu hizmeti yapıyoruz. Tiyatrodan kim para kazanmış? Herkes cebinden koyuyor. Avrupa’da oyunculara, yönetmenlere devlet şunu söylüyor: ‘Size burayı veriyoruz, dayayıp döşüyoruz. Gerekli koşulları sağlıyoruz, iki yıl sizden vergi almayacağız, elektriğinizi, suyunuzu her türlü giderinizi biz ödeyeceğiz. Elde edeceğiniz gelir de sizde kalacak. İki sene sonra yeniden görüşürüz, yeter ki bize oyuncu yetiştirin.’ Burada ödül görmediği gibi bir de 550 bin lira para cezası kestiler. Babam İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosunda idi. 12 Eylül’de Celile Toyon, Mustafa Alabora, Ersan Uysal gibi isimler 1402’den uzaklaştırılmıştı. Babamın üye olduğu bir kooperatifi, dört de çocuğu vardı. Borca girmemek için emeklilik dilekçesi verdi. Benim bütün devlet tiyatrosu maaşlarım, ikramiyelerim bu tiyatroya aktı. Şimdi mühürlendi. Bu sadece bir tiyatronun meselesi değil açılan dava bütün tiyatrolar için olumlu ya da olumsuz emsal olacak” dedi.
- Kültür Emekçileri Sendikası, kamu çalışanlarına yapılan zam oranlarına tepki gösterdi. Sendika açıklamasında Hakem Kurulu kararlarının kamu emekçisinin yaşam standardını daha da düşürdüğü vurgulayarak, “Bu karar emeği değersizleştiren bir iradenin ürünüdür. 4688 sayılı sendikalar kanunu hükmünü yitirmiştir. Kamu emekçileri için tek yol grevli, toplu sözleşmeli yeni bir sendika yasasıdır. Bizim irademiz masalarda değil, işyerinde, sahnelerde, atölyelerde, kulislerde, dayanışmayla büyüyecek ve sokakta yükselecektir” ifadelerine yer verildi.
Yaz mevsimi sona ererken sanat alanı ardında koca bir hak ihlalleri listesi bıraktı. Festivaller yasaklandı. Sanatçılar kuyu tipi cezaevlerinde, tiyatroların kapılarına mühür vuruldu. Sanatçıların korkunç enflasyon karşısında ücretlerinin ve yaşam kalitelerinin bir kısmı daha ellerinden alındı. Bir kısım sanat toplulukları ağır kira talepleri karşısında gösteri, prova ve depolarını kaybettiler. Muhalefet ise alanlarda bağırıp çağırıyor ama çalışanları bu büyük haksızlıklar, hak talepleri karşısında genel greve çağıran yok. Yeni sanat sezonu öncesi herkes kaygılar içinde.